Barışma

2.7K 98 40
                                    


Tek bir kurşun.
Tek bir kurşunla dizleri üzerine bıraktı bedenini Sadi, sağ eli buldu damarlarındaki sıcak kanın aktığı yeri. Parmakları bilincinin gidişiyle orantılı olarak kana bulanmaya başladı yavaş yavaş. Başı önüne düşerken  gördü eline bulaşan kendi kanını.

Hissetmesi gereken bir acı vardı belki de ama hiçbir şey hissetmiyordu Sadi, onu insani yapan tüm duyguları elinden alınmış gibiydi. Ruhu her şeyden haberdar gibi bir köşede sakince olanları izliyordu sadece, adamın yüzü vücudundan ayrılan kanla solmaya başlarken.

Daha fazla dizleri üzerinde kalacak dermanı kalmamıştı Sadi'nin, bedeni tamamen zeminle buluşmak üzere öne eğilirken belinden tutunan kolları hissetti son olarak. Gözleri kapandı başı kardeşinin dizlerine düşerken.

Sultan öne doğru kendini bırakacak olan adamın belini tutmuş düşmesini engellemişti. Sadi'nin kendini kaldırmayan bedeni kızın kucağına düşerken Sultan adamın siyah gömleğinin karın kısmındaki koyulaşmayı gördü. Gözleri büyürken Sadi'nin elindeki kanları da görmesi bir oldu. "Abi!"

Sadi'nin gözleri çoktan kapanmışken adamın iki yanağına bastırdı ellerini. "Abi!"

Yavuz'un yerdeki cansız bedeninin yanından gelen iki kişiden kadın olan Sultan'ı uzak tutmak isterken Sultan abisini bırakmamak için direndi, gözlerinden yaşlar boşalmışken adamın başını sarstığını bile fark etmeden bağırdı acısını dışa vurarak. "Abii! Bırakma abi beni."

Karşısındaki televizyondaydı Songül'ün gözleri, içi sabah Sadi'yle konuştuğundan beri rahata erememişti. Boş gözleri televizyona bakarken zihninde sadece bu sabah dönüyordu tekrar tekrar. Belki bininci kez baştan aldı döngüyü, Sadi'nin yüzündeki o mutluluk bile rahatlatmıyordu ne aklını ne kalbini.

Derin bir nefes verip bağdaş kurduğu bacaklarını indirdi koltuktan, yavaş adımları su içmek için mutfağı buldu. Sol eli tezgahın üzerindeyken sağ eliyle rafa uzanıp büyük bir bardağı tuttu parmaklarıyla. Tezgaha bırakacağı anda gözüne inen kapkara perde ile ne olduğunu bile anlamadan tuzla buz oldu koca bardak.

Songül refleks olarak başını yan çevirip yüzünü korumuşken sol elinde hissettiği sızlama ile tekrar önüne döndü. Kırılan bardağın bir parçası baş parmağına kesik atmış, tezgaha da iki damla kan düşmüştü. Songül gözleri dolmaya başlarken hemen suyun altına tuttu elini. Canı öyle ağlamak isteyecek kadar yanmasada kendini koyverip hıçkırıklara boğulmak istiyordu boğazındaki düğüm katbekat büyürken.

Gözlerinden yaşlar birer birer süzülürken aklına kocası geldi. İçindeki bu amansız duyguyu tek dağıtabilecek kişinin Sadi olduğunu düşündü. Nerdeyse bir an önce çıkıp gelmesini, kokusunu en yakınından duymanın huzuruyla doya doya sarılmak istiyordu sadece.

Elini suyun altından çektikten sonra peçeteyi doladı parmağına alelacele.
Tekrar salona yönelirken gözlerindeki yaşları sağ elinin tersiyle hızlıca sildi. Sehpanın üzerine bıraktığı telefonunu alıp vakit kaybetmeden Sadi'nin numarasına tıkladı. Bekledi... Bekledi...
Telefonun her çalışı bir ömür gibi geçerken kalbini sıkıştıran bu sızının nedeninin Sadi olmamasını diliyordu sadece.

"Onur dur!"
Onur Sadilerin evinin bahçesine gireceği anda Hazal'ın sesiyle durdurmuştu arabayı.
Kadının haberi aldığı andan beridir girdiği çıkmazın aynısındaydı kendiside, bir tarafta arkadaşı vurulmuşken diğer tarafta bu haberi hamile bir kadına söyleme görevi vardı.

"Bekleyelim Onur ben bu halde söyleyemem Songül'e." Kocasının gözlerine çevirdi gözlerini Hazal. "Sadi'nin ameliyatının bitmesini bekleyelim. En azından iyi olduğunu da söyleriz."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin