Multimedya; Bölüm şarkısı; Mavi Gri-O Ben Olamam
İyi okumalar dilerim, satır aralarında sizi bekliyor olacağımm .d💜💜
------
Sevgilim cam ile çerçeve arasında sıkışmış bir fotoğraf karesindeyiz seninle. İkimizde ruhlarımızın birbirine sarılan yerleri birbirimizi iyileştirdiği için mutlu, yeni doğmuş bir bebek gibi günahsız olduğumuzu sanarak huzurluyuz.
Öyle değildi, günah kendini bir şekilde hatırlatırdı.
Hatırlattı da.
Hissettiğim inkisarın koynu, zihnime yılan gibi süzülmüştü ve artık o fotoğrafa bakarken huzuru görmüyordum. İkimizin tam ortasından geçen cam parçası ilişiyor harelerime ve çatlayan cam, bir ayna olarak yansımamı iki parçaya ayırıyordu.
Hem o hem ben parçalanıyordum aslında.
Dövmeye bakarken son haftalar düşündüğüm fotoğraftaki o çatlak sanki üstüne görünmez bir yarabandı kapatılarak kaybolmuştu. Onu affetmiş olabilir miydim? Birkaç damla gözyaşım gözümden süzülürken Kutay beni kucağına oturtturarak kollarını sıkıca vücuduma sardı. Beni tekrardan kanatları altına alıyordu, bu sefer içindeki hırsla değil sevgiyle yapıyordu bunu. "Neden ağlıyorsun ki?" Dedi dakikalar sonra sessizliği bozarken.
Parmaklarım kazağının içinde kalarak bıçağın üstünde dolanırken ruhumun parmaklarımın jiletle kesildiğini hissediyordum. "Ağlamam gereken şeyler vardır belki."
"Ama ben yanındaydım." Sadece yanımda değil, yarınımda ve yansımamdasın Kutay.
Burnumu çekerek, "Biliyorum," diye söylendim. "Hep bildim." Ona kızgın olduğumda bile bir şekilde sürekli onu düşünüyordum. Sanki okuduğum kitaplardaki karakterler de ona aşıktı, dalgınlıkla baktığım tabloyu o günler öncesinde izlemişti de harelerimiz zaman kavramını yitirerek göz göze gelmişti tabloda.
"Senin yokluğunla bir daha sınanmak istemiyorum güzelim." Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırsa onu tam olarak affedememenin verdiği zorluk ile kucağında küçülerek gözlerimi kapattım. Nefesi, bir yaz esintisi gibi yüzümün her bir yerine vurdu, daha sonra durdu. "Neredeyse hemen hemen her insan hayatında bir kez yetim kalır," diye konuştu zorlukla, sanki kalbi göğüs kafesini zorluyordu. "Ben bir altı yaşımda bir de yirmi iki yaşımda yetim kaldım. İnsan yüreği bunu zor kaldırırken ben iki kez bu yükü sırtlandım."
Beni annesi kadar değerli mi görüyordu?
Onu babamı sever gibi sevdiğimi hissettirmek için bir şeyler söylemek istedim ama söylediği cümlenin ağırlığı o kadar fazlaydı ki hıçkırmaktan başka bir şey yapamamıştım.
"Öfkeliysen öfkeni gel kus bebeğim, her şeyi kendi içinde çözemezsin ki." Şefkât dolu elleri ensemden tutarak başımı daha çok yaslamamı sağlarken göğsünün üstündeki elim yumruk halini almıştı. O benim dinlendiğim şehirdi, bir kasırga olup o şehri mahvetmek daha sonra paramparça olarak onu toplamak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN PENÇELERİ
ChickLitZamanın katledildiği bir gece yarısı kanın sirayet ettiği ay, fecr'in kaybolduğu gökyüzüne sığındı. Tanrı, birbirlerine idam ettiği iki ruhsuz meleği kemikten kalemlerine doldurdu. Akan her damla göz yaşı kader sayfasına yazıldı. Akrep ile yelkovan...