#36

40.4K 1.8K 5
                                    

Ambulans ve polis ekibi mi?

Uhud hızla evinin önündeki kalabalığa doğru koştu. Kalbi acıyla hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı bile. Eve ulaştığında kapıdan sedyeyle çıkarılan Fulya'yı gördü. Nefesi kesilmişti! O neden sedyede yatıyordu? Üzerinde kan vardı. Fulya vurulmuş muydu? Burada neler olmuştu? Hiçbir şey anlamıyordu. Koluna dokunan Belgin Hanımla boş bakışlarını ona çevirdi.

"Evde bir sesler duyduk oğlum. Anlamadık koştuk geldik hemen. Fulya kızım yerde yatıyordu. O... Yaralanmıştı!"

Uhud gözlerini tekrar Fulya'ya çevirdi. Sedyede yatan bedeni o kadar güçsüz duruyordu ki! Kendine gelip ambulansa bindirilen Fulya'nın yanına gitti.

"Durumu nasıl? O.. Yaşıyor mu?"

Yutkundu eğer bir daha yutkunursa burada bağıra çağıra ağlayacaktı. Hayır onun artık nefes almadığını duymaya hazır değildi. Kalbi bununla yüzleşmek istemiyordu.

"Yakını mısınız?"

Uhud kafasını salladı sessizce. Yakını mıydı?Bilemiyordu ama Fulya Uhud'un her şeyiydi. Bunu şimdi anlıyordu. Umudu, ailesi, yaşama sevinciydi. Ambulansa binip Fulya'nın yanına geçti ve elini tuttu. Ellerinin arasında bir şey hissetti. Eline alıp baktığında ablasının onlar için bıraktığı mektubu gördü. Mektupta yazılanları hatırladı. Ablasının isteklerini düşündü. Fakat kendisi Fulya'ya, ablasının istediği olan aileye sahip çıkamamıştı. Bu hisle her saniye kahroldu. Tek suç kendisinindi, düşüncesiz davranmış ve onu evde tek başına bırakmıştı! Neden herkese zarar veriyordu? Neden kimseyi koruyamıyordu? Ablası gibi Fulya'yı da mı kaybedecekti? Gözlerini silerek, "Hayır!" dedi.

"Seni kaybedemem! Daha sana kavuşmadım bile!"

Yol boyunca duruma makinelerle müdahale eden görevliler anlamadığı şeyler söylüyorlardı. Tek anladığı bir şey vardı oda her an Fulya'yı kaybedebilecek olmasıydı!

"İç kanama riski var! Turnike uygulayın!''

Ambulansın içerisinde iki kişi hararetle Fulya ile ilgilenirken Uhud'un düşündüğü tek şey ablası gibi Fulya'yı da kaybedeceğiydi! Bu kadar yük onun taştan kalbine bile fazlaydı! Kanlar içindeki Fulya'ya bakarken kendine lanetler yağdırıyordu. Elinin altındaki bedene baktı.

''Bırakmayacaktın beni! Duydum seni söz verdin! Beni sensiz bırakma buna katlanamam Fulya! Seni tek başına bırakıp gitmemeliydim lütfen cezamı bu şekilde verme!''

Uhud'un sessizce kurduğu bu cümlelerde acı vardı. Saf acı! Düşündüğü hiçbir şey yoktu. O sadece Fulya'nın gözlerini açmasını istiyordu. Tekrar başına bela olmasını istiyordu. Uhud bu baş belasını zor fark etse de çok seviyordu!

Ambulans durduğunda kapı açıldı ve Fulya'yı hastaneye yetiştirmek için aceleyle çıkardılar ambulanstan. Sedyeyle beraber koşarak içeri girdi Uhud. Ellerinden ayrılan bu eller sanki bir daha onu hiç tutamayacaktı! Uhud ilk defa kendini öylesine güçsüz hissetti ki ne yapacağını bilemedi. Kapılar bu sefer gerçek anlamda yüzüne kapandı. Ameliyathanenin önünde diz çöktü. Bütün hücreleri yok olmuştu. Düşünemiyor, hareket edemiyordu! Ne kadar öyle kaldığını kendisi bile bilmiyordu. Aklına ablasının kanlar içinde kollarında yattığı görüntü geldi.

Onun da kollarımın arasından kaybolup gitmesine izin veremem! Abla sanırım buna izin verirsem sende beni asla affetmezsin!

Uhud kendine gelip ayaklandı. Fulya içeride savaşırken onun burada hiçbir şey yapmaması çok saçmaydı. Telefonu eline alıp Mete'yi aradı.

"Uhud?"

"Mete acilen yanına en güvendiğin adamlarını al ve Kuşadası'na ablamın yazlığına gel!"

diyerek telefonu kapattı. Mete'nin ilk uçakla burada olmasını diledi. Daha sonra Hamza'yı aradı.

"Hamza bir sorun var mı?"

"Yok abi. Herşey yolunda. Siz iyi misiniz?"

"Hamza gözünü dört aç Cansu'nun kılına zarar gelmesin. Güvenliği arttır. "

"Peki Abi."

Uhud telefonu kapatıp şimdi ne yapacağını düşündü. Buradan ayrılamazdı. Fulya'yı tek başına bırakamazdı! Lanet olası kimse çıkıp neden onu bilgilendirmiyordu ki!
Hastane koridorunda bir o yana bir bu yana stresle dolaşıyordu. İçi içini yiyordu. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor, her bir uzvu ona şu an fazlalıkmış gibi geliyordu. Özellikle katlanılmaz bir acıyla çaresizce atan bu işe yaramaz kahrolası kalbi!

İki hemşire acilen ameliyathaneden çıkıp koşturmaya başladı. Uhud kötü bir şey olduğunu hissetti. Kalbi sıkıştı! Lanet olsun biri de durup bir şey söylemeyecek miydi! Yanından geçen hemşirenin kolunu sertçe tutup çekti.

"Neler oluyor! O... O iyi mi? Bir şey söyle!"

Başırarak baktı kadına. Hemşire endişeyle ve aceleyle konuştu

"Kan! Kan lazım. Çok kan kaybetmiş. Acele etmem gerekiyor! Kolumu bırakmazsanız o ölecek!"

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin