Mutluluk kelimelerle ifade edilse bile aslında kelimeler onu anlatmaya yetmezdi. Mutluluğun bir tanımı yoktu. Bazen mutluluk bir çocuğun gülüşünde saklıydı. Bazende bir erkeğin veya kadının kahkahasında gizliydi.
Soğuk jel karnıma değdiği zaman yine ürpermiştim. Siyah beyaz ekrana sabitlenmiş üç çift göz vardı. Doktor bey her zaman ki gibi yüzündeki gülümsemeyle bize bakmıştı. "Bebeğimin cinsiyeti belli oldu mu?" diye heyecanla sormuştum. Doktor bey başını olumlu anlamda sallamış "Evet belli olmuş." demişti. "Söyleyin o zaman." diyen Boran'a bakışlarını çevirmişti.
"Bir kızınız olacak." dediği zaman dünyalar benim olmuştu. Bakışlarımı Boran'a çevirmiştim. "Boran duydun mu kızımız olacak." dedim. "Duydum gülüm." demiş ve eğilip alnıma bir öpücük kondurmuştu. "Kalkabilirsiniz." diyen Doktor bey oturduğu tabureden kalkmıştı. Boran'ın yardımıyla bende yattığım yerden kalkmıştım. "Umarım kızımız da senin gibi huysuz olmaz." dediği zaman "Ben huysuz muyum?" diye sormuş ve suratımı asmıştım. "Evet huysuz şirinsin." demiş ve gülümsemişti. "Sensin o huysuz şirin." dedim.
"Sana yazdığım vitamin haplarını günü gününe kullan." diyen ve reçeteyi bana uzatan Doktor'a "Tamam alırım." dedim ve reçeteyi elinden aldım. "Bir ay sonra yine kontrole gel, tarama testlerini yapalım." demişti. "Tamam her şey için teşekkür ederiz." dediğim zaman "Teşekküre gerek yok işim bu." demiş ve gülümsemişti.
Hastaneden çıkmış, arabaya doğru gitmiştik. "Bebeğimize kıyafet alalım mı?" diye soran Boran'a bakmış "Hadi gidelim." demiştim. Arabaya binmiş, emniyet kemerini takmıştım. Boran'da emniyet kemerini takınca arabayı çalıştırmıştı.
Büyük bir alış veriş merkezine gelmiş, bebek mağazasına girmiştik. "Rojin bunları da alalım mı?" diyen sesle Boran'a dönmüş, elinde tuttuğu oyuncaklara bakmıştım. "Bunları daha oynayamaz ki." demiştim. "Olsun büyüyünce oynar." demişti. Elimde tuttuğum pembe tuluma baktığım sırada orada çalışan kız yanıma gelmişti. "Hoş geldiniz. Yeni anne olacak adaylarımıza özel indirimli paketimizden yararlanmak ister misiniz?" diye sormuştu. "Hoş buldum evet çok isterim." dedim. Çalışan kız bana bir kaç paket göstermiş, içlerinden bir tanesini seçmemi istemişti.
Paketlerin içinde bebekler için lazım olan her şey mevcuttu. Pembe renkli bir paketi seçmiş "Bu olsun." demiştim. "Rojin neden her şeyi pembe alıyorsun ki?" diye soran Boran yanımıza gelmişti. "Neden ki kızlar pembe giymez mi?" diye sordum. "Evet ama her şeyi de pembe olmasın. Bak mesela lila rengi daha güzel değil mi?" demiş ve eline lila rengindeki paketi almıştı. "Tamam o zaman ikisini de alalım." dedim ve elindeki paketi aldım. "Sizin için bunları kasaya götüreyim." diyen kıza elimizdekileri vermiştik.
Arabanın arka koltuğu ve bagaj bebek malzemeleriyle dolmuştu. Bebeğe bir kaç ay yetecek kadar malzeme almıştık. "Daha bebek doğmadan bu kadar eşya aldık. Sence de fazla olmadı mı?" diye sormuştum. Boran eşyalara göz gezdirmiş "Sanırım kendimizi fazla kaptırdık." demişti.
Doğuran mı anneydi? Yoksa büyüten mi? Çocuk sahibi olmayı isteyen ama çocuğu olmayan, çocuğu olup da onları yurtlara veren veya terk eden çok anne ve baba vardı. Harun'un ve Ruken'in sonunda istediği olmuştu. Onların yuvalarını şenlendirecek çocuklar şuan karşımızda duruyordu. Çocuklarda anne ve baba özlemini giderecek olmanın sevincini yaşıyordu. "Oğlum Asaf ve kızım Asel." diyen Harun'a bakmıştık. Harun'un gözlerindeki mutluluk paha biçilemezdi. "Çok memnun oldum bende Rojin." dedim ve çocuklara sarıldım. "Bende Boran amcanız." diyen Boran'da çocuklara sarılmıştı.
Ruken ve ben mutfakta bir şeyler hazırlıyorduk. "Çocuklar size alıştı mı bari?" diye sormuştum. "Evet onları almadan önce yurda arada sırada gidip onlarla görüşüyorduk." demişti. "Sen aslında kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği bir şey yaptın. Onlar senin ve Harun'un sayesinde yeni bir yuvaya kavuştular." dedim. Ruken gözlerindeki mutluluk pırıltısıyla bana bakmış "Bende onların sayesinde yeniden anne olmanın tadına vardım." demişti.
