Multimedya; Bölüm Şarkısı; Duman-Kırmış Kalbini
İyi okumalar dilerimm💜💜
----
Ölülerin arasında sıkışıp kalmışız, alamadıkları nefes çınlıyor kulağımızda. Gör bak, nasıl da ölüm bize adım adıma.
Ölülerin ruhu gökyüzünü esareti altına almışken ve ruhları, bir zaman içinde barındıran cansız bedenleri, ölü topraklara gömülmüşken onların arasında soluklanıyorduk.
Ufuk.
Biz ufukta nefes almaya çalışanlardan ibarettik.
Rahminizde, canınızın bir parçası verilen bir bebeği büyütseniz onu bir gün zehirleyebilecek kadar gözünüz dönebilir miydi?
Birini, gökyüzünde yıldızları bile göremeyecek bir şekilde parçalasanız parmak uçlarınıza bulaşan kan ile huzurlu bir uyku uyuyabilir miydiniz?
Parçalanan bendim, yıldızlara kör olan ve uykuları kaçan da bendim.
Bazı kelimeler ve olaylar, üstüne binlerce anlamı sığdırabilir, sizin omuzlarınıza çöküp yıkılmanızı sağlayabilirdi. Öğrendiğim gerçekleri kaldırabilmiştim, yani öyle düşünüyordum fakat geçmişten beni gafil avlayan anı gördüğüm rüyadan ağlayarak uyanmamı sağlamıştı. Gördüğüm şey rüya değildi aslında, zihnimdeki anıların tozu kalkmış ve birçok raf ben uykudayken üstüme devrilmişti.
Gözümden akan yaşlar, hıçkırıklarımı boğazıma dizerken aynı zamanda omuzlarımın sarsılmasına neden oluyordu. Kırılma noktam ve uçurumdan düşme anım burasıydı. Kutay'ın elleri ağlayarak uyandığım uykumun, bende bıraktığı etkiyi geçirmek için sırtımı okşarken kolları bedenime sarılıydı. Dağılmış, yorgun ve uykusuzdum.
Babacığım, bu sefer hissedemediğim şey dizlerim değil kalbim.
"Ağlama ne olur, yemin ederim senden daha fazla yıkılıyorum."
Hıçkırdım. "Yapamıyorum artık." Aldığım kesik nefesler neşter gibi ciğerlerimi delip geçerken Kutay geri çekilmek istese de kollarım ona sımsıkı sarılmıştı, ona sığınmıştım. Bir adım gerilemesi ortasında oturduğum sokağın tavanını başıma yıkardı. "Kutay, çok yoruldum ben." Sanki acımı geçirebilecekmiş gibi dişlerimi onun omuzuna geçirdim ve göz yaşlarım omuzlarındaki yükleri sulayıp çoğaltırken tırnaklarımı sırtına geçirdim.
"Biliyorum," dedi sesi kendini suçlu hissettiğini gösteriyordu. "Biliyorum, özür dilerim sevgilim."
"Annem çok acımasız, insanlar çok acımasız." Boğazıma dizilen vaveyla silsilesi dudaklarımı biraz daha aralamamı, pusuya yatmış bir şekilde bekliyorlardı. "Kutay, ben mahvoldum. Toparlanamıyorum."
"Mahvolduysak beraber olduk sevgilim, beraber toparlanacağız."
Başımı iki yana sallayarak ondan ayrılırken vücudumun titreyişini saç tellerimden anlayabiliyordum. "Sen güçlüsün," dedim bakışlarımı ondan kaçırırken. Kutay yanaklarımdan akan göz yaşları silerken bakışlarımızla kurmaya çalıştığı köprüde tek başınaydı. "Sen dağıldığında toparlanabiliyorsun, ben yapamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...