Karı koca olarak çıktıkları ama saniyeler sonra anne baba olarak girecekleri kapının önüne geldiklerinde yavaşladı ikisinin de adımları kendiliğinden. Sadi sağ eliyle karısının narin parmaklarını sarmalamışken sol eliyle de sıkıca kavradığı bebek pusetine çevirdi başını. Pembe battaniyesiyle sıkıca sarılmış olan küçük bedene göz gezdirdi hızlıca. Tatlı uykusunda olan kızına dudaklarına yerleşen gülümsemesiyle baktıktan sonra başını diğer yanına, karısına çevirdi. Gözleri buluştu buğulu yeşil gözlerle.Kelimelerin zaman zaman anlamını yitirdiği anlar olurdu insan yaşamında, şu anda onlar için böyle anlardan sadece biriydi. İki çift buğulu gözün birbirinde kalmış olması, dudaklarında aynı mutluluğu paylaşmanın izi olan tebessüm çok daha fazla anlam buluyordu kelimelerden ziyade.
Sessizliklerini bozmadan uzandı Sadi öpmeden önce kokusuyla ciğerlerini dolduracağı saçlara. Dudakları saçlarından indi aşağılara, şakağına ve yanağına da birer öpücük bıraktı kadının. Sıcak dudakların teninden ayrılmasıyla açtı Songül gözlerini.
Kendilerine açılan kapı ile daha fazla dışarda beklemeden geçtiler içeri.
•Kolları arasında tuttuğu küçük bedenin göğsünden başlayarak bacaklarına doğru avuç içini bastırmadan indirdi Songül. "Benim güzel kızım."
"Sanki sana daha çok benziyor." Sultan bağdaş yaptığı bacaklarını toparlamıştı Songül'ün yanı başında oturuken. Dirseğini dizine yaslamış, yanağını avucuna bırakmıştı gözlerini uyuyan yeğeninden ayırmazken. Songül kısa bir bakış attı konuşan kadına önce, tekrar yöneldi kızına dudaklarında yayılan bir gülümsemeyle. "Benziyor aslında."
Busenaz'ın anlık kaşlarını hafifçe çatıp düzeltmesiyle daha fazla gülümsedi Songül kızının bu hareketi ona kocasını anımsatırken. "Ama baksana babası ya, Sadi de böyle uyurken arada kaşlarını çatıyor."
Dayanamayarak alt dudağını dişledi arasına aldı Songül gülümseyerek, bebeğini öpücüklerine boğmak isterken canını acıtmaktan korkarak sıktı kendini bu hareketiyle. Dudaklarını bastıra bastıra öpeceği günlerin çabuk gelmesini dileyerek tüy kadar hafif buseleri bıraktı kızına. "Oh oh mis gibi kokuyor ya.""Güzel kızım en çok annesine benziyor." omuzlarının iki yanını saran ellere eşlik etti kocasının sesi. Başını hafif geriye yaslayıp baktı koltuğun arkasında beş dakikadır onları izleyen kocasına. "Sana da benziyor ama kocacığım."
"Evet evet ikinizin karışımı tam ya." Sadi kardeşinin cümlesini bitirmesiyle işaret parmağının tersini kızının yumuşacık yanağında küçük hareketlerle gezdirmeye başladı. "Benziyor muyuz çileğim?"
Sadi parmağının hareketini Busenaz'ın ağlamasıyla durdurmak zorunda kaldı. İki kadına hafif kaşlarını çatarak bakışlar atmaya başladı. "Çok konuştunuz işte kızım uyuyamadı."
Karısının imalı gözleriyle karşılaşınca kaşlarını tekrar düzeltti, hafif bir yutkunmanın ardından konuştu. "Sen değil karıcığım Sultan çok konuşuyor."
Sadi karısından bir cevap beklemeden koltuğun ön tarafına geçti, kadının kucağında gözlerini açmadan ağlayan kızını kucağına aldı yavaşça. "Gel güzelim benim. Babanın rahat kollarında uyu."
Sadi sol kolunu küçük bedenin altına yasladı boylu boyunca. Salonun ortasında küçük adımlar atarak bir ileri bir geri gidip gelmeye başlarken Sultan abisinde olan bakışlarını yengesine çevirdi. "Daha şimdiden başladılar."
Songül gözlerini ayırmadı karşısındaki baba kızdan. Dudaklarına yarım gülüş yerleşirken Sultan'ın sözüyle yayıldı gülümsemesi. "İlk günden başladı aşkları."
![](https://img.wattpad.com/cover/338210023-288-k997792.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bulduğum Şehir | Sadgül
FanfictionBir Sadgül hikayesidir • Tevâfuk, birbirine denk gelme, latîfâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelmektedir. Tesadüf ise; raslantı demektir. Onların hikayesinde tesadüfe yer yoktu her şey uyum içinde denk gelmeyle başladı. #Sad...