Boran'ın aynadaki yansımasına bakıyordum. Aynanın karşısına geçmiş takım elbisesinin yakasını düzeltiyordu. Gözlerim yüzüne takılmıştı. Gözleri ifadesiz bir şekilde bakıyordu. "Boran ben düşündüm de." dedim ve sustum. Boran bana dönmüş "Neyi?" demişti. Tek kaşını kaldırıp yüzüme bakıyordu. Onun yanına gidip elini tutmuştum. "Ben senin mutlu olmanı istiyorum." dedim. "Ben zaten mutluyum." demiş ve gülümsemişti. Gözlerimi yüzünden çekip başka tarafa bakmıştım. "Ben senin bir çocuğun olsun istiyorum." dedim. Tekrar bakışlarımı ona çevirip baktım. Boran şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. "Sen ne demeye çalışıyorsun?" diye sormuştu.
Nefesimi verip yutkundum. "Berfin ile evlenmeni istiyorum." dedim. Nefesini alıp verince adem elması aşağı yukarı hareket etmişti. Kahverengi gözleri gözlerimin içine bakıyordu. Parmaklarımı parmaklarıyla sıkmıştı. "Benim çocuğum olacaksa senden olacak. Başkasından çocuk istemiyorum." demişti. Gözlerimdeki yaşlar yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.
"Boran gerçekten sorun değil. Senin çocuğun olursa ona annelik bile yaparım." dedim. Boran gözlerini kısmış gözlerimin içine bakmıştı. "Rojin sen kafayı yemedin değil mi?" diye sormuştu. Ellerimle yanaklarımdaki yaşları sildim. "Hayır neden ki?" diye sordum. "Kocanı başka bir kadınla evlenmeye ikna ediyorsun." demişti. İçim kan ağlasa da susacaktım. "Boran anneni dinle. O senin iyiliğini istiyor. Onunda hakkı oğlunun çocuğunu görmek." dedim.
"Ben artık gitsem iyi olur, sonra görüşürüz." deyip odadan çıkmıştı. Bacaklarım titriyordu. Olduğum yere çökmüş tutmak zorunda kaldığım göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Bu yaptığım yanlış bir şeydi ama benim başka bir seçeneğim yoktu. Boran benim yüzümden çocuktan mahrum kalamazdı. Annesi de aslında bir yandan haklıydı. Zorda olsa ayağa kalkmış kendimi toplamıştım.
Dolabımı açıp içinden mor renginde bir elbise çıkarmış ve giymiştim. Başıma da siyah şal takıp odadan çıktım. Merdivenlerin soğuk trabzanına elimi koymuş yavaş yavaş aşağıya inmeye başlamıştım. Salondan Harun çıkmıştı. Beni görünce durmuş "Yenge nasılsın?" diye sormuştu. Yüzüme gülümsememi takıp "İyiyim sen nasılsın?" dedim. "Bende iyiyim, bu akşam bana kız istemeye gideceğiz." demişti. "Gerçekten mi?" diye şaşırmış bir şekilde ona sordum. "Evet babamla konuştuk. Bir kız var ve onu istemeye gideceğiz." demişti.
Salona girdiğimde Berfe hanım Esma'ya talimat veriyordu. Esma hızlı bir şekilde denileni yapıyordu. Berfe hanım beni fark edince "Rojin sende hazırlan akşam Harun için kız istemeye gideceğiz." dedi. Başımı sallayıp "Tamam." dedim ve odama çıktım. Akşama daha çok vardı ve yapacak başka işim yoktu. Kapı önce tıklatılmış ardından açılmıştı. Kader'in kafası içeri doğru uzanmıştı. "Yenge gireyim mi?" diye sormuştu. "Gel kader gel." dedim ve ona gülümsedim. Kader içeri girmiş, kapıyı arkasından kapatmıştı. "Yenge hadi alış verişe gidelim. Kendimize akşam için kıyafet almamız lazım." demişti. Dolabımın kapağını açtım. "Ama benim kıyafetim var." dedim. Kader yanıma gelmiş, dolabın kapağını kapatmıştı. "Yenge itiraz istemiyorum." demişti ve beni elimden tutmuş, odadan dışarı çıkarmıştı.
Kaderle büyük bir alış veriş merkezine gelmiştik. Ayaklarıma resmen kara sular inmişti. "Kader lütfen artık kararını ver!" diye küçük bir sitem etmiştim. Elimden tutup beni başka bir mağazaya yönlendirmişti. "Tamam yenge bu son." demiş ve beni içeri çekmişti. Sonunda bir elbise de karar kılıp onu almıştı. Bende kendime toz pembesi renginde şifon bir elbise almıştım. "Hadi bir şeyler içelim." diyen ve elindeki paketlerle giden Kader'in peşinden gittim. Yemek bölümüne gitmiş, boş olan bir masaya geçip oturmuştuk. Kendimize birer buzlu limonata söylemiştik. Elimizdeki limonataları içip Kader'le havadan sudan sohbet etmeye başlamıştık.
Aldığım elbiseyi giyip aynadan kendime bakıyordum. Odanın kapısı açılmıştı. Boran ıslık çalıp yanıma gelmişti. Ellerini belime sarmış, sırtımı kaslı vücuduna dayamıştı. "Çok güzel olmuşsun gülüm." demiş ve boynuma öpücük kondurmuştu. Bu evde sadece onun varlığı ve Kader'in varlığı beni mutlu ediyordu. Ona dönüp baktım. "Sende her zaman ki gibi çok yakışıklı olmuşsun." dedim ve kravatını düzelttim. "Hadi geç kalmayalım." demiş ve beni odadan çıkarmıştı. Boran ağayla evlenip çok mutlu olacaksın deselerdi hayatta onlara inanmazdım. Ama şuan onunla evlendiğim için asla pişman değildim. Bir eksiğim vardı o da bir bebekti.
İki araba yola çıkmıştık. Bizim araba öndeki Harun'un arabasını takip ediyordu. "Acaba Harun'a isteyeceğimiz kız kim?" diye soran Kader'e bakmıştım. "Bilmiyoruz." diyen Boran ona cevabını vermişti. Harun'un arabası bir evin önüne park ediyordu. Boran'da arabayı onun yanına park etmişti. Arabadan inip etrafıma baktım. Bahçeli müstakil bir evdi. Harun'un yüzündeki heyecan görülmeye değerdi. "Hadi girelim." diyen Serhat ağa önden yürüyordu. Bahçe kapısını aşıp evin kapısına gelmiştik. Kader zile basınca kapının açılmasını beklemiştik. Kapı açılmış çok güzel bir kız güler yüzüyle bizi karşılamıştı. Kızdan gözlerimi alıp bakışlarımı Harun'a çevirmiştim. Harun kızı görünce daha da mutlu olmuştu. Demek ki Harun'un aklını başından alan kız buydu.
Herkes kanepelere geçip oturmuştu. Aklıma beni istedikleri zaman gelmişti. Evde bizim eve benziyordu. Bir kaç ay önce anneme el öpmeye gittiğimde annem beni mutlu görünce sevinmişti. Ama gerçekten mutluydum. Ne yazık ki bu mutluluğum yakında son bulacaktı. "Allahın emri peygamberin kavliyle kızınız Ruken'i oğlumuz Harun'a istiyoruz." diyen Serhat ağanın sesi beni düşüncelerimden koparmıştı. Kızın babası kapının orada duran kızına son bir kez bakmış "Verdim gitti." demişti. Kahveler içilmiş ve herkes sohbet etmeye başlamıştı. "Yenge hadi mutfağa gidelim." diyen Kader ben daha bir şey diyemeden kalkıp gitmişti. Bende kalkıp onun peşinden mutfağa girmiştim.
"Bir şey mi lazımdı?" diyen Ruken'in şaşkın bakışları ikimize kaymıştı. "Şey su alacaktık." diyen Kader tezgahın üstünde duran sürahiyi alıp kendine su doldurmuştu. Etrafıma göz gezdirdim. Mutfak eski ama temizdi. "Ruken nasılsın?" diye sordum. Ruken bana gülümsemiş "İyiyim sen nasılsın?" diye sormuştu. Yüzüme gülümsememi kondurmuştum. "Bende iyiyim." dedim. Kader elindeki bardağı tezgaha koymuş "Artık sana Ruken yenge diye bilir miyim?" diye sormuştu. Ruken Kader'e bakmış "Tabi diyebilirsin." demiş ve gülümsemişti. Mutfak masasına oturup sohbet etmeye başlamıştık. Aklıma gelenle moralim bozulmuştu. Şimdi Berfin'i de mi istemeye gideceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...