Açık mavi, gri ve beyaz balonlarla süslenmiş, cafeye bakıyorduk. Burası çok önceden Boran'la gittiğimiz bir cafeydi. "Boran burayı hatırladın mı?" diye sorduğum zaman "Hiç unutmadım ki." demişti. Cafenin rengarenk sandalyelerine bakmıştım. Yıllar önce buraya Boran'la birlikte ilk kez gelmiştik. Can elinde tuttuğu balonu havaya atıp, tutmaya çalışıyordu.
Bütün misafirler tek tek gelmeye başlamıştı. Ellerindeki hediyeleri veriyor, Can'ı tebrik ediyorlardı. Can'ın kafasına doğum günü çocuğu yazan şapkayı takmıştım ama o sıkıldığı için fırlatıp atmıştı.
Ben tekrar şapkayı ona giydirmeye çalışırken "Nerede bizim doğum günü çocuğu." diyen sesle kapının girişine bakmıştım. Harun ve Ruken'i görünce yüzüme gülümseme yayılmıştı. "Hoş geldiniz." dedim ve onların yanına gittim. Önce Harun'a ardından Ruken'e sarıldım. "Sizi böyle bir günde yalnız bırakamazdık." diyen Harun elindeki hediyeyi bana vermiş ardından bakışlarını Can'a çevirmişti. "Gel bakalım amcasının gülü." demiş ve Can'ı kucağına almıştı. Bakışlarımı Ruken'e çevirmiş "Ruken nasılsın?" diye sormuştum. "İçimdeki yangını saymazsak çok iyiyim." demiş ve gülümsemişti. Şuan yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
"Harun hoş geldin." diyen Boran'la Harun birbirine sarılmıştı. "Ruken sende hoş geldin." demiş ve Ruken'e bakmıştı. "Hoş buldum." diyen Ruken ona bakıp gülümsemişti. "Harun gittiğiniz yer nasıl alışabildiniz mi?" diye soran Boran'a bakmıştık. "Güzel bir yer, komşularla da yavaş yavaş kaynaştık." demişti. Üstünde araba desenleri olan pastayı getirdikleri zaman herkes alkışlamaya başlamıştı. Pastanın tam ortasında Can'ın bir fotoğrafı vardı. "İyi ki doğdun Can." sesleri eşliğinde Can kahkaha atmaya başlamıştı. Can'ın yerine pastayı ben ve Boran üflemiştik.
Ailecek fotoğraf çektirmeye başlamıştık ama Can yine her zaman ki gibi hemen sıkılmıştı. "Allah sünnetini de göstersin." "Allah askerliğini de göstersin." "Allah mürvetini de göstersin." bunun gibi şeyler söylemişlerdi. Can, Boran ve ben üçümüz pastayı kesmiştik. "Poz verin." diyen Kader'e bakmış kadraja gülümsemiştik. Tek tek hep birlikte fotoğraf çekinmeye başlamıştık. Sonunda Can ve kuzeni Ece isyan edip ağlayana kadar..
Tabağımdaki pastayı yiyor, ayakta durmuş misafirlerle konuşan Boran'a bakıyordum. Siyah saçları alnına dökülmüş ona karizmatik bir hava vermişti. Giydiği takım elbisenin ceketi önümde duran sandalyede asılıydı. Üzerindeki beyaz gömleğin üstteki ilk iki düğmesi açıktı. Boran bakışlarını bana çevirdiği zaman dudaklarıma bulaşan pastayı dilimle yalamıştım. Boran bu manzara karşısında yutkunmuştu. Yutkunduğunu adem elmasının hareketinden anlamıştım. Bu durum nedense benimde hoşuma gitmişti. Ona gülümsemiş ve ayağa kalkmış, orada bulunan lavabolara doğru gitmeye başlamıştım.
Peşimden gelecek mi gelmeyecek mi merak ettiğim için buraya gelmiştim. Kısa süre içinde kapı açılmış ve Boran karşımda belirmişti. "Benim aklımı başımdan alıyorsun." demiş ve ellerini yüzümün iki yanına koymuş ve beni öpmeye başlamıştı. İçimdeki heyecanla bende onun ensesine ellerimi koymuş, öpücüğüne karşılık vermeye başlamıştım. Ağzımı açıp dilini içeri davet ettiğim de dili yavaşça içeri kaymış, dilimle oynamaya başlamıştı. Nefes almadan öpüşüyorduk. Burnuma onun parfüm kokusu geliyordu.
Nefes nefese kalmış bir şekilde birbirimize bakıyorduk. "Evde devamını isterim." demişti. "Bakarız." demiş ve ona gülümsemiştim. "Bakarız falan deme tamam de." demiş ve dudaklarıma öpücük kondurmuştu. "Hadi çıkalım." dedim ve onu elinden tutup oradan çıkardım. Misafirlerin yanına gitmeden ona durdurdum. Kalbim şuan sanki kulaklarım da atıyordu. Boran ne oldu der gibi bana bakıyordu. "Ben hamileyim." dediğim zaman dona kaldığını biliyordum. Dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılınca bana sarılmış ve beni kendi etrafında döndürmeye başlamıştı. İkimizde kahkahalarla gülüyorduk.
