Bölüm 55

702 20 11
                                    

Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..

Elimdeki telefondan Ruken'in numarasını bulup aramıştım. "Efendim Boran abi." demişti. "Ruken, Rojin yanında mı?" diye sordum. "Hayır yanımda değil." demişti. "İyi güzel, şimdi sana bir şey diyeceğim." dedim. "Tamam seni dinliyorum." demişti. "Birazdan kapıya bir kutu getirecekler. Onun içindeki elbiseyi Rojin giysin. Sonra Rojin'i vereceğim adrese göndermeni istiyorum." dedim. Ona kısaca ne yapacağını anlattıktan sonra telefonu kapatmıştım. Kalbim anın heyecanıyla şimdiden küt küt atmaya başlamıştı. "Rojin seni artık kaybetmek istemiyorum." dedim.

Yatağın üstünde duran lacivert takım elbiseyi elime almış ve giymiştim. Rengarenk kocaman bir buket çiçekte yatağın üstünden bana göz kırpıyordu. Elime parfümümü alıp üstüme sıktıktan sonra çiçeği almıştım. Yüzümdeki gülümsemeyle odadan çıkmış ve merdivenlerden inmiştim. Kapıyı açmış ve temiz havayı içime çekmiştim. Arabamın yanına gidince kapıyı açmış arabaya binmiştim. Elimdeki çiçeği yan tarafımdaki koltuğa koymuş, arabayı çalıştırmıştım. Cebimden siyah kadife kutuyu çıkarmış, içindeki pırlanta tek taş yüzüğe bakmıştım.

Rojin ya kabul etmeyip oraya gelmezse o zaman ne yapacaktım. O zaman bende onu zorla gidip evden alırdım. Bir saat sonra oraya varmıştım. Arabayı park etmiş, çiçeği elime almış ve arabadan inmiştim. Göl kenarına doğru yürümeye başlamıştım. "Boran ağam hoş geldin." diyen adamın elini sıkmış "Hoş buldum Rıfat, hazırladın mı bizim tekneyi." demiştim. "Evet ağam istediğin gibi süslettim." demişti. Başımı çevirmiş biraz ileri de duran tekneye bakmıştım. Gölün üzerinde nazlı bir gelin gibi süzülüyordu.

Bakışlarımı tekrar Rıfat'a çevirmiştim. Ona Rojin gelince ne yapacağını kısaca anlattıktan sonra tekneye doğru gitmiştim. Teknenin alt kısmında benim ve Rojin'in adı yazılıydı. Tekne beyaz ve açık mavi rengindeydi. Mor ve beyaz tüllerle tekneyi süslemişler, beyaz renkli fenerleri de takmışlardı. Tekneye binmiş ve orada bulunan iki kişilik masaya gözlerimi gezdirmiştim. Altın sarısı şamdanların içinde kırmızı mumlar, beyaz porselen tabaklar, kristal bardaklar, alkolsüz şampanya, çatal ve bıçaklar her şey hazırdı. Geriye bir tek Rojin kalmıştı.

Güneş gölün üstünde harika bir yansıma bırakarak batmaya başlamıştı. Kalbim deli gibi heyecanla atıyordu.

Araba sesi duyunca başımı o tarafa çevirdim. Rojin taksiden inmiş ve orada duran Rıfat'ın yanına gitmişti. Yüzüme o an büyük bir gülümseme yerleşmişti. Rıfat dediğim gibi ona benim tekneden düştüğümü falan anlatıyordu. Rojin korku dolu gözlerle ona bakıyordu. Biraz sonra da buraya doğru gelmeye başlamışlardı. Kaptan kabinine girip beklemeye başlamıştım. Rojin tekneye çıktığı zaman "Boran ağam tamamdır." diyen sesle tekneyi çalıştırmıştım.

Kıyıdan uzaklaşınca kabine giren Rojin'e kısa bir bakış attım. "Beni kandırdın! Hemen şu tekneyi kıyıya yanaştır!" diye sitem etmişti. Tekneyi gölün ortasında durdurdum ve ona döndüm. Rojin burnundan soluyordu.

"Önce bir sakinleş." dedim. "Sen beni kandırdın, sana bir şey oldu diye çok korktum." demiş ve gözlerindeki yaşları silmişti. "Özür dilerim böyle olmasını bende istemezdim. Ama sana gel seni bir yere götüreceğim deseydim, benimle gelir miydin?" diye sordum. "Tabiki de gelmezdim." demişti. "Bende bunu bildiğim için böyle bir şey yapmaya mecbur kaldım." dedim. Karşımda duran Rojin'i baştan aşağı süzdüm. "Elbise çok yakışmış, melekler gibi olmuşsun." dedim ve onu kendime çekip alnına öpücük kondurdum.

