Multimedya; bölümden bir kesit. Bölüm şarkısı; Çağan Şengül-Tenha
İyi okumalar dilerimm❤❤
-----
Bir şarap misali, yıllanmış acılarımı içiyorum kana kana. Ruhum kanıyor, bedenim ruhum ile bütünleştiğim yerden dökülüyordu. Her bir hücremle kanıyor, parçalanıyor buna rağmen susuzluğumu gidermeye çalışarak içmeye devam ediyordum. Nefesim daha fazla ciğerlerime ulaşamadan kesildiğinde, nefessiz devam etmeye çalışıyordum ama kalbim avucuma döküyordu kurumuş kabuklarını.
Tanrım çok acıyorum, bana yardım et.
Tanrım çok acıyor, ona yardım et.
Gökteki bulutlar, kendilerine ait minik parçalarını yeryüzüne düşürerek kar tanelerinin hayatını saniyelerde ibaret kılarken birkaç kar tanesi benim saçlarıma tutunuyordu. Açık kumral saçlarım kar tanelerinin mezar taşlarıydı.
Yılbaşına birkaç saat kalmışken ve benim aklım, aramıza giren günlerdeyken ona dokunmak için sızlanan parmaklarımı avuç içime gömdüm. Onu o kadar özlüyordum ki kendi içimden çıkmaya kalksam ardımda özlem kelimesinin somut hali kalırdı.
Yine de buna rağmen, kalbim saatleri bana sancı vererek geçirmesine rağmen onu arayamıyordum. Ona zihnime göre verdiğim bir kararla gitmesini söylemiştim, onu hep arzulayan kalbim ise yine kırgınlıkların arasından onu istiyordu.
Kırgınlıkların bile kül oldu kalbim, neden katilini geri çağırmak istiyorsun ki?
"Almina, yemek hazırmış. Hadi güzelim!" Cem'in seslenişi olduğum yerde irkilerek ona dönmemi sağladığında yanında Selin ile bana baktığını gördüm. Kutay gitmişti ve eski hayatıma geri dönerek günlük aynı olayları tekrarlar hâle gelmiştim. Kollarımı, üşüdüğüm için birbirine sararak yerimden kalktım ve onlarla aramdaki mesafeyi kapattım. Sanki aylar öncesinde birbirimizden hiç nefret etmemiş gibi normal bir şekilde sohbet ediyor, gülümsüyorduk. Bu garipti.
"Araf nerede?" Diye sordum masada ablamın yanına geçerken.
Annem bu onun umrunda değilmiş gibi omuz silkti. "Merdivenlerden çıktı, uykusu var gibiydi." Bana uzattığı tabağı alarak önüme düşen saçlarımı geriye attım ve bakışlarımı etrafta gezdirmeden yemeğe odaklandım. Onunla olan hayatıma o kadar alışmıştım ki birkaç kişiden fazla olan ortamlar beni boğuyordu.
"Ee anlatın bakalım, var mı bu gece kaçmaya çalışan?" Çatalımı ete bırakarak soruyu soran Hatice Teyzem'e daha sonra yanında bize sırıtarak bakan Rüzgâr'a kaydı. "Benim başım ağrıyor, onlar çıkabilirler istedikleri yere. Ben yukarıda dinleneceğim." Dudaklarımın arkasına bıraktığım yemeği çiğneyerek bana itiraz eden gözlerle bakan onlardan kaçtım ve sessizliğe gömülerek yemeğimi yemeye devam ettim. Rüzgâr yemek boyunca bakışlarını üstünde gezdirerek rahatsız olmama neden olsa da ona tip tip bakıp önüne dönmesi gereken bakışlar atamayacak kadar uzaktım onlardan.
Kutay, benden bıkana kadar sana geleceğim demişti ama o gideli on altı gün oluyordu, onun gitmesini söyleyen kişi olmama rağmen gelmesini bekliyordum.
Murat hastaneden çıkmıştı, günler boyunca arayıp ilk yemek yiyemediği için telefonda ağlamış ve Kutay ile ilgili birkaç bilgiyi ben istemeden vererek merakımı gidermeye çalışmıştı. "Biz Selin ile hazırlanmaya çıkıyoruz, bizimle gelmek isteyen odama gelebilir." Yaz bana ters bir bakış attı ardından gözlerini kıstı. "Yetmiş yaşına merdiven dayamış biri gibi evde oturmak istiyorsanız da Almina size örgülerin yerini göstersin." Bu lafı annemlere değil de bana attığını bildiğim için ona yeşil harelerini yakacak kadar öfkeli bir bakış attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...