Dudaklarımdan öptükten sonra beni bırakmıştı. Ayaklarım yere değince beni tekrar öpmüştü. "Ne oldu? Neden gülüyorsunuz?" diyen Rojda yanımıza gelince Boran ona bakmış "İkinci kez baba oluyorum." demişti. "Gerçekten mi?" demiş ve bana bakmıştı. "Evet." dedim ve yüzümdeki mutlulukla ona baktım. "Tebrik ederim." demiş ve bana sarılmış ardından abisine sarılmıştı. "Rojda bu haberi kimse duymasın." dediğimde "Neden?" diye sormuştu.
"Harun ve Ruken'in acısı daha taze onlara saygısızlık olur." dedim. "Aslında öyle düşünme biz bu habere çok sevindik." diyen Harun yanında Ruken'le yanımıza gelmişti. "Tebrik ederim." demişti. "Teşekkür ederim." dedim. "Allah sağ salim kucağına almayı nasip etsin." diyen Ruken bana sarılmıştı. "İnşallah." diye bilmiştim. Ben onların bu habere üzüleceğini düşünürken aksine onlar bu habere çok sevinmişti. "Ben bir şey kaçırmadım değil mi?" diye soran ve yanımıza gelen Kader'e "Rojin hamileymiş." diyen Rojda olmuştu. "Gerçekten mi?" diyen Kader bana gözlerindeki sevinçle bakmıştı. "Evet" demiştim.
Boran kucağında uyuyan Can'ı beşiğine yatırmıştı. "Umarım Can gibi mız mız olmaz." demişti. Onun bu sözlerine gülümsemiş "Ee kimin oğlu." demiştim. "Ben bu kadar mız mız mıyım?" diye sormuştu. "Bilmem öyle misin?" diye bu sefer ben ona sormuştum. "Gel sana mız mız olup olmadığımı göstereyim." demiş ve beni yatak odamıza götürmüştü. Odanın kapısını kapatır kapatmaz dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Elleri bedenimin her yerinde dolaşıyordu. Ellerimi göğsüne koyup dudaklarımızı ayırdım. "Harun ve Ruken içeri de onların yanına gitmemiz lazım." dedim. "Merak etme onlar misafir odasına gittiler yorgunlarmış." demiş ve tekrar dudaklarımdan öpmeye başlamıştı.
Üstümüzdeki kıyafetleri çıkarmış, odanın her tarafına atmıştık. İkimizde alev alev yanıyorduk. Boran beni yatakla arasına almıştı. Bu sefer boynumu ve göğüslerimi öpmeye başlamıştı. Bende onun siyah saçlarını ellerimin arasına almış, parmaklarımla okşuyordum. Alt tarafıma adeta sıcak basmıştı. "Boran hadi seni içimde hissetmek istiyorum." dediğim zaman başını kaldırmış "Bebeğe bir şey olmaz değil mi?" diye sormuştu. "Hayır bir şey olmaz merak etme." dedim. Boran bacaklarımı açmış yavaş bir şekilde içime girmiş, beni kendiyle doldurmuştu.
İkimizin de ağzından iniltiler dökülüyordu. Terden ıslanan vücudumuz yatağı ıslatmıştı. Boran'ın ıslak alnına saçları yapışmıştı. Parmaklarımla saçlarını geriye doğru taramış, onu kendime doğru çekmiştim. Dudakları tekrar dudaklarımla buluşunca ağzımdaki iniltiyi bastırmıştı. Boran geri çekildiği zaman gözlerindeki parıltıyı görebiliyordum. Son bir kez dudaklarıma öpücük kondurmuş ve ayağa kalkmıştı. Arsız bir şekilde onun karşımda duran çıplak vücuduna bakıyordum. O da aynı şekilde beni baştan aşağı süzüyordu. "Bütün gün bu yatakta kalabilirim." dediğim zaman "Misafirlerimiz vardı unuttun mu?" demişti.
Kanepelere oturmuş, Harun'un İstanbul'a gittiğinde karşılaştığı olayları ve kişileri dinliyorduk. "Karşı komşumuz olan ihtiyar çift çok iyi insanlar." demişti. "Evet bize her gün bir ihtiyacımız var mı yok mu sorup duruyorlar." diyen Ruken'e bakmış "Ne güzel bunu duyduğuma sevindim." demiştim. Onları orada yalnız hissetirmeyen o yaşlı çifte ne kadar teşekkür etsem az dı sanırım. "Bizim yokluğumuz belli olmuyor yani?" diyen Boran'a Harun bakmış "Olur mu abi sizin yokluğunuz bize çok koyuyor." demişti. "O zaman bize de oradan bir ev bakın." diyen Boran'a şaşırmış bir şekilde bakmıştık. "Size de mi ev bakalım?" diye soran Harun'a başını sallamış "Aynen öyle." demişti. "Boran sen ciddi misin?" diye sordum. "Hemde hiç olmadığım kadar ciddiyim." demişti.
"Bizim üst kat boş istersen hemen size tutarız." diyen Harun yüzündeki mutlulukla Boran'a bakmıştı. "Olur neden olmasın." diyen Boran'a baktım. "Peki şirket ne olacak?" diye sordum. "Şirketi abin idare edecek, parasını da her ay hesabıma yatıracak." demişti. "Ee ne zaman geliyorsunuz?" diye soran Ruken'e bakmış "Bir kaç hafta içinde geliyoruz." demişti. Boran ardından başını bana çevirmiş yüzündeki tebessümle bana bakmıştı. Bende yüzümdeki gülümsemeyle ona karşılık vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General Fiction{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...