İki kuş bir ağacı paylaşamıyor ve ciyak ciyak ötüp kavga ediyordu. Çimenlerin üstündeki kırmızı ve beyaz kareli piknik örtüsüne oturmuş, etrafımı izliyordum. Kader piknik sepetinden hazırladığı yiyecekleri çıkarıyordu. Kader şuan benim mutlu olmam için elinden gelen her şeyi yapıyordu. İçim kan ağlasada dışım gülüyordu. Bugün Boran ve Berfin'in nikahları kıyılacaktı. Berfin'in ailesi düğüne gerek bile duymamıştı. İçimdeki yanan ateşi söndürmek ister gibi elimdeki suyu içmiştim. "Yenge hadi yiyelim, her şey hazır." diyen Kader'e bakıp "Yaptığın her şey için teşekkür ederim." dedim.
Onları görmeyeyim diye Kader ve Harun beni pikniğe getirmişti. Ama benim aklım halen daha onlardaydı. Sahi ben ne yapıyordum? Benim şuan kocamın yanında olmam gerekmez miydi? "Kader hadi eve gidelim." deyip ayağa kalkmıştım. Kader'in bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye başladım. "Yenge nereye?" diyen ve biten izmaritini yere atan Harun'a bakıp "Benim kocamın yanında olmam lazım. Beni eve götürür müsün?" dedim. "Ama yenge seni eve götüremem." demişti. "Neden?" diye sordum.
"Annem öyle istedi." dediği zaman beynime çivi çakılmış gibi hissetmiştim. Ellerim sinirden titremeye başlamıştı. "Harun lütfen beni eve götür." dedim. Harun suratıma bakınca kararlı gözlerimi görüp başını sallamıştı. Arabaya binip eve doğru yola çıkmıştık. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Bugün Boran ve Berfin'e nikah kıyılacaktı. Beni de evden apar topar çıkarmışlar ve pikniğe getirmişlerdi. "Annem bize kızacak." diyen Kader koltukların arasından başını uzatmıştı. "Kızarsa kızsın!" diye sitem ettim. Gözlerim dolu bir şekilde önümde uzayıp giden yola bakıyordum.
Araba evin önüne park eder etmez hemen arabadan inip eve doğru gitmiştim. "Yenge biraz sakin ol." diyen ve omzuma elini koyan Harun'du. Omzumdaki eli beni kapının girişinde durdurmuştu. Kalbim küt küt atmaya devam ediyordu. "Senin için zor bir durum biliyorum." dedi. Gözlerimi yakan göz yaşını serbest bırakıp burnumu çektim. Ellerimle göz yaşlarımı silip ona döndüm. "Benim neler yaşadığımı, başına gelmeyen kimse anlamaz." dedim. Gözlerindeki üzüntüyü görebiliyordum. Nefesimi verip yutkundum. "İnşallah Ruken'in başına böyle bir şey gelmez." dedim. Başını sallamış ve "İnşallah." diye bilmişti.
Harun kapıyı açmış ve hep beraber eve girmiştik. "Daha gelmemişler sanırım." diyen Kader tek tek odalara bakmıştı. Oturma odasına girip her birimiz bir tarafa geçip oturmuştuk. Şuan içim bir kor gibi yanıyor ve canım acıyordu. Sanki şuan koltukta değil de dikenin üstünde oturuyordum. Birbirimizin yüzüne bakıyor ama hiç konuşmuyorduk. Evin önüne park eden araba sesi duyunca kulak kesilmiştim. Çok geçmeden dış kapı açılmıştı. Boran, Berfe hanım ve Berfin içeriye girmişti. Boran beni görünce hem şaşırmış hemde sevinmişti. "Senin bu saatte burada ne işin var?" diye soran Berfe hanıma bile bakmamıştım.
Berfe hanım bu sefer "Harun neden erken geldiniz?" diye sormuş ve Harun'a bakmıştı. "Rojin'i bu evden göndermeye çalışma, o benim karım." diyen Boran yanıma gelmiş ve oturmuştu. Berfin yüzündeki öfkeyle bana bakmıştı. Ellerini yumruk yapmış ve nefesini burnundan vermişti. Kapının zili aramızdaki sessizliği bölmüştü. Harun gidip kapıya bakmış ve imamı içeri davet etmişti. İmam, Boran ve Berfin'in nikahlarını kıyıp gitmişti. "Şimdi mutlu musun anne, istediğin oldu." diyen Boran annesine bakıyordu. Berfe hanım yüzündeki mutlulukla ona bakıyordu. "Torunum olsun ondan sonra daha çok mutlu olacağım." demişti.
Odama girmiş ve kendimi yatağa atmıştım. Gözlerimdeki yaşları bir bir serbest bıraktım. Boğazımdaki kocaman yumru beni çok rahatsız ediyordu. Yastığım yeniden göz yaşlarımdan ıslanmıştı. Ben hep böyle göz yaşımı dökecektim?
Odanın kapısı açılmış ve biri içeri girmişti. Yatağın ayak ucunda ağırlık olunca başımı kaldırıp baktım. Boran gözlerindeki hüzünle bana bakıyordu. "Rojin ne diyeceğimi bilemiyorum." dedi. Yataktan doğrulup ona dönmüştüm. "Hiç bir şey deme. Sen annene bir erkek torun ver. Ne de olsa beni adam yerine koyan yok." dedim. Elini sırtıma koyup beni kendine çekmiş ve sarılmıştı. "Annem mutlu olsun diye yaptım, bunu sende biliyorsun." diye fısıldamıştı.
"Annen mutlu oluyor ama ben mutsuz oluyorum. Benim hayatımı kendi ellerinizle mutsuzluğa mahkum ettiniz." dedim ve geri çekildim. Yüzümdeki yaşları silmiş, elini yanağıma koymuştu. "Sana söz veriyorum, seni hep el üstünde tutacağım. Berfin'i hiç bir zaman sevmedim ve sevmeyeceğim." dedi. Boğazımdaki yumru gitsin diye yutkundum. "Ama o yılan seni etkisi altına alacak, sonra sen beni bile unutacaksın." dedim. "Hayır öyle bir şey hiç bir zaman olmayacak inan bana gülüm." demişti. Yanağımdaki eli hareket ediyor ve yanağımı okşuyordu. "Tedavi olsaydık belki bizimde bir bebeğimiz olurdu." dedim. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakmıştı. "Her şeyden çok istiyorum seninle bebeğimin olmasını." dedi ve dudaklarıma öpücük kondurdu.
Dudaklarını hiç bırakmak istemiyordum. Ellerimi yüzünün iki yanına koyup dudaklarından öpmeye başladım. Parmakları saçlarımı okşarken, dudakları dudaklarımı öpüyordu. İkimizde birbirimizi bırakmak istemiyorduk. "Boran oğlum bir bakar mısın?" diyen ve kapıya vuran Berfe hanımın sesiyle dudaklarımız ayrılmıştı. Boran nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Nefesini düzene soktuktan sonra kapıya bakmıştı. "Sen salona git geliyorum!" demiş ve annesine seslenmişti.
Bende nefesimi düzene sokup Boran'a baktım. Boran yataktan kalkıp üzerini düzeltmişti. "Ben birazdan gelirim." dedi. "Bence sen bu odaya bugün zor gelirsin." dedim. Anlamayan gözlerle gözlerimin içine bakmıştı. "Bugün Berfin'le aynı odada kalırsınız." dedim. Boran'ın kahverengi gözlerinde öfke oluşmuştu. "Öyle bir şey kesinlikle olmayacak." demişti. Ardından gözlerindeki öfke yavaş yavaş silinmeye başlamıştı.
"Benim karım sadece sensin bunu unutma." deyip odadan çıkmıştı. Boran ne kadar direnirse dirensin sonunda annesi galip geliyordu. Yataktan kalkıp örtüyü elime aldım ve bir köşeye fırlattım.
Esma kapıya gelmiş ve beni yemeğe çağırmış ama ben gitmemiştim. Karnım şuan açlıktan resmen gurulduyordu. Odanın kapısı açılmış ve Boran kapıda belirmişti. Kaşlarını çatıp bana bakmıştı. "Kendini açlıkla cezalandırma, hemen yemeğe iniyorsun." deyip yanıma gelmişti. Kolumdaki eli beni çekip odadan çıkarmıştı. "Boran bırak beni, aç değilim." dediğim sırada karnım ben açım diye ses çıkarmıştı. "Sen aç değilsin belki ama karnın aç." deyip beni merdivenlerden indirmeye başlamıştı.
Sessiz bir şekilde yemeğimizi yemeye başlamıştık. Kimseden ses çıkmıyor, ellerindeki çatal bıçak konuşuyordu. "Boran sen bugün Berfin'in odasında kalacaksın." diyen Berfe hanıma baktım. Serhat ağa öksürmüş "Berfe yemekte konuşulacak konu mu?" demişti. "Ben sadece bugün nerede kalacağını söyledim." diyen Berfe hanıma "Sen benim nerede kalacağıma karar veremezsin." diyen Boran ayağa kalkmıştı.
"Zaten senin her dediğini yapıyoruz." diyen Serhat ağa, Berfe hanıma bakmıştı. Daha sonra Serhat ağa bakışlarını bana çevirmiş ama bir şey dememişti. Ardından ayağa kalkıp oradan çıkmıştı. Berfe hanım ayağa kalkmış ve koltukta oturan Boran'ın yanına gitmişti. "Berfin artık senin karın, onunla da ilgilen." demişti. Boran nefesini sesli bir şekilde vermiş "Berfin'i sen istedin onunla sen ilgilenirsin." demişti. Berfin'de ayağa kalkıp onların yanına gitmişti.
"Bende senin karınım, benimle annen değil sen ilgileneceksin!" diye sitem eden Berfin başını bana çevirmişti. "Hep sen onun aklına giriyorsun. Keşke ölsen ne güzel olur." demişti. Boran'ın tokadı onun yüzünde yerini almıştı. Berfin korku dolu gözlerle ona bakıp, elini yanağına koymuştu. Boran öfke dolu gözlerle, Berfin'e bakıyordu. "Bir daha Rojin'e dil uzatma sakın." deyip odadan çıkmıştı. Berfin gözündeki yaşlarla orada öylece dikilip kalmıştı. Berfe hanım onun koluna girmiş ve onu odasına götürmüştü. Nedense içimdeki yağlar erimiş gibi hissetmiştim. "Yenge, abim seni gerçekten seviyor." diyen Kader'e bakıp gülümsedim. Evet Boran beni gerçekten seviyordu. Zaten onun sevgisi olmasa burada bir dakika bile durmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...