Ağaçlar yapraklarını dökmüş ve yerlere atmıştı. İnsanlar sararmış yaprakların üstüne basıp geçiyordu. Hava eskiye göre biraz serindi. "Nereye gidiyoruz?" diye soran Boran'a başımı çevirip bakmıştım. "Seni evine götürüyoruz" diyen Harun ona dikiz aynasından bakmıştı. "Benim evim kaldığım yer değil miydi?" diye sormuştu. "Hayır orası artık senin evin değil." demiş ve dikiz aynasından bana bakıp göz kırpmıştı. Boran'ı yeni evimize götürüyorduk. Belki o eve girerse her şeyi tekrar hatırlaya bilirdi. Araba durunca arabadan inmiştik.
Kaldırımda ki yaprakların üstüne basarak eve doğru ilerlemiştik. "İşte burası seninle beraber yaşadığımız ev." dediğim zaman Boran bana bakmış "Biz seninle burada mı yaşıyorduk?" diye sormuştu. Başımı olumlu anlamda sallamış ve ona gülümsemiştim. Gözleri ifadesiz bir şekilde baktığı zaman kalbim parçalara ayrılmış gibi hissetmiştim. "Hadi eve girelim." diyen Harun'un sesiyle eve girmiştik.
Her şey bıraktığımız gibiydi. Oturma odasına girmiş ve koltuklara oturmuştuk. "Benim lavaboya gitmem lazım." diyen Harun'a "Lavabo üst katta." dedim. Harun lavaboya gitmiş ve biz yalnız kalmıştık. Bakışlarımı Boran'a çevirdiğim zaman bana baktığını görmüştüm. "Ben seni tanımıyorum ama telefonumda bir sürü fotoğrafın var." dedi. Yüzümdeki gülümsemeyle yanına gidip oturdum. Kendi telefonumu elime aldım ve galeriye girdim. "Bak benim telefonumda da senin fotoğrafların var." deyip ona tek tek gösterdim.
Elindeki telefonumu sehpanın üstüne koyup bana dönmüştü. "Sana hastanede öyle bağırdığım için özür dilerim." dediği zaman açıkcası şaşırmıştım. "Kalbimi kırdın evet ama seni suçlamıyorum, çünkü hafızan yerinde değildi." dedim. Elini çeneme koymuş ve gözlerimin içine bakmıştı. "Seni öpmem senin için sorun olur mu?" dediği zaman yutkundum. Ben daha bir şey diyemeden dudaklarımın üstünde dudaklarını hissetmiştim.
Boran'ın bana dokunuşunu ve beni öpüşünü bile kısa sürede özlemiştim. Nefes bile almadan öpücüğüne karşılık veriyordum. Boran nefes nefese geri çekilmiş ve yüzündeki mutlulukla bana bakmıştı. "Bana doğruları gösterdiğin için teşekkür ederim." demiş ve dudaklarıma öpücük kondurmuştu. Kaşlarımı yukarı kaldırıp ona bakmıştım.
"Helin ve Robin'in ne kadar adi bir insan olduklarını senin sayende öğrendim." dedi. "Ben onlardan konuşmak istemiyorum." deyip ayağa kalktım. "Hadi gel sana evimizi göstereyim." dedim ve ona elimi uzattım. Parmakları parmaklarımı sarınca ayağa kalkmıştı. Ona tek tek her odayı göstermeye başladım. "Bak seninle balayındayken çekindiğimiz bir fotoğraftı." deyip elime çerçeveyi aldım. Boran ve ikimiz uçan balona binerken çekilmiş bir fotoğraftı. "Bu güzel günleri unuttuğuma inanamıyorum." demiş ve fotoğrafa bakmıştı.
"Yenge neredesiniz?" diyen Harun yanımıza gelmişti. "Ben artık gideyim, sizde baş başa kalın." demiş ve bana göz kırpmıştı. "Tamam sağol." dedim ve ona gülümsedim. Harun gitmiş ve bizi yalnız bırakmıştı. Boran'la yeniden baş başa kalmak nedense heyecanlanmama neden olmuştu. "Hadi gel sana burada yaşadığının kanıtını göstereyim." dedim ve elinden tutup onu yukarıya çıkardım. Beraber yatak odamıza girmiştik. Dolabın kapağını açtım ve elime onun giydiği bir kaç kıyafeti aldım. "Bak bunlar senin kıyafetlerin." deyip yatağın üstüne koymuştum. Boran tek tek kıyafetleri eline alıp bakmıştı.
"Evet bunları hatırlıyorum." deyip bana bakmıştı. "Her şeyi hatırlıyorsun. Beni neden hatırlamıyorsun?" dedim ve bir göz yaşım kayıp yere düştü. Boran'ın parmakları gözümdeki yaşı silmişti. "Lütfen ağlama, hafızamı zorluyorum ama olmuyor." demiş ve hüzünle bana bakmıştı. Yatağın üstüne oturdum ve içimde tuttuğum göz yaşlarını serbest bıraktım. Artık daha fazla kendimi tutamıyordum. Boran yanıma oturmuş ve kolunu bana sarmıştı. "Lütfen ağlama." demişti. "Boran ben artık dayanamıyorum. Bir zamanlar bana sevgiyle bakan sen şimdi bir yabancıymışım gibi bakıyor." dedim. "Seni ve yaşadığımız anıları bende hatırlamak istiyorum." demişti.
"Herkesi hatırlıyorsun bir beni unuttun." dedim ve kollarının arasından çıktım. Boran bana bakmış ve bir şey dememişti. "Şuan sanki bir yabancıyla aynı evi paylaşıyor gibi hissediyorum." dedim. Boran ayağa kalkmıştı. "Hafızamı kaybetmek benim mi suçumdu?" diye sormuş ve nefesini sesli bir şekilde vermişti. Kaşlarım çatılı bir şekilde ona bakıyordum. Boran odadan çıktığı zaman kendimi sırt üstü yatağa attım. Boran'ın hastaneden çıkıp eve geldiği süre neredeyse iki haftayı geçmişti. Ama halen daha beni hatırlamıyordu.
Midemde kramp ve bulantı oluşunca hemen odadaki lavaboya koşmuştum. Klozetin kapağını açıp kusmuş ve kendime gelmiştim. Midem rahatlayınca ayağa kalktım ve sifona bastım. Elimi yüzümü yıkamış, aynadan su damlacıkları olan suratıma bakmıştım. Askıdaki toz pembe olan havluyu elime almış su damlacıklarını kurutmuştum. Elimdeki havluyu askıya asıp lavabodan çıktım. Ara sıra mide bılantısı yaşıyordum. Bu bulantılarımı strese bağlıyordum. Odadan çıkmış ve merdivenlerden aşağıya inmiştim. Boran koltukta oturmuş önündeki duvara bakıyordu. "Bir şeyleri hatırlamaya mı çalışıyorsun?" deyip onun yanına oturdum. Boran başını çevirip bana bakmış "Hafızamı o kadar zorluyorum ki beynim yanmış durumda." demişti. "Tamam kendini zorlama." dedim.
Akşam yemeği için ben spagetti, Boran'da salata yapmıştı. "Eline sağlık çok güzel olmuş." demişti. "Afiyet olsun." dedim ve makarnayı çatalıma doladım. "Sana karşı nasıl bir adamdım anlatsana." dediği zaman ona baktım. Peçeteyle ağzını silip bana bakmıştı. "Sofrayı topladıktan sonra anlatsam." dedim ve ayağa kalktım. "Tamam olur. Nasıl olsa daha çok zamanımız var." deyip o da ayağa kalkmıştı.
Beraber sofrayı kaldırmış ve oturma odasına geçmiştik. "Şimdi seni dinliyorum." demiş ve arkasına yaslanmıştı. İlk tanıştığımız ve evlendiğimiz zamanları anlatmaya başlamıştım. Boran hiç sesini çıkarmadan beni dinliyordu. Ben anlatmayı bitirdiğim zaman ayağa kalkmış orada bulunan mini bara gitmiş ve kapağını açmıştı. İçinden bir şişe viski ve bir bardak çıkarıp dolabın kapağını kapatmış, tekrar eski yerine geçip oturmuştu. "Peki benimle evlendiğin için mutlu musun?" diye sormuş ve elindeki içkiyi bardağa doldurmuştu.
"Anlattığım gibi ilk zamanlar istemiyordum. Ama zamanla seninle çok mutlu oldum." dedim. İçkisinden bir yudum alıp arkasına yaslandı. "Şuan mutlu musun?" diye sormuş ve elindeki bardağı sehpanın üstüne koymuştu. Gözlerimiz bir birine kilitlenmiş şekilde oturuyorduk. İlk zamanlar olmasa bile zamanla Boran'la evlendiğim için çok mutlu olmuştum. Aklıma o an bir fikir gelmişti ve yüzümdeki gülümsemenin yerini hain bir plan almıştı. "Aslında seninle hiç mutlu değilim." dedim. Boran duyduğu sözlerle kaşlarını çatmıştı. "Peki neden?" diye sormuş ve yutkununca adem elması aşağı yukarı hareket etmişti.
"Senin etrafında dolanan kızlarla ben nasıl mutlu olayım?" dedim ve gözlerinin içine baktım. "Ama ben o kadar çapkın biri değilim." demiş ve bardağını eline almıştı. Bardağını kafasına dikmiş ardından sehpanın üstüne koymuştu. "Benim bildiğim bir şey var o da beni ne kadar üzdüğün." dedim ve ayağa kalktım. "Ben senin için hep göz yaşı döktüm. " dedim. Ayağa kalkmış ve bana doğru gelmişti. Ellerini belime, başını omzuma koymuştu. Onun dokunuşuyla nedense ürpermiştim. "Gerçekten hiç mi mutlu olmadın?" diye sordu.
Nefesi elbisemin kumaşını okşayıp geçiyordu. Elleri de içimde bastırdığım arzuları gün yüzüne çıkarmak için can atıyordu. "Söylesene hiç mi mutlu değilsin." diye fısıldamıştı. Kalbim o anın verdiği hazla küt küt atıyordu. Elleri belimi yakıyormuş gibi beni sıcak basmıştı. Yutkundum ve ellerini kendimden uzaklaştırdım. "Beni üzdüğün zamanlar mutlu olduğum zamanlardan çok fazlaydı." dedim.
Kahverengi gözleri hayal kırıklığı yaşıyor gibi bakıyordu. "O zaman neden benimle evlisin?" diye sordu. Onun bu sorusuna gözlerimi devirip yerime oturdum. "Abimin ve kız kardeşinin yuvası bozulsun istemiyorum." dedim. Boran nefesini vermiş ve karşıma geçip oturmuştu. "Böyle mi düşünüyorsun?" demişti. Dudaklarımın kenarı yukarı doğru kıvrılınca bana anlamayan gözlerle bakmıştı. Ayağa kalktım ve onun yanına gittim. Gözlerini üzerimden ayırmadan bana bakıyordu. "Aslında sadece şaka yapıyordum. Ben seninle evlendiğim için çok mutluyum." dedim.
Kahverengi gözleri parlamış, çatık kaşlarının yerini gülümseyen bir yüz ifadesi almıştı. Eliyle elimi tutmuş ve beni kucağına çekmişti. "Seni seviyorum." diye fısıldamıştı. Yüzümdeki mutlulukla "Bende seni seviyorum." dedim. Dudaklarımı araladığım zaman onun dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim. Birbirini özleyen iki aşık gibi birbirimizi öpüyorduk. Elleri saçlarımı okşadığı zaman bende onun ensesini okşamaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...