Bölüm 41

940 22 18
                                    

"Başka bir şey unutmadık değil mi?" diyen Boran'a bakmıştım. "Hayır her şeyi aldık." dedim. "Hadi abi gelmiyor musunuz?" diyen ve bize seslenen Harun'a "Birazdan geliyoruz." diye seslendim. Karnım artık biraz belli oluyordu. Ellerini belime sarmış ve beni kendine çekmişti. Sırtımda onun bedenini hissetmek bile bana huzur veriyordu.

Boran'ın parmakları açıkta kalan göbeğimin üstünde dolaşıyordu. Sağ omzumun üstüne başını koymuştu. Aynadaki yansımamıza bakıyordum. "Bizim bebeğimiz, aşkımızın meyvesi." demiş ve elimi elinin üstüne koymuştum. "Evet gülüm." demiş ve boynuma öpücük kondurmuştu. "Hadi sende giyin de gidelim. Yoksa Harun bizi beklemeden gidecek." demiş ve beni bırakmıştı.

Boran odadan çıktığı zaman dolaptan aldığım papatya desenli elbiseyi giymiştim. Başıma da zümrüt yeşili bir şal takmıştım. Merdivenlerden inmiş ve oturma odasına girmiştim. "Ben hazırım gidebiliriz." dedim. "Hadi o zaman gidelim." diyen Boran elindeki çantalarla kapıya doğru gitmişti. Harun'da onun peşinden dışarı çıkmıştı. "Ruken nerede?" diye sormuştum. "Arabada sizi bekliyor." diyen Harun bana bakmış ve tebessüm etmişti.

Boran'ın yüz ifadesi değişmişti veya bana öyle gelmişti. Boran elindeki çantaları bagaja koymuş ve kapağını kapatmıştı. "Yenge bende sizinle geliyorum." diyen ve arabadan inen Kader'e bakmıştım. "Bir şeyden de eksik kalmazsın." diyen Boran'a "Bensiz hiç bir şeyin keyfi çıkmaz." demişti.

Hep beraber Harun'un arabasına binmiş ve yola çıkmıştık. Harun arabayı kullanıyor, Boran'da onun yanında ön tarafta oturuyordu. Ben, Ruken ve Kader'de arkada oturmuştuk. "Gideceğimiz yer nasıl bir yer?" diyen Kader'e "Ormanlık alana gidiyoruz." diyen Harun'du. "Orada ne yapacağız?" demişti. "Kamp kuracağız." diyen Boran olmuştu. Boran yurt dışından geleli bir kaç hafta olmuştu. Ormanda kamp yapma fikri Harun'dan çıkmıştı. Göl kenarında güzel bir kamp yerine gidiyorduk. Genel de kamp yapmak isteyen herkesin tercih ettiği bir yerdi. Hava biraz esiyordu ama yine de hava kamp yapmak için güzeldi.

Arabadan iner inmez temiz havanın kokusu burnuma gelmişti. Çam ağaçlarının o yoğun kokusu bile insanın nefesini açıyordu. Bir kaç ağaçta kuş yuvaları vardı. Ağaçların gövdesinde ki oyuklar da sincap yuvaları bile vardı. "Ben burayı çok sevdim." dedim ve ağaçların o kendine has kokusunu içime çektim. "Gerçekten güzel bir yermiş." diyen Kader etrafına bakmaya başlamıştı. "Bakın az ileride göl bile var." diyen Ruken'in gösterdiği yere baktım. Ağaçların yansıması su yüzünde çok güzel bir görüntü oluşturmuştu. Göl biraz yeşil ve mavi arasında bir renkteydi.

Harun ve Boran bagajdan çıkardıkları çadırları kurmaya başlamışlardı. "Hiç bir şeyden anladığın yok!" diyen Boran'ın sesiyle o tarafa bakmıştım. "Benim mi suçum, al o zaman kendin kur!" diyen Harun elindeki çadır demirini yere atmıştı. "Neden kavga ediyorsunuz?" diyen Kader onlara doğru gitmişti. "Kamp yapalım diyen kendisi ama çadır bile kurmaktan aciz!" diye sitem eden Boran nefesini burnundan vermişti. Harun ona bakmış ama bir şey dememişti. "Ben sana yardım ederim." dedim ve Boran'ın yanına gittim. Kader'de bize yardım etmiş ve kısa sürede çadırları kurmuştuk.

Harun eline aldığı gitarla gölün kenarında bulunan bir taşın üstüne oturmuştu. "Harun sen gitar da mı çalıyordun?" dedim ve orada bulunan bir kütüğün üstüne oturdum. "Evet gitar kursuna gitmiştim." demiş ve yüzündeki tebessümle bana bakmıştı. "Hadi bir şeyler çal o zaman dinleyelim." dedim. Harun bakışlarını elindeki gitara çevirmişti. Önce parmaklarıyla gitarın tellerine dokunmuş ardından güzel bir melodi çalmaya başlamıştı.

