Gözlerimi açmış, elimi yan tarafıma uzatmıştım. Elim boşluğa düşünce, kafamı kaldırıp bakmıştım. Boran'ın yattığı taraf boştu. Acaba sabah sabah nereye gitmişti? Komodinin üstünde duran telefonumu elime almış saate bakmıştım. Saatin öğlene geldiğini görmüştüm. Beni neden uyandırmamıştı? Ayaklarımla örtüyü kenara itip yataktan çıktım. Odada bulunan banyoya doğru gitmiştim.
Soğuk suyla yüzümü yıkayınca biraz olsun rahatlamıştım. Banyodan çıkmış dolabımın karşısına geçmiştim. Askıdan bir elbise almış onu giymiştim. Başıma da bir şal takmış odadan çıkmıştım.
Merdivenden inerken Can'ın sesini duymuştum. Hemen geri merdivenleri çıkıp onun odasına girdim. Beşiğinde ağlayan Can'ı kucağıma aldım. "Kimse sana bakmadı mı?" dedim. ve onu susturmaya çalıştım. "Uyandı mı? Mutfakta mamasını hazırlıyordum." diyen sese döndüm. "Boran'ın nereye gittiğini biliyor musun?" diye sordum. "Sabah erkenden kalktı. Kahvaltısını yaptı çıktı." demişti. "Sen Can'ı tutar mısın? Boran'ı arayıp nerede olduğunu sorayım." dedim. Can'ı, Zilan'a vermiş ve odama gitmiştim. Telefondan Boran'ın numarasını bulup aradım. Bir kaç saniye sonra telefonu açmıştı.
"Efendim gülüm." demişti. "Boran bitanem nereye gittin?" diye sordum. "Şirkete geldim. İşlerim vardı. Birazdan evde olurum." dedi. "Bana haber vermeyince merak ettim." dedim. "Önemli bir şey değil. İşlerimi halledince döneceğim." demiş ve telefonu kapatmıştı. Telefonu komodinin üstüne koymuş, odadan çıkmıştım. Zilan, Can'ı aşağıya götürdüğü içinde bende aşağıya inmiştim. Can pusetinde yatmış, mamasını içiyordu. Küçücük elleriyle biberon şişesini tutuyordu. Sütüm gelmediği ve yetmediği zamanlarda Can hazır mama içiyordu.
"Hadi sende otur. Kahvaltı yapalım." dedim ve Zilan'a baktım. Kendine de çay koymuş, geçip karşıma oturmuştu. Kahvaltı yapmaya başlamıştık. Zilan'ın anne ve babası trafik kazasında vefat etmişti. Zilan'a amca ve yengesi bakmıştı. Küçük yaşlarda bazı kişilerin tacizine uğramıştı. Günlerce ağlamış uyku uyumamış, sonunda bir ip almış ve intihar etmeye karar vermiş ama canına kıyamamış. Bunları bana anlatırken sanki yeniden yaşıyor gibi tiksintiyle anlatmıştı. Sonunda da dayanamayıp ağlamıştı. Bende onunla birlikte ağlamıştım.
Şuan aslında karşımda yaralı bir insan vardı. Bedenen yara almamıştı belki ama ruhen acı çekiyordu.
"Eline sağlık." dedim ve masadan kalktım. "Afiyet olsun." demişti. Puseti almış ve mutfaktan çıkmıştım. Salona girince Can'ı kucağıma almış, koltuğa oturmuştum. "Anne seni emzirmeyi özledi." demiş ve onu emzirmeye başlamıştım. Süt dolunca göğüslerim şişmişti. Bazen ağrı yapıyor bazen de göğüslerimden süt akıyordu. Bende bazı günler o durumlarda sütümü sağıp paketlere koyuyordum. Evde olmadığım bazı zamanlarda Zilan o sütleri Can'a biberonla veriyordu. Can doymak bilmeyen bir çocuk olduğundan ona süt ve mama zor yetişiyordu. Ee haliylen bezde yetişmiyordu.
Boran'a yapacağım intikam planı için bir şeyler düşünmeye başlamıştım. Acaba ona ne yapsam da o günün intikamını alsam? Resmen beni o gün tam zirveye getirmiş, sonrada gitmişti. Bende ona öyle bir şey yapmalıydım ki benimle uğraşmak ne demek görsün. Ama ne yapacaktım? Dolabı açmış kıyafetlerime bakmaya başlamıştım. Bir zamanlar aldığım ama hiç giymediğim bir gecelik gözüme çarpmıştı. Siyah tül ve etek kısmındaki fırfırları kırmızı olan bir gecelikti. Bunu hangi kafayla ne zaman aldım onun bile hatırlamıyordum.
Kapı zilini duyunca dolabı kapatmış, aşapıya inmiştim. Yüzümdeki gülümsemeyle kapıyı açmıştım. "Hoş geldin." dedim. Beni görünce o da gülümsemişti. "Hoş buldum nasılsın?" diye sormuştu. "İyiyim sen nasılsın?" diye sordum ve Boran'ın girmesi için yana kaydım. "Bende iyiyim." demiş ve içeri girmişti. Boran içeri girdiğinde kapıyı kapattım. Boran bana döndüğün de onu omuzlarından tuttum. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Dudaklarımı dudaklarına dokundurmuş ve geri çekmiştim. "Bu neydi şimdi?" diye sormuş ve kaşlarını çatmıştı.
"Anladım sen o günün intikamını alıyorsun." demiş ve arkamdan salona girmişti. "Hayır hiç bir şeyin intikamını almıyorum." dediğim zaman "Tabi canım." demişti. Boran koltuğa oturunca "Benim yukarıda biraz işim var." dedim ve salondan çıktım. Kalbim nedense küt küt atmaya başlamıştı. Merdivenlerden yukarı odama çıkmış, dolapta ki geceliği elime almış ve banyoya girmiştim.
Üzerimdeki her şeyi çıkarmış, geceliği giymiştim. Siyah ince külotlu çorap da giymiştim. Son olarak siyah topuklu ayakkabılarımı giydim. Kendimi nedense şuan hayat kadınlarına benzetmiştim. Kırmızı bir ruju dudaklarıma sürmüş, kirpiklerime de maskara uygulamıştım. Aynadan kendime bakmış "İntikam başlasın." demiştim.
Telefonumu elime almış Boran'a mesaj atmıştım. «Boran hemen yukarı gel, ayağım kaydı düştüm.» diye yazmıştım. Banyonun kapısının arkasında onu bekliyordum. Bir kaç saniye içinde yatak odasının kapısı açılmıştı. "Rojin neredesin?" diyen telaşlı sesini duymuştum. Nefesimi vermiş ve banyo kapısını açmıştım. Kalbim göğüs kafesinin içinde deli gibi atmaya devam ediyordu. Boran ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Gözleri beni baştan aşağı süzmüştü. Yutkununca adem elması hareket etmişti. Arkasındaki kapıyı kapatmış, içeri girmişti.
Boran'ın yanına gitmiş, omuzlarından tutup onu yatağa oturtmuştum. "Böyle bir manzarayla karşılanacağımı bilmiyordum, bilseydim ona göre hazırlık yapardım." demişti.
Beni belimden tutmuş, kucağına çekmişti. Elleri bedenimde gezintiye çıkmıştı. Dudakları boynumu öperken onu durdurdum. "Hızlı gitmiyor muyuz?" diye sordum. "Bence hiç hızlı değil, hatta geç bile kaldık." demişti. "Ama ben sana kucak dansı yapacağım." dediğim zaman gözlerindeki parıltıyı görmüştüm. "Sen bana kucak dansı mı yapacaksın?" diye sormuştu. Nefesimi vermiş ve yutkunmuştum. "Evet ne oldu? Beğenemedin galiba." dedim ve ayağa kalktım. "Şaşırdım sadece açıkcası böyle giyinmene de şaşırdım." demişti.
"Rica etsem kıyafetlerini çıkarır mısın?" dedim. "Nasıl istersen." demişti. Ayağa kalkmış, kıyafetlerini çıkarmaya başlamıştı.
"Heyecanlı mısın?" diye sorduğumda "Belli olmuyor mu?" demiş ve elimi alıp kalbine koymuştu. Küt küt atan kalbini hissetmemek mümkün değildi. "Şimdi oturabilirsin. Sen kendini bana bırak." dedim. "Benim gibi yakışıklı bir erkek emrinize amade." dedi ve oturdu. Arkamı ona dönmüş kucağına oturmuştum. Elleri belimi tuttuğunda sesimi çıkarmamıştım. Kucağında oturup kalkmaya başladım. Belimi tutan ellerini belime sarmıştı. Aramızdaki alevi fark edebiliyordum. Onun şuan alev almış bir şekide yandığını da biliyordum. Ellerinin arasından çıkmış, ayağa kalkmıştım. "Şimdi ne oldu?" diye sormuştu.
Bacak arasına göz attığım zaman patlamaya hazır bekliyordu. Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Beni bu zevkten mahrum bırakma." demiş ve elini uzatmıştı.
Bu sefer yüzüm ona dönük bir şekilde kucağına oturdum. Boran kollarını bana sarmış, boynumu öpmeye başlamıştı. Yeniden kucağına oturup kalkmaya başladım. Şuan bacak arası alev alev yanıyordu. "Seni istiyorum." dediği zaman ne olduğunu anlamadan kendimi onun altında bulmuştum. Ellerimi göğsüne koymuş, ona engel olmuştum. Yüzündeki ter damlası kayıp, vücuduma düşmüştü. Tek kaşını kaldırıp suratıma bakmış "Benimle birlikte olmak istemiyor musun?" diye sormuştu.
Kollarının arasından çıkmış, ayağa kalkmıştım. Suratındaki şaşkın ifadeyle bana bakıyordu. "Aa unuttum benim işim vardı." demiş ve banyoya girip kapıyı kilitlemiştim. "Rojin bana bunu yapma." dediğini duydum. "Rojin lütfen aç şu kapıyı." demiş ve kapıyı açmaya çalışmıştı. "İntikam soğuk yenen bir yemektir." dedim. "Benimde intikamım acı olacak görürsün." demişti. "İlk başta bu oyunu sen başlattın." dedim.
Ses gelmeyince banyonun kapısını açmış, aralıktan odaya bakmıştım. Boran yerdeki kıyafetlerini giymeye başlamıştı. Kapıyı tekrar kapatmış, ayağımdaki topukluları çıkarmıştım. Rujumu oradan aldığım ıslak mendille silmeye başladım. Odanın kapısının açılıp kapandığını duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...