Devasa büyüklükte uçan balonlar dört bir yanımızı sarmıştı. Herkes balonlara binmek için sıra bekliyordu. Boran'ın uzattığı elini tutup balona binmiştim. Görevli ateşi harlamış ve biz yavaş yavaş yukarı doğru çıkmaya başlamıştık. Yukarı çıkınca bacaklarım titremeye başlamıştı. Boran'ın kolu beni sarıp kendine doğru çekince korkum geçmişti. Başını çevirip bana bakmış ve gülümsemişti.
Önümde uzayıp giden manzaraya bakıyordum. İnsanlar bir karınca misali küçücük gözüküyordu. "Burası çok güzelmiş." dedim. "Evet manzara gerçekten güzel." diyen Boran bana bakıyordu. Kaşlarımı yukarı doğru kaldırıp "Ama sen etrafına bakmıyorsun ki." dedim. "Benim tek manzaram sensin." demişti. Duyduğum sözlerle dudaklarımın kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı.
Elim elinde hiç konuşmadan manzarayı izliyorduk. Balon sonunda yere inmişti. Balondan inmiş ve odamıza geri dönmüştük. "Ben duş alacağım." diyen ve üzerindeki tişörtü çıkaran Boran'a baktım. "Seninle şuan iyiyiz diye seni affettiğimi sanmanı istemiyorum." dedim. Boran kaşlarını yukarı doğru kaldırıp "Beni halen daha affetmedin mi?" diye sormuştu. Başımı iki yana sallayıp "Hayır, affetmedim." dedim. Boran nefesini vermiş "Tamam." deyip orada bulunan banyoya girmişti. Bende kendimi sırt üstü yatağa atıp gözlerimi kapatmıştım.
Boran'ın çalan telefonuyla gözlerimi açtım. Komodinin üzerinde duran telefonu elime alıp arayana bakmıştım. «Berfin» arıyordu. Boğazımı temizleyip telefonu açtım. Ben daha bir şey diyemeden "Alo Boran hemen eve gelmen lazım." diyen Berfin'in o iğrenç sesini duydum. "Boran şuan banyoda canım eve gelemez." dedim. Hattın diğer ucunda bir sessizlik olmuştu.
Nefesimi sesli bir şekilde verip "Hem sen hangi yüzle Boran'ı arıyorsun!" diye sitem ettim. "Bebeğimin babası olduğu için aradım." diyen Berfin'e "Bebeğin babası Boran değil bunu sende çok iyi biliyorsun!" diye bir kez daha sitem ettim. "Karnımdaki, Boran'la aşkımızın meyvesi." demişti. Sinirden ellerim titriyordu. "Kendini kandırmaya devam et." deyip telefonu suratına kapattım.
Banyonun kapısı açılmış, Boran belinde havluyla içeri girmişti. Bir damla su göğsünden kayıp, karnına doğru yol çizmişti. "Beni biri mi aradı? Telefonun sesi geldi." dedi ve elindeki küçük havluyla saçını kurutmaya başladı. Elimdeki telefonun varlığını o zaman fark etmiştim. Telefonu komodinin üstüne koyup "Evet gereksizin biri aradı." dedim ve bende banyoya girdim.
Üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarıp, kabine girdim. Suyu ayarlayıp altına girmiştim. Su başımdan omuzlarıma ardından göğüslerime akıyordu. Orada bulunan şampuanı elime almış, avucuma bir miktar sıkmıştım. Şampuanın kokusu hoşuma gitmişti. Parmaklarımın yardımıyla saçlarımı yıkamaya başladım. İşim bitince duşa kabinden çıkmıştım. Orada bulunan toz pembesi bornozu giyip odaya girmiştim.
Boran elinde telefon, yatağın üstünde oturuyordu. Makyaj masasının üstünde duran fön makinesini elime alıp saçlarımı kurutmaya başladım. "Yarın bağ evine gitmem lazım." sesiyle ona dönmüştüm. "Neden?" diye sordum. "Çünkü işlerim var." demişti. Bağ evini duymuştum ama hiç görmemiştim. Elimdeki fön makinesini yerine koymuş ve ona doğru gitmiştim. "Bende bağ evine gelebilir miyim?" diye sordum. "Tabi gelebilirsin." demişti.
Boran elimden tutup beni kendine çekince kucağına düşmüştüm. "Boran ne yapıyorsun?" dedim. Boynuma öpücük kondurup "Anın tadını çıkarıyorum." demiş ve kokumu içine çekmişti.
Bornozumun kuşağı biraz gevşemiş, göğüslerim ve karnım ortaya çıkmıştı. Bornozun iki tarafını tutup kendime sarmış ve Boran'ın kucağından kalkmıştım. Elini bileğime koyup "Kalkmana izin vermiyorum." deyip beni tekrar kucağına oturtmuştu. Bir eli belimden tutuyor diğer eli bedenimde geziniyordu. Onun dokunuşlarıyla bana sıcak basmıştı. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde göz göze gelmiştik.
"Benden neden kaçıyorsun?" diye sormuştu. "Senden kaçmıyorum." deyip bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Eli bacak arama gelince gözlerimi ona çevirmiştim. Ağzımı açıp bir şey diyeceğim sırada dudakları dudaklarımla buluşmuştu. Dudakları beni öperken eli bacak aramı okşuyordu.Dudaklarının arasından ağzımdaki iniltileri bir bir dökülüyordu. "Boran lütfen yapma." deyip fısıldadım. "Neyi?" demiş ve elini bacak arama hafiften bastırmıştı. Bedenimin alt tarafı alev almış gibi yanıyordu. O yangın sonunda bedenimi esir almıştı. Başım, kulaklarımın arkası ve ensem alev alev yanmaya başlamıştı. Dudakları sanki bir ateş gibi boynumu yakıyordu. Zevkin verdiği hisle bacaklarımı açmış ve ona izin vermiştim. Parmakları bu sefer içime girmiş ve beni tarifi zor bir yolculuğa çıkarmıştı. Ağzımdaki iniltilere yenisi ekleniyordu.
Sırtım yatağa değince Boran üzerime doğru eğilmişti. Dudakları bedenimin her zerresine dokunuyordu. Parmaklarımla elimin arasındaki bornozu sıkıyordum. Boran'ın dudakları bu sefer bacak arama inmişti. Boşta kalan elimi saçlarına getirip okşamaya başladım.
Kalbim anın verdiği zevkle küt küt atmaya başlamıştı. Boran başını kaldırmış, mutlu bir ifadeyle bana bakmıştı. "Nasıldı?" diye sormuş ve kalkmam için bana yardım etmişti. Yüzümdeki gülümsemeyle ona bakıp "Çok iyiydin." diye bilmiştim. Ben tekrar banyoya giderken, Boran çalan telefonuna cevap veriyordu.
Hızlı bir şekilde duşumu almış, tekrar odaya dönmüştüm. Dolabı açtım ve içinden kıyafetlerimi çıkarıp yatağın üstüne koydum. "Hadi yemeğe inelim." diyen Boran yanıma gelmişti. "Tamam üstümü giyinince inelim." dedim. Boran başını sallamış ve koltuğa geçip oturmuştu. Elbiseyi üstüme geçirirken "Seni kim aramıştı?" diye sordum. "Önemli değil." deyip elindeki telefonu parmaklarının arasında çeviriyordu.
Sandalyeye oturmuş, elimdeki menüye göz atıyordum. Boran başını kaldırıp "Ne yemek istersin?" diye sormuştu. "Balık yiyelim mi?" diye bende ona sormuştum. Elindeki menüyü kapatmış ve masanın üstüne koymuştu. "Tamam yiyelim." deyip garsonu çağırmıştı.
Gelen garsona siparişlerimizi vermiştik. Restorantda hafif bir müzik çalıyordu. Siyah ve ahşap rengine daha çok ağırlık vermişlerdi. Tepedeki ışıklar göz yormayan, hafif kısık şekilde parlıyordu. Garsonlar masaların arasında dolaşıyordu. Bakışlarımı Boran'a çevirdiğimde beni izlediğini gördüm. Benim ona baktığımı görünce gülümsemişti. "Berfin mi aramıştı?" diye sordum. Sorduğum soruyla kaşlarını çatmıştı. "Şimdi Berfin nereden çıktı?" diye sormuştu.
Garsonlar, tepsideki tabakları masamıza bırakıp gitmişlerdi. Balığın enfes kokusu burnuma gelmişti. Çatalımı balığın kızarmış etine batırıp bir parça koparmıştım. Yumuşacık et parçası ağzımda dağılıyordu. "Beğendin mi?" diyen sese bakışlarımı kaldırıp baktım. Ağzımdaki lokmayı yutup "Nefis olmuş." dedim ve bardaktaki suyumu içtim. Boran elindeki kadehi kaldırıp "Güzel günlere." demişti. Elindeki kadehi içinde alkolsuz şampanya olan kadehime vurmuştu. Boran'ın içtiği şampanyada alkol vardı. "Sizin bağ evine ilk kez gideceğim." dedim. Boran çatalındaki balık parçasını ağzına atıp "Evin yan tarafındaki üzüm bağlarını da gezeriz." demişti. Başımı sallayıp kadehimi elime almış ve bir yudum içmiştim. "Benim yaptırdığım şarap mahzenini de görürsün." dedi. Elimdeki kadehi masaya koyup "Şarap mahzeni mi?" diye sordum. "Evet orada özel üretim içkiler var." demiş ve elindeki kadehi başına dikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Genel Kurgu{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...