Multimedya; Almina'ya ithafen bir gif.
İyi okumalar dilerimm💜💜
----
İhanetin koynunda yetişmiş olan iblisler; şaha kalkıp ruhumdan akan kanı arzularken, gücümün son damlalarını kullanmam; omuzlarımda ki yenilgiyi gözler önüne serip şeytanları sevindirmemek içindi.
Sırtımı kamçılayan hançer acılarımı katmerlerken gördüğüm kabuslar, dün gece ki görüntüden kalan ihanetin kaynağıydı. Saç diplerimdeki nemi hissederken göz kapaklarım yorgunluktan birbirine yapışmış gibiydi. Boğazımdaki kuruluğu gidermek amacıyla yutkunarak gözlerini araladım.
Bakış açıma giren ilk şey yabancı odanın beyaz tavanı olmuştu. Kaşlarımı çatarak yerimde doğruldum ve loş ışığın aydınlattığı odaya bakındım.
Başımda ki şiddetli ağrıyı def ederek bacaklarımı yataktan sarkıttım. Ayağa kalkamayacak kadar sarsılmış durumdaydım ve dün geceye dair sadece birkaç şey hatırlıyordum.
"Uyanmışsın." İfadesiz sesi kulağıma dolduğunda omzumun üstünden kapıya döndüm. "Sen?" Tek kaşımı kaldırarak Kutay'a bakarken kapının eşiğinde dikelmeyi bırakıp zemine emin bastığı adımlarını oturduğum yatağa yöneltti. "Benim burada ne işim var?" Kalkacak gücü kendimde bulamadığım için bedenime bir süre zaman tanıdım.
"Kulübe geliyordum, karşıma çıktın bir anda, frene bastım ama pek işe yaramadı." Korkum yüzünden hızlanan kalbim bir nebze olsun yatışırken anladığımı belirterek başımı salladım. Kutay yatağın kenarına oturup bir süre beni izlediğinde parkede oyalan bakışlarım teslim olarak onun yüzüne tırmandı.
"Beni neden kaldığımız eve götürmedin?" Diye sordum sessizlik can sıkıcı hale gelmeye başladığında. "Ilk oraya gittim, kapıyı açan kimse olmadı. Burası da bir arkadaşımın evi zaten." Sustum. Hiçbir ifade barındırmayan yüzümün ne halde olduğunu merak ediyordum.
Gözlerim, onun yüzünden ağlayarak uykusuz kaldığım gecelerde ki gibi kızarmış mıydı?
Ya da yüz ifadem, acılarımı gizleyemeyerek belli ettiği anlardan birinde miydim şuan da?
"Niye ağlayarak koşuyordun?" Ve şeytan canımı yakmak için zihnimde o görüntüleri göz kapaklarıma düşürdü. Boğazımda oluşan basınç iç güdüsel olarak yutkunmama neden olurken ağlamamak için dişlerimi birbirine bastırdım. "Önemli bir şey değil." Fısıltılı çıkan sesimi duydu lakin bir cevap vermedi. "Eve gitsek olur mu? Burası beni boğmaya başladı."
Kutay ne olur sen çığlıklarımı biraz duy, beni boğan tek şey burası değil.
İçten içe kanıyor, ruhum bütün gücüyle veryansın ediyordu. Ağlamak istiyordum, zihnimdeki sokakların yangınlarını söndürmek istercesine tüm gün ağlamak istiyordum.
"Tamam, arabayı park ettiğim yerden çıkarayım." Kutay yataktan kalkıp odadan çıkarken birkaç saniye olduğum yerde durdum. Odadaki sessizlik yenilgimin en soyut haliydi ve ben bu sessizliği dinlemekten de yaşamaktan da çok yorulmuştum. Yerimden kalkacağım sırada ayak bileğime giren ağrı yüzümü buruşturmama sebebiyet verse de umursamadan banyo olduğunu düşündüğüm kapıdan içeri girdim.
Tahmin ettiğim profil aynada gözlerimin önüne serilirken derin bir nefesi ciğerlerime gönderdim. Aynaya yakınlaşıp çakır mavi harelerimin damlalarını birer birer kaybedişini izledim.
Bu onun için son kez ağlamam olacaktı.
Aynadan geri çekildim. Yaptığım makyajı suyun izin verdiği kadarıyla temizledikten sonra kağıt havluyu koparıp yüzümü kuruladım ve önce banyodan daha sonea odadan çıktım. Evin dışında beklediğini bildiğim için bir yere bakma gereksinimi duymadan dış kapıdan çıktım. Tahmin ettiğim üzere siyah mat Lamborghini çalışır bir vaziyette bekliyordu. Bileğimdeki ağrı kendini belli etmeye başladığında hiçbir şey yokmuş gibi normal adımlarla arabanın yanına kadar yürüdüm ve kendimi açtığım kapıdan içeri bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...