Arabanın camından dışarıyı izliyordum. Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. "Nereye gidiyoruz?" diye sorup Boran'a bakmıştım. Bana kısa bir bakış atıp "Söyleyemem. " demiş ve gülümsemişti. Boran arabayı park edip bana dönmüş "Gözlerini kapatmam lazım. " demişti. Ona kaşlarımı kaldırıp "Neden?" diye sordum. "Soru sorma." deyip elindeki siyah kuşakla gözlerimi bağlamıştı.
Arabanın kapısı açılıp kapanmıştı. Benim tarafımdaki kapı açılmış ve Boran'ın sesi duyulmuştu. "Hadi in." deyip beni kolumdan tutmuş ve arabadan indirmişti. Boran'ın yardımıyla ilerliyordum. İçimdeki kelebekler heyecanla kanat çırpıyordu. "Gelmedik mi?" diye sordum. Ama Boran bir şey demeyip yürümeye devam etmişti. İçimdeki kelebekler uçuşmaya devam ediyordu.
Sonunda gözlerime bağladığı kuşağı açmış "Sürpriz." demişti. Gördüğüm manzarayla gözlerim kocaman açılmıştı. "Nasıl beğendin mi?" sorusuyla ona bakmıştım. Yüzümdeki mutlulukla etrafıma göz gezdirmiş "Burası bizim evimiz mi?" diye heyecanla sormuştum. Yüzündeki gülümsemeyle başını sallamıştı. "Evet bizim evimiz. " demişti. Boran'a sarılıp yanağına öpücük kondurmuştum. "Hadi gel sana diğer odaları da göstereyim." demiş ve elimden tutmuştu.
Merdivenlerden üst kata çıkmış ve oradaki odaları tek tek dolaşmıştık. Kalbim heyecandan küt küt atıyordu. Odaları gezdikten sonra mutfağa inmiş, oradaki masaya oturmuştum. "Sanki bir rüyadaymışım gibi hissediyorum." deyip ona baktım. Yüzündeki tebessümle karşıma geçip oturdu. "Rüya değil, gerçek." deyip elimin üstüne elini koymuş, parmaklarımı sıkmıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle ona bakıp "Seni seviyorum." dedim.
Artık benimde kendime ait bir evim vardı. Orada bulunan su ısıtıcısının içindeki suyun ısınmasını beklerken mutfağa göz gezdiriyordum. "Eksik bir şeyler varsa söylersin." diyen Boran'a "Her şeyi almışsın. " deyip dolaplara tek tek göz attım. Su ısınınca kupaları çıkarmış, Boran ve kendime kahve yapmıştım. Uzattığım kupayı alan Boran bana gülümsemiş "Teşekkür ederim gülüm." demişti. "Afiyet olsun bitanem. " deyip yerime oturdum.
Kahvenin o yoğun kokusunu içime çekmiş ve kahvemden bir yudum almıştım. "Evimiz hazır olduğuna göre artık burada kalabiliriz." diyen Boran'a bakıp "Annenlerle vedalaşmayacak mıyız?" dedim. "Bence gerek yok. Esma'yı arayıp, valizlerimizi hazırlamasını söyleyeyim." demiş ve telefonu eline alıp kalkmıştı. Boran telefonla konuşurken bende oturma odasına geçmiştim. Toz pembesi kanepeye oturup arkama yaslandım.
Boran elindeki telefonu cebine sokup yanıma gelmişti. Kolunu omzuma koymuş, beni kendine çekmişti. Ellerimi beline sarmış ve ona sokulmuştum. Başımın üstüne öpücük kondurup "Şuan benimle olduğun için çok mutluyum." demişti. "Bende çok mutluyum." deyip başımı kaldırdım.
Gözlerindeki mutlulukla gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri dudaklarıma kayınca, yüzümdeki tebessümle dudaklarını öpmüştüm. "Seni seviyorum Rojin." deyip bu sefer o dudaklarıma öpücük kondurdu. Ayağa kalkmış ve onu elinden tutup ayağa kaldırmıştım. Tek kaşını kaldırmış, şaşırmış bir ifadeyle bana bakmıştı. "Hadi odamıza gidelim." dediğim zaman daha çok şaşırmıştı. Yüzümdeki gülümsemeyle onu peşimden odaya çekmiştim. Odanın kapısını kapatırken "Şaşırdın değil mi?" diye sordum. "Evet hemde çok şaşırdım." deyip bana bakmıştı.
Ellerimi ona uzatmış ve beni sarmasına izin vermiştim. Dudakları dudaklarımla buluşmadan önce elleri beni sarmıştı. Aramızdaki fazla kıyafetleri çıkarıp tek tek yere atmıştık. Yatağın o ipeksi çarşafına sırtım değmişti. Boran'ın soğuk dudakları sıcak tenimi yakıyor ve beni kendimden geçiriyordu. Boran'ın omzundan tutmuş "Seni istiyorum." diye fısıldamıştım. Boran'ın dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılmış, gözlerinin içi parlamıştı.
"Sen nasıl istersen prenses." deyip bacaklarımı nazik bir şekilde açmış ve içime girmişti. Kan akışım hızlanmış, beynime sinyaller göndermeye başlamıştı. Zevkle gözlerimi kapatmış ve anın tadını çıkarıyordum. "Gözlerini aç gülüm." sesiyle gözlerimi açtığımda Boran'ın sırıtan yüzüyle karşılaşmıştım. "Senin gözlerinin içine bakmak istiyorum." deyip bana doğru eğilmişti. Bana verdiği zevkle dudaklarımın arasından iniltiler dökülmeye başlamıştı.
Bornozun yumuşak dokusu beni rahatlatmıştı. "Hadi gülüm giyin, yemeğe gidelim." diyen Boran aynadan bana bakıyordu. Yüzümdeki mutlulukla yataktan kalmış ve Boran'ın arkasına geçip ellerimi beline sarmıştım. Boran bana dönmüş, dudaklarıyla dudaklarımı öpmüştü. "Seni aşağıda bekliyorum. " deyip odadan çıkmıştı. Nemli saçlarımı fön makinesi yardımıyla kurutmuştum. Yerden aldığım kıyafetlerimi giyip aynadan kendime baktım. Başıma son olarak şalımı takmış ve odadan çıkmıştım.
Merdivenlerden inerken "Bitanem hazırım, artık gidebiliriz." deyip Boran'a seslenmiştim. Kulak kabartıp Boran'ın sesini duymayı bekliyordum. Ama Boran'ın sesi hiç bir yerden gelmiyordu. Kalbim o an küt küt atmaya başlamıştı. Merdivenleri hızla inip salona girmiştim. Boran'ı yerde boylu boyunca yatarken göreceğimi beklemiyordum. Onu öyle görünce kalbim sıkışmıştı. Yanına koşup başını dizlerime yatırmış "Boran sana ne oldu?" diye sormuştum. Onu kendine getirmeye çalıştım ama bana yanıt vermemişti. "Boran lütfen aç gözünü." deyip gözümdeki yaşları serbest bıraktım.
Siren sesleri karanlığın içinde korkutucu geliyordu. Ambulansın mavi ışığı yeni evimizin duvarlarına çarpıyordu. Boran'ın yanından beni uzaklaştıran hemşireye bakıp "Ona ne oldu? Ölmeyecek değil mi?" deyip gözümü yakan yaşları serbest bıraktım. "Merak etmeyin ona bir şey olmayacak." deyip beni teselli etmişti. Boran'ı sedyeye koymuş ve evden çıkarmışlardı. "Onu yalnız bırakamam." deyip bende ambulansa binmiştim.
Boran'ın nefes almasını sağlayan hemşireye bakıp "Neden kendine gelmiyor?" diye sordum. "Bende bilmiyorum ama merak etmeyin yakında kendine gelir." demişti. Yanındaki erkek teknisyen, Boran'ın koluna serum takmış "Sizden başka yakını var mı?" diye sormuştu. Başımı evet anlamında sallamıştım. "Ne olur ne olmaz onlara da haber vermeliyiz." demişti. "Tamam ben onları ararım. " dedim. Ambulans hastanenin önüne gelince park etmiş, kapıları açılmıştı. Acil servis ekibi apar topar sedyeyi arabadan indirmişti. Gözü yaşlı bir şekilde bende onların arkasından gitmiştim.
"Hanımefendi siz burada kalın." diyen hemşire bana engel olmuştu. Boran'ı acil servise alıp kapıları kapatmışlardı. "Boran sana bir şey olursa ben ne yaparım." diye fısıldamıştım. Nefesimi verip yutkunmuş telefonu elime almıştım. Harun'un numarasını arayıp açmasını beklemeye başladım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açmıştı. "Efendim yenge ne oldu?" diye sormuştu.
Tuttuğum göz yaşlarımı serbest bırakıp "Harun, Boran'a bir şey oldu. Biz şimdi hastanedeyiz." diye bildim. Telefonun diğer tarafında uzun bir sessizlik olmuştu. "Ne oldu? Hangi hastane?" diye telaşla sormuştu. "Bende bilmiyorum. Onu yerde görünce ambulansı aradım." dedim. "Hangi hastanedesiniz?" diye sormuştu. Hastanenin adını söyleyip telefonu kapatmıştım. "Allahım lütfen Boran'a bir şey olmasın." dedim. Acil servisten çıkanlar tek kelime bir şey demiyordu. İçim içimi yiyor ve gelecek güzel haberi bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...