Asaf ve Asel'in annesi ve babası ölünce kimseleri kalmamış, yurda gitmek zorunda kalmışlar. Kardeşler birbirlerinden hiç ayrılmadıkları için Ruken ve Harun her ikisini de evlat edinmiş. Bu sayede kardeşler yine bir arada yaşamaya başlamışlardı. Ruken ve Harun'un çocuk özlemi, Asaf ve Asel'in anne ve baba özlemi bu sayede son bulmuştu. Öyle akıllı ve uslu çocuklardı ki Can bile onları sevmişti.
Can kahkaha atıyor, yeni kuzenleriyle oyunlar oynuyordu. Kısa sürede çocuklar birbiriyle kaynaşmışlardı. "Bizim lunapark işi ne oldu?" diye sordum ve Boran'a baktım. "Ben onu tamamen unuttum." demişti. Gerçekten de lunaparka gitmeyi hep ertelemiştik. "O zaman yarın gidelim. Hem Asel ve Asaf'ta gelir." dediğim zaman çocukların gözlerindeki mutluluk görülmeye değerdi. "Lunapark mı? Ben daha önce hiç lunaparka gitmedim." diyen Asaf heyecanla konuşmuştu. "Evet lunaparka gideceğiz annem." diyen Ruken ona sarılmıştı. Asaf'ta ona sıkı sıkı sarılmış "Yaşasın lunaparka gideceğiz." demişti.
"Bende çok heyecanlıyım." diyen Asel heyecan dolu bir sesle konuşmuş "Baba lunaparkta neler var bana anlatır mısın?" diye sormuştu. Harun onun başını okşamış ve lunaparkta olan oyuncakları anlatmaya başlamıştı. Harun anlattıkça Asel'in gözlerinden ne kadar heyecanlandığı anlaşılıyordu. Boran ve ben önümüzdeki mutlu aile tablosunu izliyorduk. "Çok güzel bir aile olmuşlar değil mi?" diyen Boran'a bakmış "Evet Allah bozmasın." demiştim. Aslında çocukları bir kaç ay önce almışlardı. Harun ve Ruken'in çocuklara çocuklarında onlara alışma sürecinde birbirlerini daha iyi tanısınlar diye onları yalnız bırakmıştık.
Bugünde ilk defa Boran ve ben çocuklarla tanışma fırsatı bulmuştuk. "Aslında benim size bir hediyem var." dedim ve ayağa kalktım. "Ne aldın bize Rojin yenge." diyen Asaf'a baktım. "Anne ve babanız eminim size her şeyinizi almıştır. Ama bende size birer tane oyuncak aldım. Beni burada bekleyin." dedim ve salona çıktım. Vestiyer de duran hediye paketlerini elime alıp tekrar oturma odasına girmiştim. Asaf'ın hediyesini vermiş ardından Asel'in hediyesini vermiştim. Çocuklar yüzlerindeki heyecanla paketleri açmaya başlamışlardı.
Asel için barbie bebek, Asaf içinde uzaktan kumandalı araba almıştım. "Bu çok güzel Rojin yenge çok teşekkür ederim." diyen Asel yanıma gelmiş, yanağıma öpücük kondurmuştu. "Rica ederim bitanem." dedim ve bende onun yanağına öpücük kondurdum. "En sevdiğim renk çok teşekkür ederim." diyen Asaf'a bakmış ve gülümsemiştim. Bebek mağazasındayken aklıma bir an da onlara da hediye almak gelmişti. "Bana bana." diyen Can'a bakmış "Seni unuttum tosbik." demiştim. Can suratını asmış "Ben çana küşdüm." demiş ve minicik kollarını göğsünün üstünde birleştirmişti. "Sana da yarın alırız oğlum." diyen Boran'a bakmış "Ben çimdi iştiyom." demişti.
Can'ın gözlerinden yaşlar akınca Boran dayanamamış ve hediye aramaya gitmişti. Can acaba ileride kardeşini de böyle kıskanır mıydı? Çünkü bugün Asel ve Asaf'ın oyuncaklarına zarar vermişti. Aklıma aslında hiç Can'ın onları kıskanacağı gelmemişti. İstiyorum diye tutturmuş ve Boran gidinceye kadar susmamıştı. Acaba onu çok mu şımartıyorduk? Ya ileride her şeyi ağlayarak yaptırmaya çalışırsa o zaman bizim için daha zor olurdu. "Babam neyde kaydı." diyen ve yanıma gelen Can'a bakmış "Bilmem belki sana oyuncak bulamamıştır." demiştim. Kaşlarını çatmış "Buycak göyceksin." demişti.
Şimdi böyleyse ileride nasıl olurdu şuan aklıma bile getirmek istemiyordum. Can'ı pencereye çıkarmış, beraber camın arkasından dışarıyı izliyorduk. "Tedilere bak." demiş ve elini cama vurmuştu. "Kediler de yuvalarına gidiyor." dedim ve boynuna öpücük kondurdum. Can boynundan gıdıklanmış ve gülmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...