#3

78.6K 3.2K 58
                                    

"Arabanın fren kabloları kesilmiş. Kaza falan değil bu kesinlikle cinayet."

Uhud sinirle sıktı elini. Parmakları kızarmıştı, bir yerleri kırmak istiyordu! Çenesi kasılırken bakışlarını avukatına çevirdi.

"Ablama ve Enişteme bunu kimin yaptığını bulup onu kendi ellerimle öldüreceğim!"

"Uhud soruşturmaya dahil olursak her türlü bilgiye erişebiliriz. Lütfen polisle işbirliği içinde olduğunu unutma!"

Elini masaya vurup ayağa kalktı. Bir elini pantolonunun cebine koyarak diğer elini simsiyah gür saçlarına öfkeyle geçirdi.

"Polislerle iş birliği! Söylesene bu iş birliği sonucunda o adamı öldürmem için bana verecekler mi?"

Avukatı onun bu ciddiyetsiz sözlerine göz devirdi.

"Sanırım hayır. Ama adamlarım ve ben araştırmalarımızı sürdürüyoruz merak etme."

dedi Avukatı Mete. Neredeyse beş yıldır beraberlerdi ve onu arkadaşı gibi görürdü.

"Bu arada eve giren o adamı buldunuz mu?"

Uhud o an aklına düşmüş gibi aniden parlayan gözlerini açtı. Bunu nasıl unutabilmişti? Korumaları bir işe yarayıp adamı kaçmadan yakalayabilmişti neyseki.

O adamı konuşturup sonrada kafasına sıkmak için büyük bir istek duydu. Ne cüretle Cansu'nun odasına girip ona zarar verebilirdi!

"O adam elimde. Konuşturup kimin gönderdiğini öğrenmeye çalışacağım."

"Peki o halde gelişmeleri bildiririm sana."

Mete çıkıp da kapısı kapandığında düşünceleriyle yalnız kaldı. Ablasını ve eniştesini kaybedeli yaklaşık bir ay oluyordu. Neredeyse gram uyumamıştı. Biliyordu ki katilleri bulup intikamını almadan ona rahat yoktu. Öfkesi kalbindeki acısını gizlemeye yetmiyordu. Hem bu hayattaki son kalesini kaybetmiş hem de Cansu'nun tüm sorumluluğunu tek başına üstlenmişti. Uhud Cansu'ya yetemeyeceğini, ona sıcak bir aile ortamı veremeyeceğini düşünüyor ve bu düşünce içinde kayboluyordu. İçindeki endişe yığınıyla çalışma odasından çıktı ve hemen yan tarafındaki Cansu'nun odasına yöneldi.

Kız yatakta oturmuş bebekleriyle oynuyordu. Dayısını görünce yüzü aydınlandı. Kollarını açarak dayısını yanına çağırdı. Adam kızı kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı.

"Bugün parka gidelim mi dayıcığım?"

"Ufak bir işim var. Ondan sonra gidebiliriz meleğim."

"Ben burada çok sıkıldım dayıcığım oynayacağım kimse yok. Annem ve babam ne zaman gelecekler?"

Kalbinin nasıl acıyla attığı dışardan duyulacak olsa herkes şu an sağır olabilirdi. Kızı biraz daha sıkı sardı. Bunu ona nasıl söyleyebilirdi? Annen ve Baban hiç gelmeyecek nasıl diyebilirdi? Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Bir damla dahi dökemeyen, uyku uyuyamayan gözleri ona isyan ediyordu.

Olmaz bunu ona söyleyemem!

"Annen ve baban çok yorulmuş Can'ım. Tatil yapacaklar biraz. Bu süre içinde sen benimle kalacaksın. Yoksa benimle kalmak istemiyor musun?"

Yalandan darılmış gibi yaptı Uhud. Kız kollarından çıkıp o masum ela gözlerini adama çevirdi.

"Hayır dayıcığım hayır. Ben seni çok seviyorum!" diyerek dayısının yanağına bir öpücük kondurdu.

"O zaman ben işlerimi halledeyim sonrada beraber parka gidelim."

Kızı alnından öpüp çıktı odadan.

"Hamza!" diye bağırdı merdivenlerin aşağısına doğru. Hamza dış kapıyı açıp ellerini önünde birleştirerek girdi içeri.

"Yakaladığınız adam nerede?"

"Bodrumda Abi."

Beraber bodruma indiklerinde Hamza'ya "Dışarıda bekle!" dedi sert sesiyle.

Sandalyede bağlı duran adama saf bir öfkeyle baktı. Tüm vücudu bu adamı öldürmek için kendini hazırlasa da onu konuşturmadan öldüremezdi.

Adamın yarı uyur bir vaziyette olduğunu görünce kovadaki suyu yüzüne boşalttı. Adam uyanır gibi olunca sertçe tuttu çenesinden.

"Ne işin vardı evimde?!"

Adamın kanlı dudağının konuşmak için bir harekette bulunmadığını görünce yumruk yaptığı elini sıkıp sabır dilendi. Şu an olmaz! Şu an olmaz!

"Konuş! Yoksa öldüreceğim seni!"

diyerek belindeki Beretta marka silahını çıkarıp adama doğru çekti. Adamın gözlerinde gördüğü kararsızlıkla silahı adamın ağzına soktu.

Adam korkmaya başlıyordu. Kafasını olumsuz anlamda sallayınca çekti silahını ve "Konuş!" diye emretti.

"B-ben kıza zarar vermeyecektim. Ben sadece o belgeleri arıyordum!"

"Ne belgesi arıyordun!"

"Hülya Hanım'a ait bir kaç belge!"

Belgeler... Şu aptal kızın bahsettiği belgeler... Kahretsin, o belgelerde bu kadar önemli olan ne vardı !

"Seni kim gönderdi?"

"Tanımıyorum!"

Suratına bir yumruk inen adam sandalyeyle beraber yere devrildi.

Eğilip adama doğru "Son kez! Son kez soruyorum seni kim gönderdi?" diye tısladı.

Adam yarı kapalı gözleriyle "Başlarında kim var bilmiyorum. Beni buraya Cevat Bey yolladı. Cevat Gürsoy!"

Elinde tuttuğu silahı beline yerleştirdi. Son kez yüzüne yumruğunu yapıştırıp ayaklandı. İğrenç bir şeye bakar gibi bakıyor, midesi bulanıyordu.

Cevat... Onu bulacağım ve bana ölmek için yalvaracak!

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin