Yağan yağmur biraz olsun sıcak havanın kırılmasına neden olmuştu. Yağmurun ardından çıkan gökkuşağını balkon da durmuş izliyordum. Elimi uzatsam sanki dokunacağım gibi gökkuşağı yakınımdaydı. Rengarenk bir renk cümbüşü sanki hava da asılı kalmıştı. Hafif esen rüzgar yüzümü yalıyor, burnuma buram buram toprak kokusunu getiriyordu. O kokuyu içime çekmiş, ciğerlerime bayram havasını yaşatmıştım.
Can'ın sesini duyunca içeri girdim. Odasına girdiğim zaman Can'ın beşiğinin kenarında ayakta durmuş ağladığını görmüştüm. Beni görünce ıslak gözlerle bana bakmış, gülümsemeye başlamıştı.
"Uyandın mı sen paşam." demiş ve yanına gitmiştim. Onu kucağıma aldığım zaman kokusunu içime çekmiş, boynuna öpücük kondurmuştum. Boynuma minicik ellerini sarmıştı. "Bababab." dediği zaman "Baba işe gitti." dedim. Can kucağımda odadan çıkmış, merdivenlerden inmiş ve salona girmiştim. "Zilan neredesin?" diye seslenmiştim. Zilan mutfaktan çıkmış "Bir şey mi lazımdı Rojin hanım." demişti.
"Bugün akşam yemeğine misafir var. Ona göre hazırlık yaparsın." dedim. Zilan başını sallayıp "Tamam nasıl isterseniz." demiş ve geri mutfağa girmişti. Kanepeye oturmuş ve Can'ı emzirmeye başlamıştım. Abim, Rojda, Harun, Ruken, Kader ve Erdem bugün bize yemeğe gelecekti. Can karnı doyunca kucağımda uyuya kalmıştı. Can'ı kanepeye yatırmış, etrafına bir kaç yastık koymuştum.
Telefonumun sesini duyunca cebimden çıkarmış ve arayana bakmıştım. Ekranda gördüğüm isimle olduğum yerde dona kaldım. Nefesimi bile tuttuğumun farkında değildim. Telefon susmuştu ama sonra tekrar çalmaya başlamıştı. Can uyanmasın diye salondan çıkmış, öteki odaya geçmiştim. Ellerim titriyor kalbim küt küt atıyordu. Bu neden şimdi beni arıyordu ki? Benden ne istiyordu? Nefesimi vermiş ve telefonu açmıştım. "Ne oldu?" dedim ve yutkundum. "Rojin ben seni çok özledim." diyen sesi bedenimin titremesine neden olmuştu.
Bacaklarım titriyor ve beni zor taşıyordu. "Beni bir daha arama demedim mi ben sana!" diye sitem ettim. "Dedin ama ben yüreğime söz geçiremiyorum." demişti. "Beni o yüreğine göm ve bir daha arama!" diye bir kez daha sitem ettim. "Lütfen böyle yapma gece gözlüm." dediği zaman boğazıma kocaman bir yumru oturmuştu. Biz birlikteyken bana hep gece gözlüm derdi. "Azad ben artık seni kalbime gömdüm. Benim kalbim bir tek Boran'a ait bunu bil." dedim.
"Rojinim.." demişti ama onun sesini daha fazla duymak istemediğim için telefonu suratına kapatmıştım. Kalbim deli gibi küt küt atıyordu. Avuçlarımın içi terlemiş ve telefon kayıp yere düşmüştü. Azad beni bir kaç defa daha aramıştı. Boran'ın onun beni aradığından haberi yoktu. Eğer duysa ona ne yapardı düşünmek bile istemiyordum. Yerde duran telefonum mesaj sesiyle titremişti. Nefesimi vermiş, telefonu elime almıştım. «Sana hem kapalı olmak hemde açık olmak çok yakışıyor. İpek gibi saçlarını parmaklarımla okşamak ve kokusunu içime çekmek isterdim.» diye yazmıştı.
Mesajı sileceğim zaman başka bir mesaj daha gelmiş ardından başka bir tane daha gelmişti. «Beni bundan mahrum bırakma bitanem. Seninle buluşmak istiyorum.» «Seni unutamıyorum. Ne yapsam da gözlerimin önündeki hayalin gitmiyor.» Ellerim zangır zangır titriyordu. Kendimi orada bulunan koltuğa atmıştım. Artık bacaklarım beni taşıyamıyordu.
Ya Azad başıma bela olursa ve Boran'ın onun yüzünden başı belaya girerse o zaman ben ne yapacaktım? Bir tane daha mesaj gelmişti. «Biliyorum sende beni özledin. Hadi yanıma gel bitsin bu ayrılık bitanem.» İçimdeki öfke dışarı taşmak ister gibi içime sığmıyordu.
Ona karşı olan sevgim bitmiş artık yerini nefrete bırakmıştı. Titreyen parmaklarımla ona mesaj yazmaya başlamıştım. «Beni bir daha ararsan veya böyle saçma sapan mesajlar atarsan Boran'a beni rahatsız ettiğini söylerim. Onun sana ne yapacağını sen benden daha iyi biliyorsun.» Telefonu pantolon cebime sokmuş, salona geri dönmüştüm.
Etrafım kalabalıktı ama ben şuan sanki bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Parmaklarımın arasındaki çatalla önümde duran tavuğu didikliyordum. "Ee yenge sen ne diyorsun?" diyen sesle başımı kaldırmış cevap bekleyen Rojda'ya bakmıştım. Onların konuştuğu konudan o kadar bağımsızdım ki neyden bahsettiklerini bile bilmiyordum.
Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımı gören Rojda ben bir şey soramadan konuşmuştu. "Berzan ve abim bir toplantı için şehir dışına gideceklermiş. Bende sana gelsem beraber kalsak nasıl olur?" diye sormuştu.
Yüzüme gülümsememi kondurmuştum. "Olur neden olmasın." dedim. Rojda'nın yüzüne de gülümsemesi yayılmıştı. Rojda ve abim kendi evlerine çıkmışlar ve abim, Boran'ın şirketinde çalışmaya başlamıştı. "Bende gelirim Pijama partisi yaparız." diyen ve sesinde heyecan bulunan Kader'e bakmıştık. "Ne güzel olur, Ruken'de gelir, mısır patlatıp film izleriz." dediğim zaman Ruken'de heyecan dolu gözlerle bana bakmıştı.
"Ne güzel bize sormadan plan bile yaptınız. Bizi davet eden bile yok." diyen Harun'a bakmıştık. "Kız kıza takılacağız, erkekleri aramıza alamayız." diyen Kader çatalındaki tavuk parçasını ağzına atmıştı. Kahkaha sesleri duvarlara çarpıyor, yemek soframızı şenlendiriyordu.
Yemeklerimizi yemiş, sofrayı toplamış, kanepelere geçip oturmuştuk. Erkekler kendi aralarında iş hakkında konuşmaya başlamıştı. Biz kızlarda kendi aramızda konuşmaya başlamıştık. Can ve Ece'de halının üstünde, oyuncaklarla oynuyorlardı. "Ruken yenge bebekler kaç aylık oldu?" diye soran Kader'e "Sekiz aylık oldu." demişti. "Allah sağ salim kucağına almayı nasip etsin." diyen Rojda'ya gülümsemiş "İnşallah." demişti. Ruken'e hamilelik çok yakışmıştı. Karnı normal hamileliğe göre biraz büyüktü ve biraz da kilo almıştı.
"Artık sizde ikinci çocuğu düşünürsünüz." diyen Kader bana ve Rojda'ya bakmıştı. "Bence Kader sen bizim yerimize bize bir tane yiğen doğur." diyen Rojda bana bakmış ve göz kırpmıştı. "Bence de artık sıra sende." dedim. Kader'in birazcık yanakları kızarmıştı. "Neyse ee ne zaman pijama partisi yapıyoruz?" diye sormuştu. "Abinler gittikten hemen sonra bize gelin." dediğimde hepsi onaylamıştı.
Telefonum tekrar mesaj sesiyle titreyince kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Ama Allah'tan kimse mesaj sesini duymamıştı. "Ben çaya bakıp geliyorum." demiş ve salondan çıkmıştım. Dış kapının orada durmuş, telefonu cebimden çıkarmış, gelen mesaja bakmıştım. «Bana böyle davranman ve beni görmezden gelmen sinirlerime dokunuyor.» Bunun derdi neydi? Şimdi de alttan alta beni tehdit mi ediyordu? "Gülüm sen iyi misin? Bugün bir şey mi oldu?" diyen sesle arkamı dönmüştüm.
"İyiyim sadece biraz yorgunum Can beni biraz yordu." dedim ve telefonu arka cebime soktum. Boran yanıma gelmiş başımın üstüne öpücük kondurup "Keşke kendini bu kadar yormasaydın." demişti. Kollarının arasında az da olsa rahatlamıştım. "Benim şehir dışına gitmem senin için sorun olmaz değil mi?" diye sormuştu.
Başımı kaldırıp suratına bakmıştım. "Hayır sorun yok. Hem abimde yanında." dediğim zaman gülümsemiş ve alnıma öpücük kondurmuştu. Elleri çenemi okşayınca gözlerimi kapatmıştım. Boran'ın dudakları dudaklarımı öpmüştü. Kafamın içindeki düşünceler kısa süreliğine de olsa rafa kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Genel Kurgu{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...