II. Vatan Sana Canım Feda

1.7K 179 119
                                    

Karnıma yediğim tekme son nokta olmuş gibi ağzımdan kanlar gelmeye başladı. Öksürükler arasında boğulurken onlar çıkıp gitmişlerdi. Kafam yere düştü yeniden.

Gözlerimin önü kandı...

Bulanıktı...

Beynim her yerden acı gönderiyordu.

Sanki ölüyormuşçasına canım yanıyordu ama benim ağzımı açıp bağıracak gücüm bile yoktu.

...

Tim dağılmıştı herkes kendinden geçmiş toplanamıyordu. Albay da onlara izin yazmış. Kendisini de eve atıp toplanmaya çalışıyordu.

Evde belki de acısını dindirmeye çalışıyordu ama düşündükçe daha kötü oluyordu...

O sırada Taşkın ailesinin yarısı öfkeden deliriyor yarısı ise üzüntüden kahroluyordu.

Nereden bileceklerdi onları askerlik için terk eden kızlarının Vatan haini olacağını?

Bunu onlara önceden söyleseler ihtimal bile vermezlerdi aslında şuan da pek vermiyorlardı ama içlerine nereden geldiği belli olmayan bir şüphe düşüyor içlerini kemiriyordu.

...

"Albayım Taşkınlar Zeren komut- yani onu soruyorlar."

"Söyleyin, yuvasına geri döndüğünü söyleyin."

"Emredersiniz."

Odadan çıkan erle hızla kapının çalınma sesi doldurdu albayın odasını.

Albayın kaşları çatılırken girmeleri için izin verdi. İçeri tim telaşla girmiş, üzerlerinde sivil kıyafetler vardı, en önde ki Osman yüzbaşı anında konuşmaya başladı.

" Komutanım ne demek Zeren, Topal İğnana verildi."

Osman Aliden sonra hemen arkasındaki Polat söze girdi hızlıca.

"Böyle bir şey yoktu daha yeni vatana ihanet diyip aldınız ne görüştürdünüz ne görüştünüz."

Polatdan sonra sözü Erdem devraldı.

"Ne de bir kanıt sundunuz."

Şevket de Erdemden sonra konuştu.

"Yüzünü göstermediniz."

Lütfü söze atladı sonra.

"İnkar ede ede gitti."

İsmail de karşı çıktığı bu davada sesini geri bırakmadı.

"Nerede bir bilgi bile vermediniz."

Boğaçda eksik kalmadı.

"Hayatta olduğuna garanti veremeyeceğiniz bir şüpheliydi sadece."

Yiğit kendine gelen sırayla hınçla konuştu.

"Ailesine ne bir açıklama yaptınız ne de bir kanıt gösterdiniz."

"Yeter! Ben bayılıyor muyum bulunduğumuz bu durumdan, keyif mi alıyorum sanıyorsunuz. Siz üzülüyorsunuz da biz üzülmüyor muyuz!"

"Komutanım öyle dem-"

Albay Osman Alinin sözünü kesip konuştu.

"Bakın... Günlerdir toplanmaya çalışıyorum. O ördüğüm güven duvarı tepeme yıkıldı. Ve ben daha yeryüzüne çıkamadım nefes alamıyorum. Sizde daha fazla haddinizi aşmadan kesin sesinizi. Bana kanıt gösterildi mi sanıyorsunuz! Elim boş benim boş! Yok! Sadece emir! Vatan! Görev! Başka da bir şey söylemediler... Öğrendiniz şimdi izniniz de bunuda yedirin kendinize çünkü ben daha yediremedim... "

Tim hızlıca odayı boşaltıp dağıldı yine oraya buraya. Yiğit de bunları anlatmak için ailesinin yanına gitti.

...( 6 ay)

" Öldüriyim mi şimdi seni he... "

İğnan fısıldayarak yerde yatan kadına yaklaştı.

" Tam şuan senin hayatla olan o bağını kesiyim mi?..."

Nefesini suratına doğru üfledi.

Zeren'in çamurdan görünmeyen yüzünü parmaklarıyla az da olsa havaya kaldırdı.

"Zar zor atan o nabzı dondurayım mı?..."

"Öl..."

Zeren'in cansız, çatlamış, kirli dudaklarından tek bir kelime zar zor çıktı. Gözleri kaymış önünü göremezken tek bir kelime fısıldadı tekrar...

"Öl..."

Sonrası kalp durduracak bir karanlık...

"Söylediğin onca söz havada kaldı be bir ona yanarım."

İğnan alayla son sözlerini söylemiş sırıtarak oradan ayrılmıştı.

Uzun olmuştu...

Çok uzun zaman olmuştu...

Ölüyordu askerleri 6 ay olmuştu bu mutlu haberi vermesin miydi?

Her gördüğü askerine görevler yağdırarak düzeneği hazırlattı. Onun için eğlence vardı.

Herkes için ise kan donduracak görüntüler...

...

Zeren kendi kendine düşündüğüne sırıtabildiği kadar sırıttı.

Haberlere çıkmıştı...

45 saniyeden fazla manşetlerden inmemişti...

Herkes onu paylaşmıştı...

Ama Vatan haini olarak...

Hayaller şehitlikle anılmaktı, leş olarak anılacağını hiç düşünmemişti...

Binlerce dilin ona şükredeceğini düşünmüştü, ne küfredeceğini ne de belalar okuyacağını düşünmemişti...

Sonra kararan gözlerinin arkasında hareketlenme hissetti.

İki kolundaki zincir onun kollarını havaya kaldırırken yavaşça vicududa yerle iletişimini kesmiş sadece ayakları yeryüzüne değer olmuştu.

Kayan gözlerini açık tutmaya çalıştı...

Kulaklarını dört açmaya çalıştı...

Duyacağı her bir fısıltı vatanı için hala büyük bir değer taşıyordu...

Vatanı onu bırakmıştı ama o vatanını yakasını bırakmayacaktı...

Şehitlikse şehitlik , gazilikse gazilik, hainlikse hainlik...

Ama o vatanı için anılmaya hazırdı Allah gerçeği biliyordu sonucunda...

Sonra karşılarına bir masa kuruldu. Üstüne bir bilgisayar ve bir kaç şey.

Alana İğnan tekrar giriş yapıp Zeren'in o halini keyifle izledi.

"Biticeksiniz biticek."

Her şey hazırlandı...

Televizyonlara bir şey oldu. Yayınlara kanallara engel konuldu. Sadece tek bir görüntü yansıdı onca ekrana.

Zeren Taşkın'ın ölmek üzere olan bedeni...

Herkes küfürler etmeye başladı tekrar... Belalar okudular tekrar tekrar... Kanalları değiştirmeye çalıştılar. Değişmediğini görünce bu terslikte çocukları odalarına gönderdiler... Daha dikkatli izlemeye başladılar...

Ne oluyordu?

.
.
.

~Özlemekle Geçmiyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin