"Hamza öndeki arabayı takip et!"
"Yenge sen çok mu film izliyorsun?"
"Haha aman ne komik! Adam kaçıyor bassana şu gaza!"
Hamza Fulya'nın ciddi olduğunu anladığında gaza yüklendi ve öndeki gri mercedesi takibe koyuldu.
"Yenge? Kimi takip ettiğimizi sorabilir miyim?"
"Beni vuran o adamı. Şu an her nereye gidiyorsa bizi patronunu götürebilir sakın gözden kaçırıyım deme. Uhud için bu çok önemli."
"Öyle söylesene yenge. Sen merak etme."
Adam neredeyse yarım saat onları dolandırmış en sonunda harabe gibi görünen iki katlı bir evde durmuştu. Hamza görünmemek için evi net gören ama fazla belli olmayacakları bir yere park etti arabayı.
"Yenge sen burada dur ben ortalığı kontrol edip geliyorum."
Fulya tamam anlamında başını sallayıp beklemeye başladı. Bir yerden de arabanın içinden etrafı inceledi. Evin yakınlarında ormanlık alan bulunuyordu ve geri kalan neredeyse her yer tarla gibiydi.
Saklanmak için iyi bir yer!
İçi heyecanla doldu. O adi adamı bulabilirlerdi. Belki adam buradaydı? Eğer o adamı yakalarlarsa konusturabilirlerdi! Uhud oradan çıkabilirdi Yaklaşık onbeş dakika sonra arabanın kapısı açılınca dönüp Hamza'ya baktı.
"Yenge içeri girmek imkansız. Bizim adamlara haber verdim ama çok iyi korunuyor yani yapamayız."
"Öyle bir şey yok Hamza içeri girmek zorundayız."
"Bak yenge! Buraya gelmekle zaten seni yeterince tehlikeye attım bir de oraya girmene izin veremem!"
"O halde burada böylece bekleyecek miyiz?"
"Evin arkasında bir kapı daha var. Diğer adamlarda geldiğinde oradan girmeye çalışacağız ve sen! Yenge sen arabada duracaksın."
Fulya oflayıp düşünmeye başladı. Mutlaka başka bir yolu olmalıydı. O eve girmeliydi. Yada en azından korumaları oradan uzaklaştıracak bir şeyler bulabilirdi. Ama ne?
Ah evet işte buldum!
Gözlerindeki parlamayla Hamza'ya döndü.
"Aklıma bir fikir geldi!"
Hamza dikkatini izlediği evden çekip Fulya'ya verdi ve merakla dinlemeye başladı. Fulya anlatırken çok basitmiş gibi anlatıyordu fakat bu onu ölüme atmakla eşit bir şeydi. Fulya'yı yem olarak kullanarak onu ölüme götürebilirdi.
"Yenge bunu yapmayacağım. Kurban olayım bunu isteme benden ya Uhud Abi kafama sıkar!"
"Of saçmalama Hamza. Oraya başka türlü giremezsin anlamıyor musun? Yanında yedek silah var mı?"
"Bir de sana silah vermemi istiyorsun vallaha ölümüm senin elinden olur."
"Amma da korkak çıktın. Cüssene bakan da adam sanır."
Adam sinirle elini sağ tarafındaki silahı çıkarıp kıza uzattı.
"Tamam Yenge deneyelim bakalım ama bu çok tehlikeli. Dikkat et birazdan adamlar gelirler seni uzaktan korumalarını söyleyeceğim."
"Hamza sen beni düşünme. O adamı bulunduğu delikten çıkar ve basıp gidelim buradan."
Hamza kafasını salladığında Fulya arabadan indi. Silahi beline yerleştirip planını uygulamaya koymak için Hamza'ya işaret verdi.
Evin çok da yakınlarında olmayan ağaç topluluğunun bulunduğu yere gizli gizli ulaştı. Ufak bir ağacın tepesine çıktı. Sırtını fazla zorlamış olacak ki sırtı derin bir acıyla bunu hissettirmişti. Yüzünü acıyla buruşturup ağaç gövdesine yaslandı. Acısı hafifleyince elini beline attı. Silah o kadar ağır gelmişti ki ilk başta tek eliyle tutmakta zorlandı. Bu ağacın tepesinden düşerse sakat kalabilirdi. Dengesini sağlayıp iki eliyle silahı tuttu. Hamza'nın öğrettiği gibi arkasındaki yerden çekti ve havaya yöneltti. Bir el sıkıp silahı indirdi. Böylelikle evin etrafındaki korumaların dikkatini bu yöne çekecek ve Hamza'nın o adamı bulup arka kapıdan çıkarmasına olanak sağlayacaktı.
Evde bir hareketlilik görünce memnun bir şekilde gülümsedi. Silahı biraz daha farklı bir yöne tutup bir iki el daha sıktı. Bu işlem ellerini acıtıyordu. Hatta parmak aralarını yara bile yapmıştı. Bu herifler bu silahları nasıl kullanıyorlardı böyle?
Çıktığı yerden kendi arabalarını da görebiliyordu ve kendi arabasının arkasında iki araba daha gördü. Hamza söylediği gibi adamları göndermiş olmalıydı. Bu hisle rahatlayıp bir kaç el daha sıktı. Fakat hala Hamza'dan bir işaret gelmemişti.
İyice endişelendi Fulya! Kahretsin yoksa Hamza'yı öldürdüler mi! Fulya korkyla irkildi, eğer ona bir şey olursa bu kesinlikle Fulya yüzünden olacaktı. Her yerde resmen ölüm sessizliği hakimdi. Kalbi deli gibi atmaya başladı. Arka cebindeki titreşimle kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu. Telefonu alıp baktığında Hamza'dan gelen mesajı gördü
"Paket alındı Yenge"
İçine dolan heyecanla bulunduğu yerden inmeye çalıştı. İnerken bir kaç dal kollarını çizmiş, en sonki dala geldiğinde ise dal kırılmıştı. Fulya yere kapaklandığında bacağını biraz incitmişti. Eliyle sağ bacağını tutup ayağa kalktı. Karşısında silahını ona doğru tutan adamı gördüğünde ise sesli bir şekilde yutkundu.
"Bakın burada kimler varmış!"
Fulya gözlerinin dolduğunu görüşünün bulanıklaşmasından anladı. Bu onu vuran adamdı. Şimdi de yarım bıraktığı şeyi mi tamamlayacaktı.
"S-sen!"
Boğazı düğümlendi. Konuşamadı. Adam ona öldürücü bir öfkeyle bakıyordu. Gözü kararmış bu herif onu kesinlikle öldürecekti.
Bu sefer kesin öldüm! Uhud sana kavuşamadan mı ölecektim!
Adam kızın üstüne gelmeye başladığında Fulya ayağındaki acıyı önemsemeyip geriledi. En sonunda arkasındaki ağaca çarpınca durmak zorunda kaldı
"Uhud Beyimiz mesajımızı almamış herhalde. Cık cık cık! Sana çok yazık olacak!"
Fulya metalin soğuk varlığını tam anlında hissettiğinde gözlerini kapattı. Son anlarını Uhud'u düşünerek geçirmek istiyordu. Gözünden akan yaşlar yanaklarını ıslatırken Fulya bu adi adama nasıl bir zevk verdiğini düşünüp gözlerini açtı. Korkmuyordu.
"Senden korkmuyorum. Umarım cehennemin dibini boylarsın!"
"Bende ilk önce seni oraya göndermeyi düşünmüştüm.!
Adam silahını çektiğinde Fulya beyninin dağılacağını düşündü. Kahretsin ölmek istemiyordu. Gözleri istemsizce kapandı.
Duyduğu silah sesiyle kalbi durdu. Dizlerinin bağı çözüldü ve sert bir şekilde yere düştü. Hiç bir şey hissetmiyordu.
Ölüm böyle bir şey miydi? Ölüm hissezleşmek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...