Multimedya; Bölüm Şarkısı; İkiye On Kala-İyi ve güzel kadınlar hep ağlar.
İyi okumalar dilerim canlarım, hadi bu bölüm yorum sayısını 400 yapalım mı?💜💜 (Bu arada tenks for 82K:))
-----
Sevdiğiniz kişi size sarılmadıkça yaralarınız sarılmaz demişti annem ama sevdiğim kişi bana sarıldığı hâlde yaralarımın daha çok acıdığını hissedebiliyordun.
Sevgilim, kollarında cehennem dikenleri, bileklerinde katlettiğin umutlarının intikamı mı var da sarıldığın yerden kanatıyorsun yaralarımı?
Bir anne rahminde yeşeriyor umutlar, kırgınlıklar tarafından katledileceğini bilmeden. Ben bir umut yetiştirdim ruhumda; katil bendim, katilim o. Umutlarımı acımasızca öldürmesi, ruhumda geçmeyecek izler bırakması bende ki anlamını değiştirecek kadar güçlü değildi. Çünkü biliyordum ki o yaraları açtıysa saracaktı.
Öyle demişti, sarar mıydı?
Kutay Arslan ruhumda dokunduğu her yere izini bırakan; yaralarımı saran, sardığı yerleri tekrar ve tekrar kanatmayı başarabilen tek kişiydi. Ona karşı yenilmiştim de bana karşı yenilişini kaldıramamıştım.
Saniyelerin dakikalara bir deprem misali yıkıldığı anlarda söylediği cümle ile kaşlarım çatılmış ve geri çekilmek için onu itmiştim. Avuç içimdeki yaradan sızan kan onun üstündeki gömleğe emare bırakırken, "Ne?" Diye sordum, kalbim artık istemsizce çırpınmaya başlamıştı.
"Ne dediğimi duydun, seni kıran insanlara tekrar güvenmek gibi bir hata yapma."
"Sana da güvenmeyeyim o zaman?" Ona sorgulayan ifadeyle bakarken Kutay gözlerini kapattı, birkaç saniye soluklandı. Gözlerini açtığında ise ölü topraklarında harlanmış bir ifade vardı.
"Seni defalarca kıran kişi olan Rüzgâr'dan bahsediyorum." Bir bana bir de beyaz zemine kan damlatan avucuma baktıktan sonra bana doğru ilerledi ama ben bir adım gerileyerek aramızdaki mesafeyi korumaya devam ettim. "Beni onunla aynı kefeye koyamazsın. Ben, senden bir parça olan gölgenin bile olmadığı yerlerde senin yanındayım. Sen istemesen de beni terk etsen de senin zihninde, seninle birlikteyim."
Konuşmak, kalbimi parçaladığı kelimeleri çıkarmak istedim lâkin deriyi iki yakaya ayıran bıçağı çıkarmaktan farksızdı. Daha çok yaralanacaktım, hep öyle olmuştu.
Ona kırgın bir bakış attım ve kollarımı göğsümde bağlayarak öfkeyle soluklandım. "Sana inanmıyorum." Bıçağı yaramdan çıkardım ve yansımamdaki kişinin sol tarafına sapladım. "Yalan söylüyorsun, eminim ki bu da o sikik oyunlarından biridir. Hep bir oyun yok muydu zaten hayatımızda?" Gerildiği için acıyan avuç içimi yasladığım yerden çektim ve o bana, onu binbir parçaya ayırmışım gibi bakarken bakışlarımı etrafta dolandırdım. Rüzgâr intihar ettiğinde neredeyse delirecek bir acı yüklenmişken ve Rüzgâr'ın beni bu acıdan kurtularak gelmesini reddetmesini öğrenmişken dik durmak zordu. Sırtımı duvara yaslayıp yere yığılmamak için kendimi zor tutuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...