Multimedya; Kutay.
İyi okumalar dilerimm💜💜
-----
Anne yıldızları mı süpürdün gökyüzünden, nedir bu ruhuma yansıyan karanlık?
Acıları saklayabilmemiz için geceye, yıldızların gökte parlaması için aya ihtiyacı vardı. Herkes bir şeye muhtaçtı ve ben onca ihtiyaç duyulmanın arasında yalnızlığımı yaşıyordum. O kadar kimsesizdim ki birine ihtiyaç bile duyamıyordum. Sırtım, etten bir duvara yaslanmıştı ve belimi sımsıkı saran eller bana zihnimde dün geceyi sorgulamama neden olmuştu. Lakin zihnimi yormam bir işime yaramadı, doğru düzgün bir şey hatırlamıyordum.
Kirpiklerimi kırpıştırarak araladığımda bakış açıma giren ilk şey siyah rengine sahip karanlık duvardı. Boyun girintimden gerdanıma süzülen nefes ile kaşlarım çatıldı ve belimdeki elleri çözerek arkamı döndüm. Bakışlarım, onun yüzünü bulduğunda rahatlayarak ciğerlerime sıkışan havayı bıraktım.
Kutay'ın yüzünde huzurun ayak izleri dolanıyordu, dudaklarında hafif bir kıvrılma vardı ve o kadar masum duruyordu ki dünyaya yeni adım atan ufak bir bebek kadar günahsız olduğunu düşünebilirdim. Bu haline istemsizce gülümseyerek yataktan kalktığımda üstümde siyah bol bir tişört olduğunu gördüm. Üstümü değiştirmesi yanaklarımın rengini kırmızıya çalarken köşede duran kıyafetlerimi alarak banyo olduğunu düşündüğüm yerden içeri girdim. Zihnim, yalnız kalmamla dün gece öğrendiğim gerçekleri acımasızca önüme serdi.
Babam kalp krizinden ölmüştü ve yaşadığım iki haftalık hafıza kaybının benden her şeyimi aldığını hissediyordum.
Lavaboya doğru eğilip yüzümü birkaç kez yıkadıktan sonra aynadaki yansımama baktım. Gözlerim şişmiş, beyaz yerleri kan çanağına dönmüştü. Renksiz dudaklarım, gözlerime tezat cansızdı. Yansımama daha fazla bakamadım, sanki yaşanan her şeyden dolayı beni suçlayacaktı.
Pantolonumu çıplak bacaklarıma geçirdikten sonra siyah uzun tişörtü çıkartmaya yeltendim ama rahat olduğu için vazgeçerek banyodan çıktım. Kutay uyanmıştı. Dalgın gözlerle karanlık duvara bakıyordu. "Sorun ne?" Diye mırıldandım askılımı tekli koltuğa bırakırken.
Kutay bakışlarını bana çevirdiğinde ölü topraklarının karanlık olduğunu gördüm. Öfkeli gözükmüyordu ama bu tavrındansa öfkeli tavrını tercih ederdim. "Kutay?" Yanına gidip oturduğumda gerilen kaslarını fark edebilmiştim. Şakağındaki damar zonkluyordu ve aldığı nefesle yükselen göğsü, her an her şeyi kasıp kavuracağının kanıtıydı.
Bakışlarım parmaklarının arasında tuttuğu beyaz kağıdı bulduğunda kanımın çekildiğini hissettim. "Bakabilir miyim?" Kutay'ın onayını beklemeyen parmaklarım kağıda uzandığında Kutay sert bir küfür ederek yerinden kalktı. Kağıdın üstündeki el yazı titreyen ellerime bir enkaz etkisi yarattı ve zihnimdeki her şey öylesine yazılmış bir şarkı notaları gibi birbirine dolandı.
Beni karşına aldın Arslan. Bu andan itibaren yapacağın tek şey ölümünü beklemek olsun.
"Nereden geldi bu?" Diye sordum, sesim korkuya pay biçiyordu.
"Kulüpteki adamlardan birine kutu içerisinde bırakmışlar." Sesi sertti, artık öfkeli olduğunu görebiliyordum. "Seni ölümle tehdit ediyor." Onun cansız bedeni bir an göz kapaklarımda belirdiğinde bütün gücümün çekildiğini hissettim.
"Evet, az önce okumuştum zaten." Odanın içinde dönüp dururken bakışlarım hiddetli bir şekilde inip kalkan göğsündeydi.
"Seni eve bırakacağım, çıkalım." Kutay dolabın kapaklarını sertçe açtıktan sonra içinden bir tişört çıkarıp hızla üstüne geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
Genç Kız EdebiyatıZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...