Zeynep'in yüzüne bir donukluk yayıldı. Derince yutkunduğunda konuşmak için dudaklarını araladı. Söyleyecek sözü olmadığında ise tekrar kapandı.
Titremeye başlayan parmak uçlarına Bi karıncalanma yayıldı.
Gözleri karşısındaki kahvelerden ayrılmasa da ne diyeceğini bilmiyordu.
Toprak... Umutlu bakıyordu.
Çok umutlu bakıyordu.
Hevesi kırılıcaktı. Gerek yoktu.
Ne diyebilirdi ki o gözler öyle umutla bakarken.
Sesi titreye titreye konuşmaya çalıştı.
"Toprak..."
Derin bi' nefes çekti.
Gerisi gelmiyordu işte. Zeynep yalvaran gözlerle bakmaya devam ettikçe Toprak'ın gözlerindeki umutlar küle dönüyordu.
İçinden dualar ediyordu Toprak. Olmaz mıydı? Diyordu.
Zeynep'in duymadığı binlerce dua da adı geçiyordu. Böyle bakmamalıydı. Umut tohumlarının üstüne basıyordu bu bakışlar.
Toprak gözlerini kırpıştırıp hafif geriledi. Sessiz bi' fısıltı belki sonlarını belki de başlarını getirdi.
"Boşversene."
İşte Toprak'ın umudu buraya kadardı.
Kalbi ateşlerle yanarken şuan üstüne buz gibi su dökülmüş gibi hissediyordu. Göğüs kafesinde bi' soğukluk el geziniyordu.
Hiç hoşlanmadığı bi' soğukluk.Zeynep ise ses edemedi. Kendi içinde bitirmesini bekledi. İstemedi kalbi kırılsın ama... Olmazdı işte. Biliyordu Zeynep. Kırılıcaktı Toprak, gerek var mıydı...
Beklemedi Toprak. Daha neyi bekliyecekti. Çıktı ordan odasına gidip üstüne bişey aldı. Odasından ayrıldığında gözlerini Zeynep'e değdirmeden ayrıldı evden.
Arkasından kapanan sert kapı kalbinede kapattığı kapılar gibiydi belki de.
O sert kapının sesi ise Zeynep'in gözünden bir damla düşürdü. Toprak'ın içine dökülen o su Zeynep'in gözlerinden aktı. Bütün geçmişine bir damla yetti de arttı. Gözleri sıkıca kapandığında iki kol sardı etrafını.
O sakinleştirici sesi yayıldı ortama tekrar.
"Zeynep ! Ağlama ya!"
Göğsüne bastı Zeren can arkadaşını. Yıllar geçmişti ama değişen tek şey yıllar olmuştu. Yine aynı sıkı bağ, yine aynı candır onların ki.
Saçlarını okşadı Zeren. Daha fazla da yaş akmasına müsaade etmemişti Zeynep ama yine de şuan bir omuza ihtiyacı vardı.
"Abim herif ne dedi?"
"Boş ver ya."
Diye ayrıldı Zeynep. Yüzü kıpkırmızı kesilmiş, yanakları sıcaktı. Zeren Zeynep'i salona sürükleyip oturttu.
Karşına oturup ona bakmaya başladı.
"Ya ben gaza geldim. Çıktım geldim buraya! Niye? konuşmaya ne konuşucaz acaba?! Sonra öyle böyle Bi şeyler oldu Bi anda Bi... Şey oldu yani... Deneyelim mi? Dedi Zeren. Ben bok gibi kala kaldım! İnanmıyorum ya. Sonra boş versene diyip kapıyı çarpıp çıktı... Kırıldı bana. Bilmiyorum soğumuşta olabilir. Başka bakıyordu... "
Zeren kaşlarını kaldırdı. Şaşırmıştı. Bunlar ne ara bu kadar kaynaşmıştı bilmiyordu.
" Ne dedi dedin? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Özlemekle Geçmiyor~
Ficção AdolescenteBugün günlerden Pazar saat akşam 06.32 ve ben yine terkettiğim sokaklardayım. Pişman olmak istemiyordum. Asla pişman olmak istemiyordum! Buraya gelme sebebim de buydu, tek sebebim yani. Ölümle burun buruna olmak, onlarla yüzleşme hissi uyandırıyordu...