Havanın serin olmasına aldırmayan herkes dışarıda oturuyordu. Akşamın karanlığına rağmen dışarıda insanlar oturmuş birbiriyle sohbet ediyordu. Çay bahçesine gelmiş, ağaçların altında bir masaya geçmiştik. Cır cır böceklerinin sesi insan seslerine karışıyordu. Gelen garsona Harun siparişlerimizi vermişti. "Ruken'i neden getirmedin?" diye sordum. Harun bana bakmış daha sonra bakışları Kader'e kaymıştı. Tekrar bakışlarını bana çevirdiğinde dudaklarını bilmem der gibi büzmüştü.
Aralarında kötü bir şeyler olduğunu anlamıştım. Acaba kavga mı etmişlerdi? Cebinden sigara paketini çıkarmış ve kendine sigara yakmıştı. "Ben şimdi geliyorum." diyen Kader ayağa kalkmış ve orada bulunan cafeye doğru gitmişti. Sandalyeyi biraz masaya yaklaştırıp Harun'a bakmıştım. "Ne olduğunu anlatmayacak mısın?" dedim. "Boşver." demiş ve ağzındaki dumanı havaya üflemişti. "Yoksa kavga mı ettiniz?" dedim. Harun bana bakmış ardından bakışlarını başka tarafa çevirmişti.
Elindeki tepsiyle masamıza yaklaşan garsonu görünce arkama yaslandım. Garson tepsideki bardakları masamıza bırakmış "Afiyet olsun." deyip gitmişti. "Bana derdini anlatacak kadar güvenmiyor musun?" dedim. Harun elindeki sigarayı küllükte söndürmüştü. "Sana anlatıp iyice moralini bozmak istemiyorum." dedi. "İyi öyle olsun." dedim ve önümdeki limonata bardağını elime aldım. Kader gelmiş ve yerine oturmuş "Ee anlatın bakalım ne var ne yok." demişti. "Hiç öyle havadan sudan konuşuyoruz." diyen Harun eline bardağını alıp içmeye başlamıştı.
Serin hava yüzüme değdikçe rahatlıyordum. Boğazımdaki yumru gitmiş ve biraz olsun rahat nefes almıştım. "İyi geldi mi temiz havaya çıkmak?" diyen Kader'e başımı salladım. "Evet çok iyi geldi." dedim. Gerçekten hava almak bana çok iyi gelmişti. "Ruken yengem neden seninle gelmedi?" diyen Kader, Harun'a bakıyordu. "Evde işleri vardı." demişti. "Ne işi?" diyen Kader'e "Ne çok soru sordun." demiş ve elindeki bardağı masaya koymuştu.
Kader ona bakmış "Yoksa siz kavga mı ettiniz?" diye sormuştu. Harun sesli şekilde nefesini vermiş "Evet." deyip ayağa kalkmıştı. "Hava aldıysan gidelim." diyen Harun'a başımı kaldırıp baktım.
Kader eve girince ben ve Harun kapının önünde ayakta durmuştuk. "Harun, kız kardeşini üzdüğünün farkında mısın?" dedim. "Biliyorum ama o da çok üstüme geldi." demişti. "Bana artık ne olduğunu anlatacak mısın?" diye sordum. "Buraya gelmeden Ruken'le kavga ettik." dedi. Kaşlarımı çatıp yüzüne bakmış "Neden?" diye sormuştum. "Neden olacak seni kıskandığı için." demişti.
Duyduğum sözlerle neye uğradığımı şaşırmıştım. "Ruken beni mi kıskanıyor? Peki ama neden?" diye sordum. "Bende bilmiyorum ama sanırım benim etrafımdaki çoğu kadını kıskanıyor." demişti. Gerçi Ruken'e az çok hak veriyordum. Biz kadınlar sevdiğimiz erkek söz konusu olunca onların etrafında olan kadınları kıskanıyorduk. Benim şuan Boran'ı kıskandığım gibi o da Harun'u kıskanıyordu. "Neyse geç oldu ben artık gideyim." demişti. "Her şey için teşekkür ederim." dedim. "Bir şey lazım olursa haber verirsin. Hadi iyi geceler." demişti. "İyi geceler." demiş ve ona el sallamıştım.
Harun arabasına doğru gitmiş ve binmişti. Arabayı çalıştırdığı zaman bende kapıyı kapatmış ve içeriye girmiştim. Oturma odasına girince telefonumu bıraktığım yerde gördüm. Sehpanın üstünde duran telefonu elime aldım. Boran'ın numarasını aramış ve beklemeye başlamıştım.
Kalbim nedense küt küt atmaya başlamıştı. Telefon bir kaç saniye boyunca çalmıştı. "Efendim gülüm." sesiyle yüzüme gülümseme yayılmıştı. "Boran vardınız mı diye merak ettim." dedim. "Uçak rötar yaptı ve en yakın havalimanına indik." demişti.
"Anladım." diye bildim. "Seni böyle o halde bıraktığım için özür dilerim." demişti. Koltuğa oturmuş ve arkama yaslanmıştım. "Önemli değil." dedim. "Harun bugün yanınıza geldi mi?" diye sormuştu. "Evet geldi onunla çay bahçesine gittik, çok güzeldi." dedim. "Güzel iyi yaptınız. Ruken'i de getirmiş miydi?" diye sormuştu. "Hayır Ruken yanında değildi." dedim. "Anladım." demişti. "Boran seni seviyorum." dedim. Telefonun diğer ucunda kısa bir sessizlik olmuştu. "Boran bey gelmiyor musunuz?" diyen bir kadın sesi duymuştum.
Sanırım bu ses Asuman'a aitti. Boran, Asuman'a "Tamam bekle geliyorum." diye seslenmişti. "Gülüm benim şimdi kapatmam lazım. Bende seni seviyorum. Kendine dikkat et." demişti. "Tamam sende kendine dikkat et." dedim ve telefonu kapattım.
Acaba o Asuman şuan nasıl giyinmişti. İçimi kemiren bir kurt şuan içime düşmüştü. Gerçi nasıl giyinirse giyinsin Boran onu kardeşi olarak görüyordu. Ama o kız onu ne olarak görüyordu işte onu bilmiyordum. "Yenge daha yatmadın mı?" diyen sesle başımı kapı tarafına çevirdim. "Yok uyku tutmadı." dedim ve elimdeki telefonu sehpaya koydum.
Kader esnemiş ve yanıma gelmişti. "Yiğenim için uyku kalitesi çok önemli biliyorsun değil mi?" demiş ve diğer koltuğa oturmuştu. "Biliyorum ama beni uyku tutmadı." dedim. "Papatya çayı yapmamı ister misin?" diye sormuştu. "İyi fikir." dedim ve Kader'e baktım. Kader ayağa kalkmış ve mutfağa doğru gitmişti.
O an papatya tacım aklıma gelmişti. Azad'ın bana yaptığı papatya tacı.. O anlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden hızla geçiyordu. İşte gecenin farkı buydu.. Gündüz aklına gelmeyen gece geliyordu. Bir yanım Azad'a çok öfkeliydi. Ama diğer yanım onunla geçirdiğim zamanları özlemişti. Burnumun direği sızlayınca gözümdeki yaşlar, yanaklarımdan süzülmüştü. Parmaklarımla yanağımdaki yaşları silmiştim.
Kader elindeki tepsiyle içeri girmiş ve tepsiyi sehpanın üstüne koymuştu. Bardaklardan bir tanesini eline alıp bana uzatmıştı. "Bakalım tadını beğenecek misin?" demişti. "Teşekkürler." dedim ve bardağı elinden aldım. Kendi bardağını eline almış ve tekrar eski yerine oturmuştu.
Papatyanın o mis kokusu burnuma gelmişti. Çayı içmeden önce üflemiş sonra küçük bir yudum içmiştim. Sıcak sıvı boğazımdan geçerken kendimi biraz olsun rahatlamış hissediyordum. "Nasıl olmuş, beğendin mi?" diye soran Kader'e baktım. "Evet eline sağlık." dedim. "Afiyet olsun." demiş ve bardağından bir yudum almıştı.
"Az önce abinle konuştum." dedim ve elimdeki bardağı sehpanın üstüne koydum. "Varmış mı?" diye sormuştu. "Hayır uçak rötar yapmış." dedim. "Anladım." deyip başını sallamıştı. "Bu papatya çayı beni sakinleştirmedi." dedim ve güldüm. "Sende ters tepki yaptı demek ki." demiş ve gülümsemişti. Beni aslında şuan hiç bir şey sakinleştiremezdi. O kadının sesini duyduktan sonra içim öfkeyle dolmuştu. Ben Boran'ı bu kadar çok kıskanırken acaba Boran'da beni kıskanıyor muydu? Mesela Harun'dan beni kıskanmış mıydı? Ruken bile beni Harun'dan kıskanmıştı.
"Ben gidip yatayım artık." diyen Kader ayağa kalkmıştı. "Tamam iyi geceler, bende birazdan yatarım." dedim. "İyi geceler." demiş ve odadan çıkmıştı. Elimi karnımın üstüne koydum ve parmaklarımla bebeğimi hissetmeye çalıştım. "Şuan senin varlığın beni ayakta tutuyor." diye fısıldadım. Gözümden bir damla yaş elimin üstüne düşmüştü. Boran'la yaşadığım anılar tek tek gözlerimin önünden geçiyordu.
Evlendiğimizden beri ne çok şey yaşamıştık. Ama sonra sanki hiç yaşanmamış gibi normal hayatımıza kaldığımız yerden devam etmiştik. Boran beni gerçekten seviyor muydu? İlk evlendiğimiz zamanlar seni sevmeye çalışıyorum diyen adam şuan gerçekten beni seviyor muydu? 'Seni seviyorum' kelimesini öylesine mi söylüyordu? Yoksa gerçekten hissederek mi söylüyordu? Bu evlilikte hep ağlayan, üzülen ben olmuştum. Mutlu da olmuştum tamam kabul ediyorum. Peki o zaman neden şuan mutsuz hissediyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Genel Kurgu{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...