Bölüm 82

408 20 4
                                    

Mutluluk bazılarımıza çok uzak bazılarımıza çok yakındı. Nerede mutlu olduğumuz önemli değildi. Kiminle mutlu olduğumuz daha önemliydi. Kocam ve çocuklarımla mutlu olalım da nerede olsa yaşardım. Gerisinde güzel anılar bıraktığım bu şehirden gidiyordum. Biz bir ağaç değildik ki bir yere bağlı kalalım. Harun, Ruken ve çocukları da bizimle beraber geliyorlardı. Daha önce altı kişi çıktığımız bu yola dokuz kişi olarak dönüyorduk.

"Memleketim burnumda tütüyor." diyen Ruken'e baktım. "Benimde öyle." dedim. En çokta annemi özlemiştim. "Anne orası nasıl bir yer?" diye soran Asel'in saçlarını okşayan Ruken ona Mardin'i anlatmaya başlamıştı. Asaf ve Can'da büyük bir heyecanla onu dinliyordu. İnci esnemiş ve uyku moduna geçmişti. "Gülüm sen onu bana ver." diyen Boran'a İnci'yi verdim. "Canım kızım inci tanem." demiş ve bebeğin başına öpücük kondurmuştu. Bu mutlu aile tablosuna yüzümdeki tebessümle bakıyordum.

"Sayın yolcularımız ucağımız inişe geçiyor. Lütfen kemerlerinizi bağlayın." diyen sesin ardından uçak piste hafif bir iniş yapmıştı. İçimdeki heyecanla uçaktan inmiş ve dışarıdaki havayı içime çekmiştim.

Valizlerimizi almış, orada bulunan taksilere binmiştik. Camdan dışarıya gelip geçen insan ve ağaçlara bakıyordum. Taksi evimizin önüne gelince burada yaşadıklarım gözlerimin önüne gelmişti. Artık yeni ve tertemiz bir sayfa açmak istiyordum. Arabadan inip valizimi elime almıştım. Bizden önce eşyalarımız gelmiş ve evin içine yerleştirmeye başlanmıştı. Boran evi yerleştiren adamların yanına gitmişti. Ben ve Zilan'da eve girmiştik. "Evi özleyeceğim kimin aklına gelirdi ki." diyen Zilan'ın sesiyle ona dönmüştüm. "Aslında bende özledim." dedim.

İnci'yi beşiğine koymuş, hafiften sallıyordum. "Anne ben acıttım." diyen Can'a başımı çevirdim. "Anne de acıktı." dedim. Can'la beraber mutfağa inmiştik. Buzdolabı boştu ve karnımız açlıktan zil çalıyordu. "Ben pizza siparişi verdim. Birazdan burada olur." diyen Boran yanıma gelmiş, alnıma öpücük kondurmuştu. Yüzümde o an bir tebessüm oluşmuştu. "Pitta." diyen Can ellerini havaya kaldırmıştı. Onun bu haline Boran ve ben gülümsemiştik. "Rojin hanım bunları nereye koyayım?" diye soran Zilan mutfağa girmiş elindeki kutuyu bana gösteriyordu.

"İçinde ne var?" diye sordum. "Bilmiyorum, kapının önünde duruyordu." demişti. Boran onun yanına gitmiş, kutunun içindeki şeylere bakıyordu. "Bunları kim bırakmış ki?" diye soran Boran'a bakmıştım. "Ne var ki içinde?" diye sordum. Yanlarına gidip kutunun içine baktım. Kalbim o an ağzımda atmaya başlamıştı. Kutunun içinde oyuncaklar vardı. Asıl kalbimin küt küt atmasına sebep olan şey papatya tacıydı. Boran tabiki onu görmemişti. "Bunları kim bırakmış olabilir?" diye soran Boran'a başımı çevirdim. Ağzımı açıp bir şey diyeceğim sırada kapı çalmıştı.

