GP -56-

515 61 508
                                    

Multimedya; Almina. Bölüm şarkısı; Perdenin Ardındakiler-Hatıralarım

 Bölüm şarkısı; Perdenin Ardındakiler-Hatıralarım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar dilerim💜💜

----

Sus ve dinle; gökyüzünden düşerken attığım çığlığı,
Kapat gözlerini; hisset karanlığa sakladığım yıldızlarımı.

İlacı, zehirden ayıran dozuydu. Dozu kaçan hiçbir şey yolunda düz ilerleyemez, freni bozulmuş bir araba gibi etrafa savrularak önce sizi daha sonra çevrenizi yakıp yıkardı.

Dozu fazla kaçırmış ve kaçınılmaz olanı gerçekleştirerek cehennemin koynuna düşmüştük.

Soluduğum hava oksijen değildi, onun kokusuydu ve her geçen saniye o kokunun yerini geniz yakıcı bir koku yer alıyordu. Kutay başımı daha sert bir şekilde göğsüne yaslarken yorgun bir şekilde parmaklarımla onun tişörtünü kavradım, aralık olan bakışlarımı kapının olduğu yöne çevirdim.

Koridora yaklaşan her kimse geri gitmişti.

"Sakin ol," dedi Kutay, söylemesi gereken son cümle buydu. Hava yoktu, ateş çemberi etrafımızdaydı ve biz yanmadan buradan çıkamayacaktık. "Garajdan girdik, oradan çıkacağız. Küçük nefesler al ve bana güven." Başka yapabileceğim bir şey olmadığı için öksürerek onu onayladığımda Kutay adeta koşarak ilerledi ve parmaklarını kapının kulpuna sardığı anda acıyla inledi. Kapının iki yanında kalan ateş demiri adeta kızgın bir lava çevirmiş olmalıydı.

Ciğerlerim sıkışıyor, aralık olan yerlerden genzime sıçrayan zehirli duman puslu bir şekilde görmeme neden oluyordu. "Kutay," diye mırıldandım, alttan ona baygın bakışlar atarken. "Dikkat et."

Kutay acele etmemiz gerektiğini fark ederek yanacağını bile bile parmaklarını kulpa sardı ve kapıyı hızlı bir şekilde açarak şiddetle öksürmeye başladı. Ev sessizdi, ateşler her yeri sarmıştı ve çoğu şeyin çıtırdama sesini duyabiliyordum.

Merdivenleri başına vardığımızda diğer odadaki ateşler büyümüş, koridorda ağaçtan dökülmüş yaprak gibi toplanmıştı. Yaprağı burayı toplayan bekçiydi. Merdivenlerin başına doğru ilerlerken, Kutay eliyle alnındaki teri sildi, köşeyi dönecekken ayağı birbirine takılarak ikimizin de düşmesine neden oldu. "Sikeyim," diye haykırdığında avuç içlerim kül olan yerdeydi. "Boğuluyorum."

Boğuluyorduk.

Haddimizden fazla olan okyanuslara açılmıştık ve birimiz diğerimize yardım edemiyordu.

"Kaybedecek vakit yok, hadi Kutay."

Kutay ölü topraklarına çakılmış kibriti bana çevirdiğinde dizlerimin üstünde ona bakıyordum. Alevler sağ tarafımızda ve sol tarafımızdaydı fakat biz sol tarafta kalanı daha çok hissediyorduk. "Böyle olmaması gerekiyordu, bunu tamamen bitirecektik ama şimdi biz bitiyoruz kalbimin nabzı."

GEÇMİŞİN PENÇELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin