Multimedya; Kutay ve Almina.
Evett, ben geldimm :)
Sınavım geçtiğine göre bölümleri tekrardan iki günde bir atmaya devam edeceğim :)
İyi okumalar dilerim💜
-----
Başınızı göğe kaldırıp yıldızlara baktığınızda milyonlarca yıldızın arasında sadece sayılı birkaç tane yıldız görebilirdiniz.
Kalan yıldızlar neredeydi?
Yaşamayı beceremeyip ışıklarını mı söndürmüşlerdi?
Işığım sönmüştü, yaşamayı beceremeyen dağılmış bir ruha sahipken başka birinin sönmüş ışığını topraklarıma gömmenin yükünü kaldırabilir miydim?
Kaldırabilsem, küser miydim böyle acımasız bir ruhu sahiplendiği için bedenime?
Kum tanelerinin kırmızıya çaldığı kadar bir vakit geçmiş ve dizlerimin üstünde yere düştüğümü zannederken onun kollarının arasında hissetmiştim bedenimi.
Babam öldüğünde hissizleştiğimi zannediyordum, boğazımı saran eller kime aitti?
Hangi yansımama baktığımda ellerimde var olmayan kanı görecektim?
"Gitmeliyiz, Almina." Düşünce beni tutacağından emindim, yanılmıştım. O benim düşmeme izin vermezdi.
Zaman nasıl geçti bilmiyordum. Caner'in yerde uzanmış cansız bedenine bakıyor ve titreyen ellerimi destek almak için Kutay'a sıkıca sarıyordum. "Güzelim bana bak." Beni tuttuğu uçurumlardan onun ölü topraklarına uzandım. Bana etrafa yansıttığı bakışlarının aksine nikbinlik dolu bir ifadeyle bakıyor, karanlık kuyudaki bedenimi kurtarmak için elini uzatıyordu.
Sen de o kuyudasın Kutay, bu hikaye bu yüzden başladı ya zaten.
Titrek, çatlak yerlerinden kan sızan ses tonumla konuştum. "Öl-öldü mü?"
Kutay yatıştırıcı kelimelerini bekletmeden dudaklarından döktü. "Yapmak zorundaydın güzelim. Yapmasaydın onun yerinde ikimiz olurduk. Bizi kurtardın. Duydun mu beni, bizi kurtardın." Derin bir nefes almaya çalışarak başımı onun omuzuna gömdüm ve her şeyden soyutlanmaya çalıştım. Kendi zihnimde kurulan şehir üstüme devrilmiş, duvarlardaki kanlı yazıların yanına başka birinin kanı eklenmişti. Burnum nükseden kanın kokusu midemin çalkalanmasına neden olurken Kutay beni kucağına aldı ve saniyeler içerisinde günlerimi devirdiğim odadan çıkardı.
Birkaç şey söylüyordu ama onu duyamıyordum. Duyduğum sesler boğuk, ara sıra açtığım gözlerimin arasından gördüğüm yüzü fluydu. Apartman dairesinden çıkmış ve onlarca merdiveni onun kucağında indikten sonra apartmandan ayrılmıştık. Soğuk hava, bedenimdeki her bir noktaya kıymık gibi batarken oradan oraya savrulan bilincim bu soğukla ait olduğu yere dönmüştü.
"Güzelim, bana bak. Bana bak ki seni hissettiğin o karanlıktan kurtarabileyim."
Ona baktım. Ona baktım ve var olmanın en güzel halini gördüm. Ona baktım ve onun için daldığım karanlıktan yine onun için çıktım. "Kutay?"
"Evet güzelim buradayım, senin buradayım ve her zaman senin için burada olacağım." Konuşmadım, o damarlarımda dolanan perçinlenme hissini yok ederken gözlerimi kapadım. Gök yüzünden düşen küçük, beyaz taneler yüzüme birer birer düşerek yok olurken Kutay yine kucağında benimle birlikte arabaya binmiş ve soğuk Kutay'ın kapattığı kapının arkasında kalmıştı. Arabanın çalıştığını hissederken başka birinin varlığını fark ederek gözlerimi aralamak istesem de o kadar bitkin ve donmuş bir haldeydim ki kirpiklerimi birbirinden bile ayırıp etrafa bakamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...