Multimedya; bölüm şarkısı; Zakkum-Acıta Acıta
Bölüme başlamadan şu sol alttaki yıldıza dokunursanız çok mutlu olurum :))
İyi okumalar dilerimm💙💙
-----
Kutay'dan
Kurduğum bu dünyada sadece kendimin cehennemiyim.
Cennetten kovulan ben değilim, hayatımın karanlığa batırılan yerleri.
Ne olduğu bilinmeyen bir tarihin, başka bir tarihe kucak açtığı sıralarda içimdeki acının takıldığı engebeli yollar, geçen acımasız zamanın bende bıraktığı emarelerdi. Hayatı bana emare bırakmayacak kadar umursamadığım zamanlar annemin üstüne toprak atmalarını izlerkendi ve şimdi hayatımda önem verdiğim son kişiyi toprak altına vermiştim. Şu an ise kardeşim karda üstümü örtse bile üşümeyecek olan bedenim acıdan tir tir titriyordu.
"Abi biraz yavaş olsan daha iyi olmaz mı? İkinci şişeyi bitiriyorsun." Kulüpte yeni yılın kutlaması yapılırken, ilk kez Aylin'siz yeni yıla girmenin verdiği acı göğsümü dikenli bir telle sarılmış gibi hissettiriyordu.
Dünya göğsümün üzerine mi düşmüştü, neydi bu göğsümdeki serzeniş?
Sanırım öyleydi, çünkü artık annemin yanına kardeşimin cesedi devrilmişti.
Bitirdiğim şişeyi diğerlerinin yanına koyarken beynimin uyuştuğunu ve bir bıçakla damarlarımı kestirecek kadar deliliği sahiplendiğimi fark ettim. Gözlerim, yorgunlukla kapanmak için bana yalvarırken ortalarda dolanan garsonlardan birine el işareti yaptım. Biraz daha içmeli, kardeşimin solup giden ciğerlerinin aynası olmalıydım.
Çünkü delilik mümkünü olan bir şeydi ve değer verdiğin kişileri kaybettikçe bu mümkünlük artıyordu.
Ve ben delirdim.
Delirdim çünkü ağzımda dün mezarından avuçlayarak ağzıma attığım o toprağın değişik tadı var.
"Abi yeter, kaç haftadır uyumuyorsun. Yemek yemiyorsun, kendinde olmadığın hâlde deli gibi oradan oraya gidiyorsun. Acını paylaşıyoruz ama bu şekilde olmaz. Her gece mezarda sabahlayarak kaybettiklerini geri getiremezsin." Murat'ın sesi bir kez daha sınırlarıma çarparak ölü topraklarıma düşerken yerimden kalkmaya çalıştım ama gereğinden fazla içtiğim için sarhoş olmuş ve kendimi hissedemez hâle gelmiştim.
Yeter miydi?
Asla.
"Murat biraz sesini kesersen emin ol her şey daha kolay olabilir." Diye konuştum, kelimeler sarhoşluğumdan olsa gerek anlamsız birkaç diziyi oluşturmuştu. İşaret ettiğim garson elindeki şişeyi önümdeki masaya yerleştirip yanımızdan ayrılırken Murat benden önce davranarak şişeye uzandı ve masanın diğer ucuna götürdü.
Canına susamış olmalıydı.
"Sesimi kesmiyorum, istediğin kadar bağırabilirsin. Topla kendini artık, iki aydır ölü gibisin. Sana gül eğlen demiyorum ama ölmeye de çalışma." Gibisini fazla kullandı.
Bir avcı tarafından köşeye kıstırılmış aslan gibi kükredim. "Uyuyamıyorum pezevenk, uyuyamıyorum. Siktir git katlanamıyorsan, sana muhtacım sanki yaşamak için."
Uyuyamıyordum çünkü nefesleri çalınacak kardeşimin cesedi sol göğsümü parçalıyor.
Uyuyamıyordum çünkü önümdeki fotoğraflardan dolup taşan gülüş kalbimi perçinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...