Multimedya; bölümden bir sahne.
İyi okumalar dilerimm💜💜
-----
Ruhumda fecrin doğurduğu aydınlık yerini karanlığa bırakmış, güneş yüreğimde kızıllığını söndürmüştü. Iblisler sönen bu kızıllıkta masa kurmuş, kötüye dair ne varsa masaya dizerken melekler bile iyiliği bırakmış onlara eşlik ediyordu.
Arafta kalan ruhum yavaş yavaş cehenneme sürüklenirken omurgalarım cehennem ateşi dökülmüşcesine sızlıyordu.
Vücudumun bir deprem gibi titreyişi aslında bundan değildi. Günahların kirlettiği ruhumu taşıyan bedenimle geniş kapıdan içeri geçirdim. Sarsak adımlarla birkaç dakika yürüyüşümün ardından mezarın önüne gelmiştim. Bakış odağıma giren mezar taşı akmak için bekleyen göz yaşlarımın büyük bir acıyla yanaklarımdan süzülme nedeniydi.
"Baba...ben geldim." Kesik kesik nefeslerim boğazımı düğümlerken aldığım nefes ciğerlerimde tökezlemişti. Toprağın yaslandığı tozlu mermere oturup toprağı avuçladım. Toprak kurumuştu, üstünde yetişen ölü çiçekler ise benden daha çok yaşıyordu.
Göz kapaklarımı kefene bürüyerek gözlerime örttüm ve yüzüme esen hafif rüzgarın uğultusunu dinledim. Anlatacağım şeyler yüreğime yaslanmış göğsümdeki ağrı vücudumu talan etmişti. Ağrıyı biraz dindirmek adına dudaklarımı aralayıp zehirli kelimelerin idamını verdim.
"Çok yoruldum baba, canım çok yanıyor. Yanına gelmek istiyorum..." buğulu gözlerimi mezar taşına diktim. "Yapamıyorum baba, sevdiklerimi bırakıp yanına gelemiyorum. Hâlbuki kimsenin umrunda değilim, yanına gelsem ne olur kk?" Sesime doğan acı; mutluluklarımı katletmiş, kendini ön plana çıkarmıştı. Mutluluğun bende bıraktığı son emare olan kan, ruhuma intiharları resmetmişti.
"Baba burada olmak için çok genç değil miydin? Bizi nasıl bırakıp gidebildin." Gözyaşlarım yanaklarımı yıkarken hıçkırmamak için kendimi tutmaya çalıştım.
Tanrım, lütfen göğsümdeki bedenimi yakıp kavuran ağrıyı biraz hafiflet.
Artık dayanacak gücüm kalmadı.
"Senin kanatlarının altındayken hayat daha kolay geliyordu. Şimdi bir tek söz bile incitebiliyor beni. Lütfen bu kadar kolay incindiğim için bana kızma olur mu?" Göğsümde çürüyen şehrin binaları teker teker yıkılırken ortaya çıkan kaosta kaybolmaktan kendimi alıkoyamamıştım.
Soluduğum toz, yıkılan binaların gökyüzüne bıraktığı ölü hücrelerdi.
Titreyen parmaklarım mezar taşına uzandı ve usulca gezindi babamın isminde. Gözyaşları yanağımdan süzülürken bunların aslında küçük bir kız çocuğunun izmihlali olduğunu biliyordum.
Artık kendi içimdeki savaşlara kazanmak için değil, daha az yenilgi alabilmek için giriyor gibiydim. Ne kadar çok izmihlalim varmış benim..
"Hava soğuk gibi, orada üşümüyorsun değil mi baba? Benim ruhum zemheri soğuğunda kalmış gibi titriyor. Senden sonra..." yutkunarak kendime biraz zaman tanıdıktan sonra devam ettim. "Senden sonra fazla sevgisiz kaldı. Hayır annemi şikayet etmiyorum sadece bizden ayrılırken onu da yanında götürmüşsün gibi hissediyorum." Kanlı kelimeler urgana dizilmiş boynuma dolanırken şah damarıma kelimelerin keskin harfleri batmıştı. Süzülen kan babamın toprağına düşmüş, yetişen çiçek cehenneme armağan edilmişti.
"Sanki annemin bize olan sevgisi de buraya seninle gömüldü baba." Güçlü çıkarmaya çalıştığım sesim sonlara doğru kısılmış harfler isyanını dile getirmişti. "Ağlamak istemiyorum ama olmuyor baba, sana güçlü olacağıma dair verdiğim sözü tutamıyorum." Hıçkırarak ağlarken sesim bir hayli cılız çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
Genç Kız EdebiyatıZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...