Rojin sakinleştikten sonra etrafına bakmıştı. "Burası çok güzelmiş." demiş ve gözlerindeki parıltıyla etrafına bakmaya başlamıştı. Yemek masasının yanına gelince mutlulukla yüzüme bakmıştı. Rojin etrafına hayran bir şekilde bakarken kabine girmiş, müzik açmıştım. Oraya koyduğum çiçeği elime almıştım. Nefesimi vermiş ve onun yanına gitmiştim.

Elimdeki çiçeği görünce yüzündeki gülümsemeyle bana bakmıştı. "Bu çiçekler dünyanın en güzel annesine, kabul edersen beni dünyanın en mutlu erkeği yapacaksın." dedim.

Gözlerindeki yaşları, parmaklarıyla silmiş ve yutkunmuştu. "Seni hep sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Sana yaşatıklarım için senden çok özür dilerim." dedim. Elimdeki çiçeği almış ve bana sarılmıştı. Gözümden bir iki damla yaş akmıştı. "Bende seni seviyorum ve hep seveceğim." dediği zaman sesi titremişti.

Geri çekilmiş ve ona sevgiyle bakmıştım. Elinin tersiyle yüzündeki yaşları silmişti. Onun gözlerinin içine bakarak tek dizimin üstüne çökmüştüm. Gözlerindeki şaşkınlığı görebiliyordum. Benimde kalbim küt küt atmaya başlamıştı.

Cebimden kadife kutuyu çıkarmış ve açmıştım. Rojin yüzüğü görünce şok olmuştu. "Boran bu çok güzel." demişti. "Benimle yeniden evlenir misin?" dediğim zaman ikimizin de gözlerinden yaş akmıştı. Bu göz yaşları, mutluluk göz yaşlarıydı bunu ikimizde biliyorduk. "Evet seninle yeniden evlenirim." dediği zaman dünyalar yeniden benim olmuştu. Titreyen parmaklarına yüzüğü takmış, elinin üstüne öpücük kondurmuştum. Ayağa kalktığım zaman Rojin bana sarılmıştı. "Seni seviyorum oğlumun babası." demişti. "Bende seni seviyorum oğlumun annesi." dedim.

Oturması için sandalyeyi çekmiştim. Rojin oturunca bende geçip onun karşısına oturmuştum. "Beni çok mutlu ettin." demişti. "Seni bundan sonra hep mutlu edeceğim." dedim. Şampanyanın kapağını açmış, kadehlere doldurmuştum. Bardağı elime almış "Mutlulukla geçecek yıllarımıza." demiştim. Bardaklarımızı birbirine tokuşturmuştuk.

Hafif esen rüzgar aramızdan geçiyordu. Tekne hafif bir şekilde sallanıyordu. Arkadan gelen müzik sesi bu anı daha güzel kılıyordu. Rojin'in yüzündeki her zerreyi hafızama kazımak ister gibi yüzüne bakıyordum. Siyah delici gözleri, siyah ipek gibi saçları, şekilli, yüzüne çok yakışan burnu ve en önemlisi de öpmeye doyamadığım dudakları..

"Boran bitanem balığın soğuyacak." diyen sesiyle bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Ben sana bakarken zaten doydum." deyip gülümsedim. "Yemekten sonra doya doya bakarsın." demiş ve gülümsemişti. Elime çatalımı almış, önümdeki balığı bıçak yardımıyla kesip yemeye başlamıştım. "Tadı nasıl?" diye sordum. "Çok güzel nefis olmuş." demişti. "Ben yaptım." dediğim zaman "Senin böyle marifetlerin var mıydı?" diye sormuştu.

"Evet az çok bende bir şeyler biliyorum." dedim. "Ellerine sağlık bitanem." demişti. "Afiyet olsun gülüm." dedim. Ay ışığının altında, gölün ortasında bir tekne de birbirimize sevgi dolu gözlerle bakıyorduk. Mutluluk aslında yanı başımızdadır. Oysa bizler onu hep uzaklarda ararız. Başımızı çevirdiğimiz zaman o mutluluğu göreceğiz belki ama başımızı hiç o tarafa çevirmeyiz ki..

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin