Multimedya; Bölüm şarkısı; Pera-Seni Kaybettiğimde
Keyifli okumalar dilerimm❤
-------
Bileklerime yaslanan rengarenk intiharlar, zihnimde gerçekleşmeyen hayallerden fazlası değildi.
Oradalardı, katledildiklerinde ortaya çıkan kan ile geleceğimi kirletmek istiyorlardı.
Bir keresinde çok iyi hatırlıyorum, küçüktüm. Zihnimin duvarları oluşmamıştı daha, o kadar tozlu bir anıydı bu.
Rüzgar, ablam ve ben ailelerimizle gittiğimiz bir piknikte, vakit geçmesi için oyun oynuyorduk. Birbirimize vermek için çiçek toplamaya gitmiştik ve Rüzgar papatya ile gül toplamıştı. Gülü toplarken dikenleri eline batmıştı ve bu yüzden gülü ablama değil bana vermişti.
Kutay ile son konuşmamızdan olsa gerek zihnim Rüzgar ile dolup taşmıştı ve kalan yol boyunca kabuslar zihnimi perçinlemişti.
Gün ilk ışıklarını gökyüzüne yayarken, evimin önünde durmuştuk. Kutay uzun süredir uyumadığı için bayılacak gibi duruyordu ve bu içimi sızlatmıştı. "Eğer çok yorgunsan, bize gelip dinlenebilirsin?" Saçları, zihninden sirayet eden dağınıklığa bürünmüştü. Gözleri yorgunluğun emarelerini taşıyordu ve aralık olan dolgun dudakları zihnime dün gecenin anılarını düşürmüştü.
Dudaklarım sızlar gibi oldu.
"Beni eve mi atmak istiyorsun?" Gözlerimi devirdiğimde Kutay'ın bakışları yüzümde oyalandı ve aramızda garip bir bakışma geçti. Yutkunarak yerimde toparlandım. "Gitsem iyi olacak, kendine iyi bak." Önce Araf'ı kucaklamış daha sonra bavulumu alarak arabadan inmiştim. Kutay bakışlarının varlığını sürdürürken dudakları kıpırdandı. "Nerede olduğumu biliyorsun."
Başımı sallayarak kapıyı kapattığımda Kutay gaza basarak saniyeler içerisinde ortadan kaybolmuştu. Bir an hissettiğim boşluk yüzünden bir süre olduğum yerde durmuş daha sonra güvenliğe selam vererek bahçeyi aşmıştım. Araf etrafı tanımış gibi başını göğsümden kaldırarak miyavladı. "Evet kızım, evimize geldik." Diye konuştum evin içindeyken hissettiğim evsizliğimi yok sayarak.
Birden zihnime çığ gibi Kutay'ın cümlesi düştüğünde olduğum yere çakıldım.
Kendine karşı dürüst olmuyorsun.
Kendime gelmeye çalışarak başımı iki yana salladım ve kapıyı çaldım. Evin içindeki kaosa kendimi hazırladığım saniyelerde kapı açıldı ve annemle göz göze geldim. İlk önce küçük bir şaşkınlık esintisi yüzünden geçmiş daha sonra çatılan kaşları bana babamın ölümünden sonraki zamanları hatırlatmıştı.
Sevgiye dair ne varsa katledilerek onun öfkesini ve hırsını sulamıştı
Sessizlik yemini vererek başıyla içeri geçmemi işaret ettiğinde dediğini yaptım. Fırtına öncesi sessizlik en az fırtına kadar beni yaralıyordu, bunu şimdi anlamıştım. Bavulumu portmantonun önüne bırakarak salona geçtiğimde bakışlarım koltuklarda oturan Yaz ve Selin'i buldu.
Yaz durumu kurtaramadığını belli eden bir bakış attığında dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım. Annem sessiz sakince yanımdan geçip ablamın yanına oturduğunda onu takip ederek çaprazındaki koltuğa oturdum.
"Hayatımda en nefret ettiğim şeylerden biri yalan Almina. Bunu bildiğin halde bana yalan söyledin." Yalanımı çözmesi elbet zor bir şey değildi, Selin'i araması yeterli olmuştu muhtemelen.
Ona meydan okuyan bakışlarımı yönlendirirken dudaklarımı araladım ve yaralayıcı cümlelerimi sığınağından çıkardım. Cümlelerim kurt gibi kana susamıştı ve yaraladığım her insanda, kırıldığı kadar kırmak istiyordu. "Anne hatırlıyor musun, babam ne kadar işi olursa olsun bir saatten sonra kendini bize ayırırdı. Bazen işleri gereğinden fazla oluyordu ama o bizi, uykusuzluğa tercih ediyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...