Öyle güzel çalıyordu ki ona hayran bir şekilde bakıyordum. Boran'ın yanımıza geldiğinin farkında bile değildim. Boran kolunu omzuma koymuş ve yanımdaki taşa oturmuştu. "Harun çok güzel çalmıyor mu?" dedim ve ona baktım. "Herkes çalar, abartmaya gerek yok." diyen Boran'a "O zaman sen çal görelim." diyen Harun gitarı Boran'a uzatmıştı. "Çalarım ne var bunda." demiş ve gitarı eline almıştı. Boran gitarı çalmaya başladığı zaman Kader ve Ruken'de yanımıza gelmişlerdi.

"Sende güzel çalıyorsun Boran abi." diyen Ruken'e, Harun ters ters bakmıştı. "Ben acıktım." diyen Kader bize bakmıştı. Boran elindeki gitarı Harun'a vermiş "Önce ateş yakalım." demişti. Herkes bir yana dağılmış ve agaç dalları toplamaya başlamıştı. Bir kaç ağaç dalı bulmak için kamp alanından biraz uzaklaşmıştım. Arkamdaki dal kırılma sesiyle arkamı döndüm. Boran kaşlarını çatmış, bana bakıyordu. "Sizin Harun'la aranızda ne var?" diye sormuştu. "Bizim aramızda hiç bir şey yok. Ne saçmalıyorsun?" dedim.

Boran beni kardeşinden mi kıskanmıştı? "Ruken'e bile sana baktığı gibi bakmıyor." demişti. "Boran, Allah aşkına, ne saçmalıyorsun?" dedim. "Neyse." demiş ve gitmek için arkasını dönmüştü. Elimle kolundan tutup onu durdurdum. "Sen yoksa beni mi kıskandın?" diye sordum. "Hayır ne alakası var." demişti. Kahverengi gözlerini benden çekmiş, başka tarafa bakmıştı. "Bence kıskandın." dedim ve yüzümdeki tebessümle onun yanından ayrıldım. Boran'ın beni kıskanması açıkcası hoşuma gitmişti.

Harun ateşi yaktığı sırada "İyi bari bunu becerebiliyorsun." diyen Boran ona laf sokmuştu. Ateşin etrafına oturmuş ve havanın yavaş yavaş kararmasını izliyorduk. Güneş dağların arasına gizlenmiş ve kaybolmuştu. Yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri yemeye başlamıştık. "Güzel karımın ellerine sağlık." diyen Boran'a yüzümdeki tebessümle baktım. "Afiyet olsun bitanem." dedim. Boran'ın bunu kasıtlı yaptığını biliyordum. Ama yine de bozuntuya vermemiştim. "Ruken hadi biraz dolaşalım." diyen Harun ayağa kalkmıştı. Ruken onun uzattığı elini tutmuş ve ayağa kalkmıştı.

İkisi el ele göl kenarını gezmeye başlamışlardı. "Benim uykum geldi, size iyi geceler." diyen Kader ayağa kalkmış ve çadırların olduğu tarafa gitmişti. Boran'ın elleri beni kendine çekmiş, sırtımı bedenine yaslamıştı. Hiç konuşmadan gölü izliyorduk. Yanan ateşin cızırtılı sesi sanki bir melodiydi. Az ileride ki göl kenarında Harun ve Ruken oturmuş sohbet ediyorlardı. Harun'un bugün Ruken'i, Boran'dan kıskandığı gözümden kaçmamıştı. Harun ve Ruken'in sakin evliliğini şuan açıkcası biraz kıskanmıştım.

Bizim evliliğimiz hiç sakin bir şekilde ilerlememişti. Ne zaman tam huzura kavuştuk desek yine bir şeyler çıkmıştı. Boran'ın elleri omuzlarımı okşuyordu. "Boran gerçekten beni seviyor musun?" diye sordum. Elleri hareket etmeyi bir an için bırakmıştı. "Şimdi bu nereden çıktı?" diye sormuştu. Doğrulup ona bakmıştım. "Seni seviyorum diyorsun ya onu öylesine mi söylüyorsun?" dedim. Boran yutkununca adem elması aşağı yukarı hareket etmişti. Gözlerim gözleriyle buluşunca gözlerinin içine baktım. "Seni gerçekten seviyorum." demiş ve beni kendine çekmişti.

Dudaklarımız birleşince susuz kalmış bedevi gibi dudaklarının tadına bakmaya başlamıştım. Geri çekilmiş ve gülen gözleriyle gözlerimin içine bakmıştı. "O zaman neden bebeğimiz olduğu için sevinmedin?" diye sordum. "Sevindim tabiki sevinmez olur muyum?" demiş ve yüzündeki gülümsemeyle bana bakmıştı.

Ellerimi ellerinin arasına almış ve nefesini vermişti. "Biliyorsun biz severek evlenmedik. Ama inan ki seni zamanla sevmeye başladım." demiş ve ellerimi dudaklarına götürüp öpmüştü. Kalbim anın heyecanıyla mı biliyorum ama küt küt atıyordu. "Senden başka kimseyi hayatımda istemiyorum." dedim. "Bende sen hariç hiç bir kadını hayatımda istemiyorum." dediği zaman kendimi bulutların üstünde hissetmiştim.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin