Multimedya; Bölüm Şarkısı; Perdenin Ardındakiler-Beni Kendinden Kurtar
İyi okumalar dilerimm. (50.bölüme geldik farkında mısınız?? Koskocaman yolu bitiriyoruz resmen.)💜💜
----
Ruhum, zihninde kurduğu kumpaslara şeytanın karışmasına izin veren bir adam kadar çirkindi.
Ve ruhum, izbe sokakların ceset kokan kaldırımlarında yetişen ölü çiçekler kadar güzeldi.
Yürüdüğünüz yol denize çıkıyor diye manzarayı güzel sanırdınız fakat manzaraya bakarak yürüdüğünüzden uçurumun kenarında dolaştığınızın farkına varamazdınız. Uçurum oydu, ölü toprak hareleriydi ve bedenimizi bekleyen keskin kayalıklar, geçmişimizdi. Zihnim, hikayenin dikkat çeken diğer cümlesini fısıldadı. Sesi karanlıktı, gözleri kapanmıştı.
Ben, senin olmadığın yerlerde bulunduğumda çirkinim.
Ve ben senin olmadığın yerlerde seni düşleyecek kadar güzelim.
O, o kadar benimleydi ki gittiğim yerlere onu götürüyordum, kendimi değil. Ondan gitmek istediğim vakitlerde bile bir şekilde onu alıp gitmiştim. Biz birbirine sarılan sarmaşıklardan ibarettik.
Acılarımın hissizleştirdiği duygularım, parmaklarıma yön vererek tekrar onun saçlarıyla buluştururken Kutay defalarca yaptığı şeyi yaparak tekrar dövmemi buseledi. "Ben çok mu bencilim Kutay? Ya da ailem konusunda çok mu umursamaz biri miyim?" Belirli bir umursamazlığım vardı ve bu, onun bende kapladığı değerden kaynaklıydı.
Kutay kısık bir sesle konuştu. "Sen bencil değilsin Almina, sen sadece konu ben olduğumda herkese karşı duvar örüyorsun. Tıpkı konu sen olduğunda herkese karşı koyduğum duvarları sertleştirdiğim gibi." Geceden saçlarını öptüm, yıldızları dudaklarımla bulaştı. Sanki yıldızlar, onu buselediğim an ruhunu aydınlatayım diye yer edinmişti dudaklarıma.
"O duvarların üstümüze yıkılmasını istemiyorum." Kutay başını sol göğsümden kaldırıp ölü topraklarını çakır mavilerime kenetledi.
"Ne fark eder ki?" Dediğinde nefesi dudaklarıma çarptı. "İlk tanıştığımızda da ikimiz de birer enkaz değil miydik?"
Ölü topraklarındaki kuruluk yüzünden meydana gelen çatlaklığı yok etmek için gözlerime sığdırdığım okyanusları feda edecek kadar katı bir ses tonuyla konuştum. "Öyleydik."
Kollarımı boynuna dolayarak başımı ona yasladım ve birkaç saniye onda soluklandım. Sanki sokağın ortasında yüzüme esen sert rüzgarın sesini dinliyordum. Zihnimde bir yerlerde, yerle birdik. Sokak çıkmazdı ve etrafımızda sokağın duvarlarını kan rengiyle boyamak isteyen iblisler vardı. Ona aramızda bir veba gibi büyüyen ve sadece benim görebildiğim sırdan bahsetmek için tüm cesaretimi toplayıp dudaklarımı aralayacaktım ki benden önce konuştu. "Şu dünyada en güzel şey oluşunun farkındasın değil mi Almina?" Kelimeleri benim dökeceğim kelimelere tezat çiçeklerle süslenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...