Pizzalarımız gelmiş ve yemeye başlamıştık. Kısa sürede de olsa kutu unutulmuş gibi görünüyordu. Kutunun kim tarafından gönderildiğini biliyordum. Bu kişi tabiki Azad'tan başkası değildi. "Bu çot gütel." diyen Can büyük bir iştahla elindeki pizza dilimini yiyordu. İnci'nin sesini duyunca tam sandalyeden kalkmak için hamle yapmıştım ki "Siz oturun ben alıp gelirim." diyen Zilan mutfaktan çıkmıştı. Bende geri yerime oturmuştum. "Gülüm acıkmadın mı?" diyen sesle başımı ona çevirdim. "Daha elindeki öyle duruyor." demişti. Kafam kutuda takılı kalınca karnımın acıktığını bile unutmuştum. "Senin yemen lazım. Hadi soğumadan ye." dedi.

Azad'ın ne amaçla bu kutuyu gönderdiğini bilmiyordum. Ama amacı ne olursa olsun içimi huzursuz etmişti. Mutfaktan çıktım ve merdivenlerden yukarıya odama girmiştim. Elimdeki telefona onun numarasını titreyen parmaklarımla yazmıştım. Nefesimi verip telefonu kulağıma götürdüm ve onun açmasını bekledim. "Gönderdiğim hediyeleri beğendin mi?" sesi kulaklarımı tırmalamıştı. "Amacın ne!" diye sitem ettim. "Bilmem sence?" diye sormuştu. "Benim huzurumu bozmak istiyorsan, avcunu yalarsın." dedim. "Ben avcumu yalamak istemiyorum. Bence sen tıpış tıpış bana geri döneceksin." dediğinde beynime şimşekler çakılmış gibi hissettim.

"Boran'a söyleyeceğim ve senin icabına bakacak." dedim. "Söyleyemezsin." dediğinde "Neden?" diye sordum. "Beni elimdeki kozu kullanmak zorunda bırakma." dediğinde o an nefesim kesilmiş ve kalbim küt küt atmaya başlamıştı. "Görüşürüz Rojin." demiş ve telefonu suratıma kapatmıştı. Gözlerim göz yaşlarını biriktirmeye başladığı zaman nefesimi vermiştim. Ellerim ve bacaklarım titriyor boğazımdaki yumru yutkunmamı engelliyordu. O elindeki kozu Boran'a gösterirse düşünmek bile istemiyordum. Titreyen bedenim yere düşünce gözümdeki yaşlarda bir bir yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.

O anılar gözlerimin önüne gelince nefesimi verememiştim. Şuan soğuk terler döküyordum. Bundan bir kaç ay önce Azad'la İstanbul'da karşılaşmıştım. Benden özür dilemek istediğini söylemişti. Bir cafeye gitmiştik ve önümüze gelen içecekleri içmeye başlamıştık. Sonrasını hatırlamıyordum. Ta ki gözlerimi yabancı bir evde açana kadar. Azad'ın yanında Helin'i görünce ufak çaplı bir şok yaşamıştım. Bedenim titreyince çıplak olduğumu anlamış, gözlerim kocaman olmuştu. "Bana ne yaptınız?" diye hesap sormuştum. "Merak etme sadece fotoğraflarını çektik." diyen Helin pis bir şekilde gülmüştü. "Biraz samimi fotoğraflar." diyen Azad gözlerindeki ışıkla bana bakmıştı. "O fotoğrafları hemen bana verin!" diye sitem ettim. "Hayır bunları sana değil. Boran'a vereceğiz." diyen Helin, Azad'ın elindeki fotoğrafları almıştı.

Bedenim titremiş ve tüylerim diken diken olmuştu. Ben nasıl bir hata yapmıştım ve Azad'ın lafıyla cafeye gitmiştim. Ben nasıl bu kadar salak olabilmiştim. Şimdi ne kadar ağlasam fayda etmeyecekti. Boran'ın Mardin'e taziye için gittiği günü fırsat bilmiş ve İstanbul'a gelip böyle bir plan yapmışlardı.

Odanın kapısı açıldığı zaman ayağa kalkıp gözlerimdeki yaşları silmiştim. "Gülüm bebek sanırım acıktı." diyen Boran kucağında İnci'yle odaya girmişti. "Acıktın mı annem sen." dedim ve İnci'yi kucağıma aldım. Minicik elini burnuma koyduğunda eline öpücük kondurdum. "Gülüm sen iyi misin?" diye sordu. Boran tek kaşını kaldırmış, bana bakıyordu. "Kötü bir şey mi oldu?" diye sormuştu. "İnci'yi emzireyim sonra konuşalım." dedim. "Tamam." demiş ve yatağın üstüne oturmuştu. Bende yatağın üstüne oturup İnci'yi emzirmeye başladım. Boran, İnci'nin minicik elini sevmeye başlamış "Ne kadar tatlı değil mi?" diye sormuştu. "Evet çok tatlı." dedim.

İnci doyduğun da gözlerini kapatmıştı. "Ver ben gazını çıkarayım." demişti. İnci'yi elimden almış, omzuna koymuştu. Bebeğin sırtına hafif şekilde vurmaya başlamış hafiften ovalıyordu. İnci gazını çıkarınca uyuklamaya başlamıştı. "Ben onu beşiğine yatırıp geleyim, sonra konuşalım." diyen Boran bebeği odasına götürmüştü. İçime dolan huzursuzluk içimi yiyip bitiriyordu. Boran odaya girince içimdeki huzursuzluk artmıştı. "Söyle bakalım. Seni dinliyorum." demiş ve yatağın üstüne yanıma oturmuştu. "Boran sana söyleyeceğim şey hiç hoşuna gitmeyecek." dedim. "Neymiş o?" diye sormuş ve kaşları da hafiften çatılmıştı.

"Ben bir hata yaptım ve Azad'la buluştum." dediğimde "Ne!" diye sitem etmişti. "Biliyorum hata yaptım. Onunla buluşmamam lazımdı. Benden özür dileyeceğini söyleyince ona kandım." diye bildim. "Rojin sen aptal mısın! Sana o kadar şey yapmış bir insanla bir şey olmamış gibi güvenip nasıl buluşuyorsun!" diye sitem etmiş ve ayağa kalkmıştı. Nefesini sesli bir şekilde vermiş, elini saçlarının arasından geçirmişti. "Bana böyle bir aptallık yapmadığını ve şaka yaptığını söyle!" diye sitem etti. Gözlerindeki öfke bedenimi yakıp geçiyordu.

Gözlerim yavaştan dolmaya başlamıştı. "Başka ne var?" diye sormuştu. "Benim içeceğime bir şey katmış ve bayılmışım. Ayıldığım da başka bir yerde gözlerimi açtım." dediğimde gözleri kocaman olmuştu. "Sana bir şey yaptı mı!" diye sitem etmiş, eli kolumu tutmuştu. "Söyle sana bir şey yaptı mı!" dedi sitemle. Şuan içinin öfkeden kaynadığını biliyordum. "Bana cevap ver!" diye sitem ettiği zaman yutkundum. "Bana hiç bir şey yapmadı. Sadece fotoğraflarımızı çekmiş." diye bildim. "Helin'de yanımızdaydı." dediğim zaman kaşları şaşkınlıkla yukarı doğru kalkmıştı. "Helin mi?" diye sormuş ve kolumu bırakmıştı.

"Evet ikisi beraber bana böyle bir tuzak kurmuş." dedim. "Peki senden ne istiyorlar?" diye sordu. "Bilmiyorum." dedim. "Ama ben biliyorum. Tabi ki senden ayrılmamı istiyorlar." demişti. Öfkesi yavaş yavaş geçmeye başladığında yanıma oturmuştu. "Bana bunları anlatman iyi oldu." dedi. Gözlerimdeki yaşları sildim ve ona döndüm. "Bir daha böyle bir aptallık yapmayacağım." dedim. Kolunu bana sarınca bedenim göğsüne yaslanmıştı. Boran'ın nefesi başımın üstündeki saçlarımı okşuyordu. "Kazdıkları kuyuya kendileri düşecek." dediğinde ne demek istediğini anlamıştım.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin