Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..
Bazen bazı kelimeler hiç bir anlam ifade etmezdi. Birinin yanında olmak onun yanında olduğunu hissetirmek bile insana iyi gelirdi. Acıyı iliklerinize kadar yaşadığınızda insan olduğunuzu işte o zaman anlıyordunuz. Bazen hayat sizi öyle yerlere getiriyordu ki yaşayamadığınız ne varsa arkasında kocaman bir pişmanlık bırakıyordu.
Harun'un gözleri kızarmış, yanaklarında kuruyan göz yaşları kalmıştı. "Allah'ım bana dayanma gücü ver!" diye feryat etmişti. Ona sarıldığım zaman "Abi benim çocuklarımı benden almasınlar." demiş ve ağlamaya başlamıştı. Bende onunla birlikte göz yaşı döküyordum. "Onlar artık cennet kuşu seni orada bekleyecekler." dedim ve gözümdeki yaşları sildim. "Şuan güçlü olman lazım ki Ruken'de senden güç alsın." dedim ve omzunu hafiften sıktım.
İkizleri hastaneden almış ve mezarlığa getirmiştik. Ruken bir köşe de durmuş ağlıyordu. Annem ve Rojin'de onu teselli ediyordu. Kader ve Rojda'da onların yanındaydı.
İkizleri teker teker kazdıkları çukurların içine koydukları sırada "Onlarla birlikte beni de gömün!" diyen ve feryat eden Harun'u tutmuştum. "Abi onları gömmesinler, toprak onları benden almasın." demişti. Harun kadar bende üzülüyordum. "Şuan ne desem onları geri getiremem biliyorum. Hiç bir şey senin acını hafifletmeye yetmez onu da biliyorum ama Ruken için güçlü ol." diye bildim.
"Harun oğlum Allah bizlere sabır versin başımız sağolsun." diyen babam Harun'a sarılmıştı. "Baba onlar daha çok küçük onları ben burada nasıl bırakıp gideyim." demişti. Başımı çevirdiğim zaman babamın yanında duran Robin'i görmüştüm. "Onun burada ne işi var?" diye babama bakıp sordum. "O da sizin bir kardeşiniz böyle bir günde sizi yalnız bırakmak istemedi." diyen babama "O benim kardeşim falan değil. Hiç bir zaman da kardeşim olmayacak." dedim.
"Başın sağolsun." diyen Robin'e Harun bakmış "Dostlar sağolsun." demişti. Onun uzattığı elini sıkmış ardından ona sarılmıştı. Robin başını bana çevirdiği zaman benim öfke dolu bakışlarımı görmüş ama yine de bana elini uzatmıştı. "Başımız sağolsun." demişti. "Sağol." dedim ve sadece elini sıktım. İmam dua okuyunca ellerimizi açmış, dua etmeye başlamıştık.
Gitme vakti gelince Harun'un bir koluna ben diğer koluna babam girmişti. Mezarlıktan çıkmış arabalarımıza binmiştik. Babamın arabası önden gidiyor, bende onun arkasından gidiyordum. Benim arkamdan da Robin'in arabası geliyordu. Yanımda oturan Harun camdan dışarıyı izliyordu. Ruken ve Rojin arkada oturuyorlardı. Dikiz aynasından arkaya göz attığımda Rojin'in de ağladığını görmüştüm.
Babamların evinin önüne gelince arabayı park etmiştim. Arabalardan inmiş ve eve girmiştik. "Ruken yukarıdaki odanıza git dinlen senin daha dikişlerin iyileşmedi." diyen annem Ruken'i yukarıya göndermişti. Rojin'de yukarıya çıkacağı zaman bana dönmüş "Boran, Can'ı alır mısın?" demişti. "Tabiki." dedim ve Can'ı kucağıma aldım. Rojin merdivenlerden yukarıya çıktığı zaman bende salona girmiştim.
Odada büyük bir sessizlik hakimdi. Kimse konuşmuyor belki de ne diyeceğini bilmiyordu. Zaten bu durumda ne denebilirdi ki? Can'ı bile şuan sevmeye çekiniyordum. Harun'a ve ölen bebeklerine saygısızlık olurdu. "Kader abicim Can'ı al sizin eski odaya götür." dedim. Kader ayağa kalkmış "Tamam." demiş ve Can'ı kucağına alıp odadan çıkarmıştı. Rojda'da Ece'yi almış, Kader'in arkasından gitmişti.
"Şimdi sırası değil biliyorum ama Robin'e bir hafta sonra kız istemeye gideceğiz." diyen babama bakmıştık. "Gideceğiz derken?" diye sordum. "Ben ve abisi olarak sende geleceksin." demişti. "Benim hayatımı mahveden hayatımın içine eden bu piçe bir de kız mı isteyeceğim." dedim. "Ağzından çıkanı kulağın duysun! O piç değil! Onun babası benim!" diye sitem eden babamın suratı şuan sinirden kızarmıştı. "O zaman git sevgili oğluna kendin kız iste!" diye sitem ettim.
"Ben burada çocuklarımın acısını yaşarken senin derdine bak baba!" diyen ve sitem eden Harun, babama bakmıştı. İlk defa Harun, babama sesini yükseltmişti. "Ben sadece haberiniz olsun diye dedim." demişti. "Haberimiz olmasa da olurdu çokta umurumuzda değil." dedim. Babam öfkeyle bana bakmış "Hep bana böyle karşı geleceksin değil mi?" demişti. "Bana ters gelen bir durum varsa sana hep böyle karşı geleceğim." dedim. "Madem öyle mirasımdan da mahrum kalacaksın." dediği zaman "Senin paranı isteyen kim? Allah'a şükür benim param var." dedim.
"Gerçekten şuan bunları konuşmanın sırası mı?" diyen Harun'a bakmıştık. Harun kalkmış ve odadan çıkmıştı. Bende onun arkasından odadan çıktım. Harun'un arkasından bende dışarı çıkmıştım. "Babam bizi anlamıyor, hiç bir zaman anlamayacak." diyen Harun'a baktım. Sigara paketinden bir sigara çıkarıp yakmış, paketi bana uzatmıştı. Paketin içinden bir tane sigara çıkardım ve Harun'un uzattığı çakmakla sigaramı yaktım.
"Sanki bizler onun evladı değiliz de sadece Robin onun evladı gibi davranıyor." diyen Harun ağzındaki dumanı havaya üflemişti. "Belki de öyledir. Robin onun için değerlidir." dedim. "Belki de." demiş ve sigarasını ağzına koymuştu. Sigaranın dumanını içime çektim ve dumanı dışarı üfledim. Gerçekten Robin, babam için değerli miydi? Babamın Robin'e yaptıklarını düşünürsek belki de onun için değerliydi.
"Beni hiç bir zaman kardeşin olarak görmeyeceksin biliyorum ama bende senin bir kardeşinim." diyen Robin'e öfkeyle bakıyordum. "Zamanında bazı hatalar yapmış olabilirim. Ama artık her şeyi geride bırakıp seninle yeni bir sayfa açmak istiyorum." demişti. "Neden böyle bir şey istiyorsun? Amacın ne?" diye sordum. "Benim bir amacım yok. Sadece bu ailenin bir parçası olmak benimde hakkım." demişti. "Robin sen bu ailenin bir parçası olamazsın." dedim.
"Buna sen karar veremezsin. İstesen de istemesen de ben buradayım ve ailemin her zaman yanında olacağım." demişti. İçim öfkeyle dolmaya başlamıştı. Ben ne kadar onu görmek istemesem de her zaman etrafımda dolanıyordu. "Keşke babam seni o delikten hiç kurtarmasaydı." dedim. "Sana iyilik yaptım. Berfin'i öldürmeseydim, sana huzur verir miydi sanıyorsun." demişti. Aslında bir yandan haklıydı. Berfin gibi bir belayı başımdan atmıştı. Ama yine de bana zamanında yaptıklarını unutamıyordum.
Bahçe kapısı büyük bir gürültüyle açılınca ikimizde o tarafa bakmıştık. Ne olduğunu anlamadan üzerimize kurşunlar yağmaya başlamıştı. "Robin ecelin geldi!" diyen Ferman'ın sesini duymuştuk. Orada bulunan ağacın arkasına geçmiştim. Robin'de diğer ağacın arkasına saklanmıştı. Bizde onlara ateş ederek karşılık veriyorduk. "Ev basmak ne zamandan beri adamlık Ferman!" diye bağırdım. "Sen bu işe karışma Boran ağa bu benimle Robin arasında!" diye bağırmıştı.
"Robin kız kardeşimi öldürdü bende onu öldüreceğim!" diye bağırdı. "Bu artık benimde meselem ateş etmeyi kes!" diye bağırdım. Evin kapısı açılmış babam dışarı çıkmıştı. "Ferman sen kim oluyorsunda koskoca Serhat ağanın evini basıyorsun!" diye gürleyen babamın sesiyle silahlarımız susmuştu. "Topla köpeklerini defol git!" diye bağırmıştı. Babamın gözlerindeki öfke Ferman'ı ve yanındaki iki adamı yakmaya yeterdi.
"Serhat ağam benim seninle bir derdim yok. Robin'i bize teslim et. Onu alıp gidelim." demişti. "Robin benim oğlum benim göz bebeğim onu senin gibi köpeklere kurban etmem." demişti. "Sen onu cezaevinden çıkararak hayatının hatasını yaptın." diyen Ferman'a "Kan parası mı istiyorsun? Ne kadar param varsa senin olsun." diyen babama öfkeyle bakmıştım. Elinde ne var ne yok Robin için feda mı edecekti? Peki bizler ne olacaktık? Hadi ben neyse de ya kardeşlerim ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Beletrie{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...