"Nasıl görünüyorum?"
"O kadar güzelsin ki!"
dedi Fulya buruk bir gülümsemeyle. Bugün kuzeni Zuhal evleniyordu. Gelinlikler içinde çok güzel görünüyordu. Fulya bir yandan onun için mutlu olurken bir yandan kendisi için kahroluyordu. Buraya geleli bir hafta olmuştu. Kalbindeki acıyı dindirebilecegini düşünmüş fakat yanılmıştı. Bu acı... Gün geçtikçe daha da katlanılmaz oluyordu.
Fulya en azından bugün bunları düşünüp canını sıkmak istemiyordu. Bu yüzden kuzeninin mutluluğunu paylaşarak mutlu görünmeye çalıştı ve gülerek baktı gelinliğiyle mükemmel görünen kuzenine. Zuhal ile araları çok sıkı fıkı değildi fakat yine de severdi. Kolundaki acıyla düşüncelerden sıyrılıp karşısındaki Begüm'e baktı. Zuhal'i severdi ama aynı şey kardeşi Begüm için geçerli değildi.
"Kız sen ne zaman evleniyorsun söylesene yok mu biri?"
Bu iki kardeşin nasıl birbirlerine bu kadar zıt olduklarına şaşırıyordu. Zuhal ne kadar ağır bir kızsa Begüm de o kadar hoppa ve patavatsızdı.
"Kimse yok Begüm evlenmeyi düşünmüyorum!"
diyerek kestirip attı sert bir şekilde. Kalbinin acısını unutmaya çalıştıkça neden tekrar ona hatırlatıyordu ki. Odaya giren kuaförlere ve makyöze bu muhabbeti kapattıkları için minnetle baktı. Kendisi çok da kısa olmayan mürdüm bir elbise giymişti. Saçlarını da dağınık topuz yaptırmayı düşünüyordu. Aynanın karşısında sıralanmış sandalyelerden birine oturdu. Yanına oturan Begüm'ün konuşmaması için dua etmeye başladı. Kuaföre istediği saçı tarif edip önünü döndü. Begüm bu anı bekliyormuş gibi hemen lafa atıldı.
"Ah şekerim kariyer kariyer diye tutturup evde kaldın. Bence bu düğün senin için bir fırsat."
"Begüm ben evde falan kalmadım daha 26 yaşındayım. Hem ne fırsatıymış bu?"
"Ne fırsatı olacak hayatım tabi ki de erkeğini bulmak için bir fırsat!"
Fulya kuzenine göz devirirken aynada kendini süzmeyi bitiren Zuhal nihayet konuşmaya dahil oldu.
"Begüm zevzeklik etme rahat bırak kızı!"
Begüm oflayıp arkasına yaslandı. Fulya derin bir iç çekip saçının yapımını izledi. Telefonu kapalı olduğu için kimseden haber alamamıştı. Cansu'yu çok merak ediyordu onu böylece bırakıp gidemezdi. Şu düğün bir bitsin tekrar dönecekti ve o adi adama görünmeden Cansu'nun yanına gidecekti. Artık Uhud'un yüzünü bile görmek istemiyordu. Onu unutmuştu!
Ya evet unuttun Fulya. Kendini kandır anca! Şu an kapıdan gelse boynuna atlayacaksın!
Fulya içinde verdiği bu savaştan artık çok yorulmuştu. Evet Uhud'u özlemişti kabul ediyordu. Onu hala deli gibi seviyor ve onun gelip kendisini bunun yalan olduğuna ikna etmesini istiyordu fakat bu olmayacaktı ona tekrar kanamaz, bu acıyı yaşayamazdı.
Sanki kalbini yerinden sökmüşler gibi hissediyordu. Vurulduğunda bile bu kadar acı çekmemişti. Tıpkı vurulduğunda hissettiği gibi her hareketinde derin bir acı duyuyor kalbine saplanan bıçakları hissediyordu.
"Siz hala hazır değil misiniz? Misafirler gelmeye başladı!"
Diyerek odaya giren annesiyle Fulya dikkatini ona verdi.
Bugün hiçbir şey düşünmeyeceğim! diyerek kendine hatırlattı. Kuaför "İşte bitti!" dedikten sonra aynada kendine baktı. Gerçekten güzel görünüyordu. Keşke içi de dışı kadar güzel kalabilseydi. Annesi kızını beğeniyle süzdü ve sımsıkı sarıldı.
"Bebeğim! Senin de böyle evlendiğini görmeyi o kadar çok istiyorum ki!"
Fulya boğazındaki yumruyla zorlukla nefes alıp veriyordu. Bugün sanki herkes ona acısını unutturmamaya çalışıyor gibiydi. Ellerinde bir bıçakla kalbini oysalar daha iyi hissederdi.
"Anne... Bu kadar sıkarsan nefessiz kalacağım ve evlenemeyeceğm!"
Annesi nihayet onu bırakıp misafirlerin yanına gittiğinde Fulya derin bir nefes alıp çıktı odadan ve gelen misafirleri karşıladı. Gelen bütün yaşlı kadınlar ona ya ne zaman evleneceksin diye soruyorlardı ya da benim de bekar oğlum var diyerek evlendirme gözüyle bakıyorlardı. Fulya nikah başlayana kadar ortalıkta çok görünmemeye özen gösterdi. Nikah başladığında köşelerde tenha bir yerde durup bu güzel anı izledi. İkisi de o kadar mutlu görünüyordu ki Fulya imrenmeden edememişti. Fakat o artık bunları hayal etmeyi bırakmıştı. Herkesin gerisinde durup gözüne dolan yaşları sildi.
Nikah bitip herkes evine dağıldığında o da iki katlı şirin evlerine girmişti. Çok yorgun olduğu için odasına girip üstünü değiştirdi ve uyumayı dileyerek kendini yatağa bıraktı.
Huzursuz geçen gecesi sabah yüzüne vuran güneşle son bulmuştu. Bir haftadır olduğu gibi doğru düzgün uyuyamamıştı. Aşağı inip kahvaltı hazırlayan annesine sıkıca sarıldı, "Günaydın" dedi.
Annesi ise ona imalı bir şekilde güldü ve "Size de günaydın Fulya Hanım." dedi. Genç kız şüpheyle baktı annesine.
"Bilmediğim bir şey mi var?"
"Dün... Güzelliğinle herkesi büyülemişsin anlaşılan..."
Fulya annesinin neyi ima ettiğini anlamamış lafının devamını merakla dinlemeye koyulmuştu.
"Seninle tanışmak isteyen biri var!"
"Ne!"
Bu olamaz! Bunu tabiki de yapmayacağım!
"Kızım sakin ol! Alt tarafı oturup biraz konuşmak istiyor adam."
"Anne! Allah aşkına saçmalama. Benim ne işim olur?"
"Ayhh, vallahi bu kız beni öldürecek! Kızım sen evlenmeyi düşünmüyor musun? Ne demek benim ne işim olur?"
Evlenmeyi düşünüyordum fakat artık yanından bile geçmiyor düşüncelerim. Hele ki Uhud'dan başkasıyla!
"Çıkar bunu aklından böyle bir tanışma olmayacak!"
"Bak kızım oğlan birazdan annesiyle gelecek lütfen hatrım için bir konuş."
"Ne demek birazdan gelecek! Anne bana sormadan onları eve mi çağırdın?"
"Kızım adam seni çok sevmiş ne yapsaydım ille de konuşacağım deyip duruyormuş Allah muhafaza ya kendine bir şey yaparsa nasıl bu vebalin altından kalkarız?"
"Bir gün içinde mi beni bu kadar sevmiş?"
Annesi o an kararsızlıkla gözlerini kaçırdı. Bir an telaşlı gibi görünse de tavrını bozmadan üste çıktı.
"Evet ne olacak! Kemiklerini kırdırma bana git üstünü giyin çabuk!"
Fulya oflayarak çıktı odasına çok özenmeyip kısa bir şort ve atlet giydi. Saçlarını da salık bıraktı. Odasında dönüp duruyordu. Gelecek kişiyi merak etmişti. Annesinin abarttığına emindi hangi adam daha dün gördüğü bir insana deli gibi aşık olurdu ki! Kapısı açılınca annesi içeri girdi.
"Geldiler! Kız ne bu halin? Vallahi sen benim yüreğime indireceksin. Dur ben sana bir elbise bakayım."
diyerek Fulya'nın ağzını açmasına bile izin vermereyerek dolaba yöneldi ve eline çiçekli boyu dizlerinde bir elbise çıkardı.
"Şunu giy ve misafir odasına gel seni orada bekliyor!"
"Of anne!"
Annesi çıktığında Fulya çaresizce giydi elbiseyi. Tam da görücüye çıkacak günündeydi ya! Kendi odasının biraz daha ilerisinde duran misafir odasına yöneldi. Kapıda duran annesi onu kolundan tuttuğu gibi hemen içeriye sokmuş durup nefes almasına izin bile vermemişti. Annesinin hareketlerine şaşırarak ne yapacağını bilemedi. Umursamasa da kalbi heyecanla çarptı. Şimdi gelen adama olabildiğince aksi davranacak ve evlenmek istemediğini belirtecekti. Odaya göz gezdirdi ve camın önünde duran adamda durdu gözleri. Kalbi hızlı hızlı atmaya başlı. Genç adam kıza yüzünü döndüğünde Fulya hayal gördüğünü düşünmüştü. Düşüp bayılabilirdi de! Yutkundu ve konuşmaya başladı.
"U-hud! Senin burada ne işin var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...