Gerçeklerin Kıyısında

554 22 10
                                    



Geceye bürünmüş günün son dakikalarıydı artık. Zifiri karanlığın ortasında, şehrin ışıklarından çok uzakta kalmış bedeni aldığı nefesi duyabilecek kadar sessizliğin içindeydi. Yüzünü yalayıp giden rüzgar ilerisinde bulunan uçurumundan atlıyordu peşi sıra.

Yüzüne vuran beyaz farlar gözlerini kısmasına sebep olurken arabanın hızını kesmeden gelişine küçük bir tebessüm etti.
Ellerini belinde birleştirdi göğsü öne çıkarken. Ayaklarını yere sağlam bastı karşısında güç gösterisi yaptığını sanan adama karşı. Bir adım bile çekilmeden mavi gözlerini direksiyon başındaki kişiye dikti.

Aralarındaki mesafe git gide azalırken gaz pedalına daha çok yüklendi Serkan. Sıktığı dişlerine eş olarak baskı uyguladı. Sadi'nin yolun ortasından çekileceğini son anda düşünse de adamın ne denli manyak olduğunu bilmeyecek kadar az tanıyordu.

Gazdan ayağını çekip aniden frene asıldı karşısındaki adam yerinden bir milim bile hareket etmeyince. Bir adım kala duran arabadan inerken dudaklarından çıkan küfüre engel olamadı.

Gülümsemesi büyümüş, egosunu tatmin etmişti yaptığı davranışla. Aşağılayıcı bakan mavileri Serkan'ın sinirini bozarken ellerini yumruk yaptı. Sadi'nin karşısına dikilip derin derin soludu burnundan. Bu adamı alaşağı edeceği gün için kendine söz verdi.

Sadi avucu arasında tuttuğu kalemin varlığını hatırlıdı. Dişleri arasından nefretle fısıldadı adamın adını. "Serkan Bozoğlu."

Sessizce bekledi Serkan.

Sadi kalemi baş hizasına çıkardı, Serkan'ın gözleri önüne serdi. "Ya bana kim olduğunu söylersin ya da bu kalemi kırarım."

Serkan kaleme bakıp gülümsedi. "Deneyimli bir mafya."

Karşısındaki adamın sıradan bir avukat olmadığını ilk gördüğü an anlamıştı Sadi. Şimdi kendi hakkında kolay kolay bulunamayacak bilgileri duyuyordu. Avucunda sıktı yeniden kalemi.

"Asıl sen kimsin Sadi Payaslı? Mutlu ailesi, iyi eşi, tatlı bir kızı, güzel kız kardeşi olan iş insanı mı, yoksa karanlığın teki mi?"

Adamın yakalarını tuttu Sadi. "Ne istiyorsun lan sen?"

Serkan adamın kollarını hızlıca itti. "Hesap vereceksin Sadi Payaslı."
Sadi anlamaz gözlerle karşısındaki adama bakarken Serkan yeniden konuştu. "Eğer babamı öldüren sensen hesap vereceksin."

Duyduğu isim zihninde yankılanırken karşısındaki adamın gözlerine baktı boş bakışlarla. Parça parça olan her şey yavaşça yaklaştı gözleri önünde. Bir bütünlüğe eriştiklerinde o parçalar cam kırıklarına dönüştü, mavilerini kanattı acımasızca.

Elinde parçalanan kalemin avucunu kestiğinden habersiz öylece durdu Sadi. Yeniden yankılandı tüm gerçeklik. "Servet Urasar'ın oğluyum ben."

1 hafta önce

Ardı ardına tıklatılan kapı sesi uykusunun en derin yerinde, rüyasına eşlikçiydi sanki. Başucunda adının seslenilmesi ile gözlerini yavaşça aralayıp buğulu görüntünün gitmesini bekledi bir süre.
"Songüüüll!"

Masaya yasladığı kolları üzerine düşen başını kaldırdı,  yüzünü uyandığı için alan somurtkan ifadesiyle.

"Günaydın komserim de bu ne hal?"

Elindeki kahve fincanını kadının masasına bıraktıktan sonra sandalyelerden birine oturdu Hazal. Mesainin başlamasına daha 10 dakika varken yeni günün ilk sohbetini yapmak için.

Songül ellerini yüzüne götürdü, ayılmak için gözlerini sıkıca kapayıp açtı tekrar tekrar. "Günaydın, günaydın."

Önüne bırakılan Türk kahvesinin kokusunu aldığında uykusuna iyi geleceğimi düşünerek uzandı hemen. "Teşekkür ederim."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin