Geçmişten Kesit 2

478 37 21
                                    


"Songül komserime fırından taze çıkmış poğaça getirdim." Hazal'ın kapıyı açıp başını uzatarak söylediği cümleye gülümseyerek karşılık verdi Songül. "Gel gel."

Hazal kapıyı ardından kapatıp içeri adımladı, elindeki saklama kabında bulunan poğaçalardan uzattı kadına. "Buyrunuz."

"Ben almayayım ya, midem kötü bu ara."

Oturduğu sandalyeden kadına şaşkın gözlerle bakmaya devam etti Hazal. Gözleri kadının üzerini hızlıca tararken kaşlarını çattı. "Hasta falan mısın?"

Songül biraz şaşırmıştı ama kadına belli etmedi bu durumu. Genelde bu tarz söylemlerinin ardından Hazal'ın hamile misin sorularına maruz kalıp ardından bir çocuk için güzel sözlerini işitirken şimdi bu ihtimali hiç sorgulamıyor oluşuna nedensizce şaşırmıştı.

Başını iki yana salladı cevaplarken "Değilim."

"Ee niye almıyorsun o zaman? Bak Kaya'yla beraber yaptık bunları."

Duraksadı Songül, gözlerine yol alan yaşların nedeni olan düşünce geçti aklının ucundan hızlıca. Göz kapaklarının ardında canlanan hayale gülümsermiş gibi dudaklarına küçük bir tebessüm yerleşti. Mutfak tezgahının üstünde oturan küçük kızının unlu yanaklarına birer öpücük bıraktı. Parmağının ucuyla yanağımdaki unu burnunun ucuna sürüp Sadi'ninkilere çok benzeyen mavi gözlerine çevirdi bakışlarını.

Mutfak kapısında beliren Sadi parmağını dudaklarının üzerine götürüp kızına işaret verirken boştaki eliyle kavramıştı karısının ince belini. Beline dolanan kolun üzerine elini çıkaran Songül'ü bir buket gül karşılamıştı.

Girdiği hayal dünyasından başını öne düşürerek çıktı Songül, yanağına süzülecek olan yaşları engellemek için parmaklarını bastırdı göz kenarlarına. "Kaya napıyor, özledim onu."

Başını kaldırmadan önce konuşmaya başlamıştı Songül, zihnini başka tarafa çekerse yaşadığı duygu yoğunluğundan arınacağını sanmıştı.

"Kaya iyi iyi de sen çok iyi değilsin gibi. Bir şey mi oldu Songül?"

Duygularını saklama konusundaki beceriksizliğini kabul ederek başını yukarı kaldırdı bu sefer. Dudaklarına yerleşen gülümsemesi ile konuştu. "İyiyim, iyiyim ama bir şeyden emin olunca daha iyi olacağım."

"Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman..." mırıldanarak söylediği şarkıya tencereki taze fasulyeye karıştırarak eşlik ediyordu Songül.

Kolundaki saate gözleri değince Sadi'nin hala gelmemiş olmasına kaşları çatıldı. Tencerenin kapağını kapatıp salona adımladı. "Arayalım bakalım neredeymiş kocam."

Sehpanın üzerindeki telefonuna uzanıp rehberinden Sadi'nin numarasına tıkladı. Telefon ikinci çalışında açılırken Sadi'nin birine seslenişini duydu. "Kolay gelsin, iyi akşamlar."

"Kime iyi akşamlar?"

Sadi gülümsemeyle telefonu kulağı ve omzu arasında sıkıştırıp cebinden arabasının anahtarını çıkarmakla uğraştı. "Efendim karıcığım."

"Neredesin hayatım? Geciktin bugün."

Arabanın kapısını açıp koltuğuna oturdu Sadi, elindeki poşetleri yan koltuğa bırakıp rahat konuşmak için telefonu hoparlöre aldı arabayı çalıştırırken. "15 dakikaya ordayım karıcığım. Sabah miden bulanınca bir kaç bir şey aldım, vitamindir takviyedir falan."

Songül'ün eli kendiliğinden karnının üzerinde yerini bulurken gözlerinde beliren parlamalarla bıraktı kendini koltuğa. "Sadi." Dudaklarından adamın adı öyle güzel çıkmıştı ki Sadi şu an evde olmayı dilemişti içinden.
"Ne oldu karıcığım?"

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin