İçiniz bir kor gibi yanarken susmak çok ağır gelirmiş. Her şeyi sineye çekip susmak cehennem azabı gibiymiş. Kendini hiç bir yere sığdıramıyorsun. Ya fazla geliyor veya eksik kalıyorsun. İşte bende tam da öyle bir haldeydim. Şuan kendimi çok eksik ve burada fazlalık olarak görüyordum. Benim içimde ne yaşadığımı kimse anlamıyordu.
Yastık diş izlerimle dolmuştu. Sesim duyulmasın diye yastığı ısırıp ağlıyordum. Ağladığını kimse duymasın diye sesini içine gömmek bile zordu. Yanaklarımda kuruyan yaşların yerine yenisi ekleniyordu. Boran şuan benim yanımda değildi. Oda küçülmüş ve ben kapana kısılmış gibi hissediyordum. "Anne gel beni buradan kurtar." diye fısıldamıştım. Boran'ı, Berfe hanım zorla Berfin'in odasına göndermişti. Ben, Berfe hanıma ne yapmıştım, kendi başına gelenleri bana yaşatıyordu?
Gece saat kaçtı, onu bile bilmiyordum. Boran'ı ve o kızı aynı odada hayal etmek bana işkenceydi. Keşke ölseydim de bunlar başıma gelmeseydi. Keşke buralardan kaçıp, uzaklara çok uzaklara gitseydim. Oturduğum yataktan ayağa kalktım. El yordamıyla ışığı bulup yakmıştım. Aynadaki yansımama baktım. Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmışlardı.
Siyah gözlerim kan çanağına dönmüştü. Arkamı döndüm ve kapıya doğru adımımı attım. Sessiz bir şekilde kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Berfin'in odasının önüne gelince durmuştum. Kapıyı kırıp Berfin'i saçından sürükleyip, bu evden göndermek isterdim. Ama onun yerine sessiz bir şekilde merdivenlerden indim.
Evden çıkıp bahçeye gelmiştim. Gecenin sessizliğinde duyulan bir tek cır cır böceklerinin sesiydi. Ay gökyüzündeki yerini çoktan almış ve etrafı aydınlatıyordu. Sesim kısılana kadar bağırmak istiyordum. Hafif esen rüzgar açıkta kalan bacaklarıma çarpıyordu. Saçlarımdaki bir kaç tel uçuşmuştu. Boran aklıma gelince yeniden gözlerim dolmuştu.
Onu o kadar çok kıskanıyordum ama elimden şuan hiç bir şey gelmiyordu. İnsanın bazı zamanlar da böyle çaresiz kalması ne kadar acıymış. Dışarıdaki temiz havayı ciğerlerime çekmiştim. Ama ne kadar nefes alsam da kendimi nefessiz kalmış gibi hissediyordum. Kamelyaya doğru gidip orada bulunan hasır sandalyeye oturdum.
Gözlerimin önüne bugün yaşanan anılar gelmişti. Boran benim yanıma geleceği zaman annesi ona engel olmuş ve onu Berfin'in yanına göndermişti. Boran itiraz etse bile annesi onu en ağır yerinden yani kendinden vurmuştu. Berfe hanım kendi anneliğini kullanıp, aklı sıra bu şekilde her şeyi yaptırmaya çalışıyordu. "Eğer o odaya gitmezsen sana hakkım helal değil." demiş ve suratını asıp oturmuştu.
"Anne yeter artık böyle söyleme." diyen Boran'a bile bakmadan "Ben diyeceğimi dedim." demişti. Boran bakışlarını bana çevirmişti. "Ben sadece erkek torun istiyorum." diyen Berfe hanım ayağa kalkmıştı. "Tamam erkek torunu sana Rojin'de verir." diyen Boran'a annesi çatık kaşlarıyla bakmıştı. "Onun çocuğu olmuyor ki nasıl olacak?" diye sormuştu.
"Ben onu tedavi olması için hastaneye götüreceğim." diyen Boran'a baktım. "Berfin'i buraya boşuna mı getirdik." diyen Berfe hanım bana bakmıştı. "Berfin buraya senin eline çocuk vermek için geldi. Bebeği olursa ona sen annelik yapacaksın." deyip gitmişti. Boran ve ben hiç bir şey demeden birbirimize bakmıştık.
Gözlerim yeniden dolmuş ve akmaya başlamıştı. Soğuk hava bedenimi sarmıştı. Oturduğum yerde tutulmuş gibi hiç bir yerim hareket etmiyordu. Zorda olsa sandalyeden kalkıp eve doğru gitmiştim. Eve girdiğim zaman mutfak ışığının yandığını gördüm. Yavaş adımlarla oraya yaklaşmış, içerideki kişinin kim olduğuna bakmak istemiştim. Buzdolabı kapağı açılmış ve biri bir şey arıyordu.
"Dolapta ne arıyorsun?" diye sorup o kişinin bana dönmesini sağlamıştım. "Yenge ödümü kopardın." diyen Harun elindeki sarma tabağıyla bana bakıyordu. Ağzına, parmaklarının arasındaki sarmayı atmıştı. "Çok acıkmıştım." deyip elindeki tabağı bana uzatmış "Sende ister misin?" diye sormuştu. "Yok ben tokum, sana afiyet olsun." dedim. Dolabın kapağını kapatıp mutfak masasına oturmuştu. Tabağı önüne koymuş, sarmaları yemeye başlamıştı. "Dur sana çatal vereyim." dedim ve çekmeceden çatal alıp ona uzatmıştım. Elimdeki çatalı alıp "Sen neden uyumadın ki?" diye sormuştu.
"Uykum yoktu, bende biraz hava almaya bahçeye çıkmıştım." dedim. Başını sallamış ve "Anladım." demişti. Masaya geçip karşısına oturdum. Çatalındaki sarmayı ağzına atıp "Boran abim Berfin'in odasında değil mi?" diye sordu. Nefesimi verip yutkunmuştum. Elindeki çatalı tabağın kenarına koyup bana bakmıştı. "Seni senden başka kimse anlamaz biliyorum. Ama inan bana senin neler yaşadığını az çok tahmin ediyorum." demiş ve masanın üstünde duran elimi sıkmıştı.
Harun'un da abisi gibi kahverengi gözleri vardı. Gözlerinin içine bakarak "İyi kalpli insanlar sayesinde burada duruyorum. "dedim ve gülümsedim. Harun'un yüzünde mutluluk oluşmuştu. "O iyi kalpli insanlar, sana değer veriyor unutma." dedi.
Elini elimin üstünden çekmiş ve ayağa kalkmıştı. Tabağı tezgaha koyup bana döndü. "Kendini hiç bir şey için üzme." dedi. Cebinden çıkardığı sigara paketinden sigara alıp mutfak tarafındaki bahçeye çıkmıştı. Bende ayağa kalkıp onun arkasından bahçeye çıktım. Elindeki sigarayı yakmış ve içmeye başlamıştı. "Harun bana da bir tane verir misin?" diye sormuştum. Harun bana dönmüş ve kaşlarını kaldırmıştı. "Sende mi içiyorsun?" diye sordu. "Hayır içmiyordum. Ama canım içmek istiyor." dedim. Harun başını sallayıp paketten bir tane sigara çıkarmış, bana vermişti. Ardından dudaklarımın arasına koyduğum sigaramı yakmıştı.
Sigara dumanı havaya çıkıp, dağılıyor ardından kayboluyordu. "Ruken'le aranız nasıl? Konuşuyor musunuz?" diye sordum. Harun ağzındaki sigarayı çıkarmış "Aramız çok güzel, arada konuşuyoruz." demişti. "İnşallah hep böyle mutlu olursunuz." dedim. "İnşallah sende mutlu olursun." demişti. Sigara dumanını üfleyip "Benim mutlu olmam artık zor gibi." dedim. "Öyle deme hayat daha devam ediyor. Boran abim ve sen eninde sonunda mutlu olacaksınız." dedi. "İnşallah." diye bilmiştim.
Berfe hanım başımızda oldukça bizim Boran'la mutlu olmamız artık imkansızdı. Bir de yanına küçük şeytan Berfin'i de almıştı. Sigara dumanını içime çekmiş daha sonra dumanı havaya üflemiştim. Soğuk hava titrememe neden olmuştu. "Hasta olmadan odana gitsen iyi olur." diyen Harun'a baktım.
"İyi geceler." dedim ve elimdeki izmariti atıp içeri girdim. Mutfaktan çıkıp merdivenlerden odama çıktım. Berfin ve Boran'ın kaldığı odanın önünden geçerken gözlerim dolmuştu. Burnumu çekip kendi odama girmiştim. Kapının arkasına çökmüş ve gözlerimdeki yaşları serbest bırakmıştım.
Boran o kızı koynuna aldı mı onu merak ediyordum. Belki de o küçük şeytan ona yılan gibi sokulmuş, onu baştan çıkarmıştır. "Boran lütfen onunla birlikte olma." diye göz yaşlarımın arasından fısıldadım. İçimi kocaman bir kurt kemiriyordu. Yerden kalkmış ve yatağımın üstüne yatmıştım. Boran'ın yastığını elime alıp burnuma götürdüm. Yastıkta kalan kokusunu içime çekince göz yaşım yastığını ıslatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Ficção Geral{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...