GP -25-

532 79 65
                                    

Multimedya; bölümden bir kesit.

Merhabalarr :))

----

Eğer gerçeklik payı olmayan hayalleri düşlerseniz, gerçekler kadar acı düşerdiniz.

Ben hayal kurmayı severdim, yani hayallerime babamın kanı bulaşmadan çok çok öncesinde. Dizlerim yaralanmamışken, avuç içlerim daha soğuk zemini tatmamışken bir sürü hayalim olmuştu.

Ve şimdi o hayallerden birini gerçekleştiriyordum.

Rüzgâr ile evimin çatısına çıkmış ve karanlık, göğü her saniye biraz daha esareti altına alırken yıldızları sayıyorduk. Yaşımız bir elin parmaklarından fazla, iki elin parmaklarından azdı.

Diyorum ya işte, hayat bize bir darbe dahi atmayacak kadar küçüktük.

"Gökteki yıldızları kim kovmuş olabilir ki? Dün gece daha fazla olduğuna eminim." Rüzgâr'ın çocuksu sesi, aramızdaki sessizliği yarıp geçtiğinde bakışlarımı iki rengin buluştuğu gözlerine çevirdim.

Hem ormanları hem okyanusları barındırıyordu hareleri ama ben ona gece bakmayı sevmiyordum.

Geceleri ormanları yakılıyor, okyanusları susuz kalıyordu.

Karanlık ondan irislerinin renklerini çalıyordu.

"Of Rüzgâr, sadece yıldızları göremiyoruz o kadar." Diye sitem ettim bakışlarımı tekrar göğe çevirirken. Bazı yıldızlar parlak, bazıları cılız ışığıyla göğe sığınmışlardı.

"Ben her şeyi görebiliyorum, mesela şu an gözlerin parlıyor ve sen bana bakmadığın halde bunu görebildim." Derin bir nefes alarak kalp çarpıntımın beni tarumara uğratmasına izin verirken aramızdaki ufacık mesafeyi de kapattım ve elini tuttum.

Kalbim daha fazla dayanamadı, artık onun avuçları içerisine konmuştu.

Kafesindeki parmaklıkları kırmış ve özgürlüğüne kavuşmuştu.

"Bazı yıldızlar, insanlar bakmadığı an parlamayı seviyor olmalı." Sesimdeki heyecan her şeyi yıkıp geçiyordu. Yıkıp geçtiklerinin arasında kendimi gördüm.

Kader gelecekten bir sayfayı önüme düşürdü ve kan dolu kelimeler arasında onun cinayetini gördüm.

Adeta sayfaya kazılarak yazılan kelimelerin kanı, eriyerek zemheri soğukluğundaki zeminle buluştu ve ortaya çıkan duman kanın yok olduğunun kanıtı olmuştu.

Rüzgâr beni ciddiye almadan neşeyle konuştu. "Saçmalıyorsun Almina, yıldızlar canlı değil ki." Bakışlarımı önce ona daha sonra tekrar gökyüzüne çevirdim ve her ne kadar bana inanmasa da ben konuşmaya devam ettim."Mesela şu an gökteki en parlak yıldıza bakıyorum ve ona bakarken hemen yanında duran yıldız gözüküyor." Çocuksu sesim, onun yanında olmanın ve onunla bir hayale gerçekleştirmenin verdiği telaşla birbirine karışan kelimelerimi dudaklarımdan döküyordu.

"Sonra dönüp o güçsüz ışığa sahip yıldıza bakıyorum ve o gözükmüyor ama orada olduğunu biliyorum. Çünkü başka bir yıldıza bakarken tekrar ortaya çıkıyor." Bakışlarım tekrar onun çehresine düştü, koyu kahve saçları yaz mevsiminin verdiği sıcaklıktan dolayı alnına yapışmıştı ve canlılık saçan teni, ölü toprağa girse toprakta çiçekler filizlerdi.

"Ben Ay'ı daha çok seviyorum, o hepsinden daha çok parlıyor. Yaz gibi."

Onun zihninde ablam etrafı aydınlatan Ay, ışığı yok etmeye çalışan karanlık gece ise bendim.

GEÇMİŞİN PENÇELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin