Bölüm 48

730 24 30
                                    

Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..

Aynanın karşısına geçmiş, giydiğim siyah takım elbiseye gözlerimi gezdirmiştim. Ardından elime parfüm şişesini almış ve üstüme sıkmıştım. Bu koku beni her zaman rahatlatıyordu. Kendimi bildim bileli hep bu kokuyu tercih ederdim. "Artık hazırım gidebilirim." dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inmeye başladığım sırada kapının sesiyle olduğum yerde durmuştum. "Kim geldi acaba?" demiş ve hızla basamakları inmiştim. Kapıya geldiğimde kapı kolunu tutmuş, kapıyı açmıştım. Karşımda Azad'ı görmeyi beklemiyordum. "Sen hangi yüzle buraya geldin?" dediğim zaman kızarmış gözlerle gözlerimin içine bakmış "Boran yardım et çocuğum ölüyor." demişti.

"Ne saçmalıyorsun? Hemen git buradan." dedim ve kapıyı yüzüne kapattım. "Çocuğumun tedavi masraflarını karşılayamıyorum. Bana bir iş ver ne olur." diyen sesini duydum. "Benim senin gibi birine ayıracak zamanım yok." dedim ve nefesimi burnumdan verdim. "Sana telefon numaramı bırakıyorum." diye seslendi.

Biraz bekledikten sonra kapıyı tekrar açtım. Dışarıya göz attığımda onu göremedim. Gözlerim yere kaydığında, üzerinde numara yazılı olan bir kağıt gördüm. Eğilmiş ve kağıdı elime almıştım. Kağıdı yırtıp parçalara ayırmak istemiştim. Düşmanının kapısına gelecek kadar çocuğuna ne olmuş olabilirdi ki? Bu durum benim şuan zerre umrumda değildi.

Arabanın kapısını açacağım sırada telefonum çalmıştı. Cebimden telefonu çıkarmış ve arayana bakmıştım. «Serdar bey» arıyordu. Boğazımı temizlemiş ve telefonu açmıştım. "Efendim Serdar bey." dedim. "Alo Boran bugün yemeğe geliyorsun değil mi?" demişti. "Evet şimdi yola çıkıyordum." dedim. "Tamam o zaman evimde görüşürüz." demişti. "Görüşmek üzere." dedim ve telefonu kapattım.

Bugün benim zaferimin ilk günü olacaktı. Serdar bey hissesini bana satmaya karar gelmişti. Artık o şirketin tamamı benimdi. Arabaya binmiş ve yola çıkmıştım. Rojin beni dinleyip eve gelseydi belki de onun için her şey çok faklı olurdu. Benimle zengin hayatı yaşamak yerine sürünmeyi seçmişti. Onunla ayrı yaşadığımız zamandan bu yana tam bir ay geçmişti.

Villa'nın önüne gelince arabayı park etmiş ve arabadan inmiştim. Güneş batmak üzereydi o yüzden her yer turuncu bir tona bürünmüştü. Siyah ahşap kapının önüne geldiğim zaman zile basmış ve beklemeye başlamıştım. Kapıyı hizmetçi açmış ve beni içeri davet etmişti. "Buyurun Boran bey hoş geldiniz." demişti. "Hoş buldum." demiş ve salona girmiştim. "Serdar bey birazdan gelir." demiş ve gitmişti. Orada bulunan deri koltuğa geçip oturmuştum.

"Boran hoş geldin." diyen sesle başımı girişe çevirdim. Asuman gülen yüzüyle yanıma gelmişti. "Hoş buldum." dedim. "Babam birazdan evde olur. Bir şeyler içmek ister misin?" diye sormuş ve orada bulunan vitrine doğru gitmişti. "Genel de viski tercih ederim." dedim. Eline aldığı viski şişesi ve iki bardakla yanıma gelmişti. Şişeyi açmış ve bardakları doldurmuştu. Bardaklardan bir tanesini bana uzatmış "Afiyet olsun." demişti. "Teşekkürler." dedim ve içkimden büyük bir yudum aldım.

Bacak bacak üstüne atmış ve karşımdaki koltuğa oturmuştu. Elindeki içkiyi içerken gözlerini bir saniye bile üzerimde ayırmamıştı. Dudaklarından bir damla kaymış, boynuna doğru süzülmüştü. Nefesimi vermiş ve bakışlarımı başka tarafa çevirmiştim. "Babam hissesini sana mı satacak?" dediği zaman ona bakışlarımı çevirdim. "Evet bir sorun çıkarmazsan bana satacak." dedim. "Ben ne gibi bir sorun çıkarabilirim ki." demiş ve gülümsemişti. "Bilmem artık." dedim ve ayağa kalktım.

Pencerenin önüne gelmiş, camdan dışarıyı izlemeye başlamıştım. Arkamda topuklu ayakkabı seslerini duymuş ama arkamı dönmemiştim. Omzumdaki eli hafif ama bir o kadar ağırdı. "Sana aşık olmasam o şirketin sahibi asla olamazdın." demişti.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin