Multimedya; Bölüm Şarkısı; Duman-Kırmış Kalbini
-----
Zihnimdeki milyonlarca kapının ardındaki çürümüş ruhlar, içimdeki cehennemin yaktığı duygularımla harmanlanarak koca bir hayal kırıklığına dönüştü ve kalbime hançer gibi saplandı.
Artık, ölümüne günler sayan bir ihtiyardan farkım yoktu.
Riyakâr gecelerin bile bir şekilde sabaha ulaştığını, şeytanın adımlarını attığı kâbuslarımdan anlamıştım. Dün Caner gittikten sonra Kutay'a sorduğum hiçbir soruyu cevaplamamıştı ve sabaha kadar zihnimde dönüp duran sorular beni bir kâbusun kollarından diğerine düşürmüştü.
Hissettiğim yorgunlukla salonda uyuduğum hâlde gözümü araladığımda yatak odasındaydım. Yine onun boyun girintisine saklanmış, ona sarılı hâlde uyanmıştım.
Nasıl oluyordu bilmiyordum ama hissettiğim bütün kötülükler onun içindeki cehennem düşüyor ve bana cenneti sunuyordu.
Onun cenneti bile cehennemdi ve ben ona içimde tuttuğum cehennemi sunarken cenneti gösteriyordum.
Parmaklarım benden izinsizce havalanarak onun yüzüne dokunduğunda, huzur çehresinden parmak uçlarıma sirayet etti. Sakalları çıkmaya başlamıştı ve parmaklarıma batan kıymıklar garip bir şekilde hoşuma gidiyordu. Göz kapakları titreşerek aralandığında bunu beklemediğim için bir an bocaladım.
Birkaç saniye ölü topraklarıyla göz göze düştüğümüzde Kutay hafif gülerek, uyku mahmurluğuyla konuştu. "Ben uykudayken benden mi faydalanıyorsun?" Parmaklarımı çekerek yüzüyle olan temasımı kopardım ve yatakta doğrularak ona baktım.
"Dün gece yaşadığımız şeylerle ilgili neden hiçbir şey anlatmıyorsun?" Kutay sıkıntılı bir nefes vererek yatakta doğrulduğunda bakışlarım yüzünde oyalanıyordu. Bu konuyu açmamamı istediğini biliyordum ama dün gece yaşadığımız şeyler normal değildi.
"Almina bak seni tehlikeye attım biliyorum ama bunun bir daha olmaması için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsin." Sesi kendine olan güveninin göğe uzandığının kanıtıydı lakin şakaklarıma dokundurulan soğuk metal hâlâ omurgamdan aşağı soğuk bir sızı inmesine sebep oluyordu.
Aramızdaki mesafeyi kapatarak ona doğru ilerlediğimde Kutay'ın yorgun bakışları bende oyalanıyordu. "En azından bizden ne istediklerini söylesen?"
Kutay bıkkınlık dolu ses tonuyla konuştu. "Bak Caner eski yakın bir arkadaşım ve şu an için anladığım kadarıyla ikimizin de ölmesini istiyor."
Ona hayretle baktım. "Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun Kutay?" Kutay yanındaki siyah komodine uzanarak sigara paketini aldı. "Çünkü elini kana bulayacağını sanmıyorum." Diye konuştu dudaklarıyla çıkardığı sigarasını tutuştururken.
"Senin sanrılarına göre mi hareket edeceğiz?" Kutay elleriyle saçlarını karıştırdıktan sonra dudaklarında dengelediği sigarayı çekti. "Bana güveniyor musun?" Sesi tuzaklarla kurulu ormana adım atıyormuşum gibi hissettirdi. Birine güvenmeyi bırakalı uzun zaman oluyordu ama ona karşı kalbimde bir şeyler filizleniyordu.
Güven tohumlarını onunla karşılaştığımız ilk an zihnime düşürmüş, gün geçtikçe o tohumu sulamıştı.
Başımı salladım. Kutay dudaklarından çektiği yarılanmış sigarayı komodinde söndürdükten sonra aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. Bir nefes kadar uzağımda kaldığında yutkundum. Sigara ile harmanlanmış kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapatmamak için kendimle savaşa girdim.
"O zaman," Diye konuştu, sesi itiraz istemediğini belirtiyordu. "Bu konu hakkında en ufak bir yorum yapmanı istemiyorum." Biraz yaklaştığında ne yapacağımı bilemez hâlde ölü topraklarına bakakaldım. Kutay biraz daha yaklaştıktan sonra dudaklarını dudağımın kenarına bastırdığında mideme düşen kor alev ile kalp atışlarım hızlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...