Bölüm 8

5.2K 127 15
                                    

Yumuşak koltuğa oturmuş, önümdeki televizyonu izliyordum. "Gelinim elinden orta şekerli bir kahve içmek isterim." diyen Serhat ağaya baktım. "Hemen yapayım baba." dedim ve ayağa kalkıp odadan çıktım. Mutfağa girmiş, kahve için gerekli olan malzemelere bakmaya başlamıştım. "Gelin ağam bir şey mi lazımdı? Söyle ben yapayım." diyen Esma'ya baktım. "Babam benden kahve yapmamı istemişti. Ama eşyaların yerini bilmiyorum." dedim.

Dolaptan cezve, kahve ve fincan takımını çıkarmıştı. Cevzenin içine kahve, su ve şeker katıp ocağın üstüne koydum. Kahve pişince tepsinin üstünde duran fincana döktüm. Tepsinin saplarından tutmuş, mutfaktan çıkmıştım.

Oturma odasına girmiş, tepsiyi Serhat ağaya uzatmıştım. Suratıma kondurduğum tebessümle "Buyur baba kahven." dedim. Serhat ağa fincanı eline almış "Sağol kızım eline sağlık." demiş ve kahvesinden bir yudum içmişti. "Afiyet olsun." dedim ve elimdeki tepsiyi sehpanın üstüne koydum. Koltuğa oturdum ve yumuşak kumaşa sırtımı dayadım. "Boran'la aranız nasıl?" diye sormuştu. "İyi çok şükür." dedim. Kahvesinden bir yudum daha almış "Baba evine el öpmeye ne zaman gideceksiniz?" diye sormuştu. "Bilmiyorum Boran ne zaman beni götürürse o zaman gideriz." dedim.

Televizyonda bir dizi oynuyordu. Kız ve erkek çok mutluydu. Aklıma Azad gelmişti. Onun beni ailemden isteyeceğini bile daha söyleyemeden başkasıyla evlendirilmiştim. Kapı zilinin o tiz sesi kulağıma gelmişti. Hemen ayağa kalktım ve kapıya koştum. Kapıyı açınca karşımda Boran'ı görmüştüm. Beni gören yüzü ifadesiz bir hal almıştı. Bakışlarını benden çekmiş, yanımdan geçip içeri girmişti. Elimde kapı kolu öylece kalakalmıştım. Esen rüzgar yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı. Sanki 'sen kendin istedin böyle olmasını' diyordu. Kapıyı kapatıp oturma odasına girdim. Boran koltukta oturmuş, bakışlarını televizyona çevirmiş "Bana da bir kahve yapsana." demişti. "Hemen." dedim ve mutfağa gittim.

Sesindeki tını artık eskisi gibi değildi. Aramızı kendi ellerimle bozmuştum. Beni sevmeye dünden razıydı ama ben başkasını seviyorum diyerek onu kendimden uzaklaştırmıştım. Cezvedeki kahve biraz taşmıştı. Ocağı kapatmış, kahveyi bir fincana dökmüştüm. Elime fincanı almış, oturma odasına girmiştim. Boran kahveyi elimden almış ama yüzüme bile bakmamıştı. "Sizin aranız mı bozuk?" diyen Serhat ağa ikimize bakmıştı. Boran kahvesinden bir yudum içip "Biraz yorgunum ondan keyfim yok." dedi ve bana baktı. Ama o bakışları hiç yorgun bir ifade barındırmıyordu. Geçip eski yerime oturmuş, elimin altındaki yumuşacık tüylü kumaşı parmaklarımla sıkmıştım.

"Robin geldi mi?" diye soran Boran'a bakmıştım. Babası ona bakmadan başını sallamıştı. "Ne istiyor yine bizden!" diye sitem dolu bir sesle konuşmuştu. Serhat ağa ayağa kalkmış, pencereye gitmişti. "Ne olacak tek derdi para." demişti. Boran elindeki fincanı sehpanın üstüne sert bir şekilde koymuştu. Fincan tabağına değer değmez ses çıkarmıştı. "Ne kadar istiyorsa verseydin. Zaten bu belayı sen açtın başımıza." dedi. Babası ona bakmadan "Haklısın. Ama o da senin kardeşin." dedi. Boran oturduğu yerden ayağa kalktı. "Benim sadece üç tane kardeşim var. Onlar da Rojda, Harun ve Kader." dedi ve hışımla odadan çıktı. Bende boş fincanları alıp oradan çıkmıştım. Boş fincanları mutfağa koyup, yukarı odama çıktım.

Odanın kapısı biraz aralıktı. Aralıktan girdim ve kapıyı kapattım. Boran'ın sırtı bana dönük camdan dışarıya bakıyordu. Elindeki paketten bir sigara alıp yakmış, paketi de yatağın üstüne atmıştı. Beni görünce bir şey dememiş, bakışlarını tekrar cama çevirmişti. Orada bulunan kanepeye oturup ona baktım. "Babana bu kadar kötü davranma böyle olmasını o da istemezdi." dedim. Bana döndüğünde gözlerindeki öfkeyi görmüştüm. "Böyle olmasını istemeseydi! Başka kadının koynuna girip bize kardeş diye o piçi getirmezdi!" diye sitem etmiş elindeki sigarayı ağzına koymuştu.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin