Duydukları öksürük sesiyle birbirlerinden ayrılmak zorunda kalan genç çift sinirli gözlerle karşısındaki adama baktı.
"Özleminizi sonra giderseniz?"
Uhud Mete'ye gözlerini devirdi. Biraz daha geç gelebilirdi değil mi?
"Derdin ne senin?"
"Aşağıdaki adamı ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor."
Uhud kaşlarını çattı. Sinirlerine şimdiden hakim olamıyordu o adamı görünce ne yapacaktı.
"Fulya sen yukarı çık biz de şu adamın çaresine bakalım."
Fulya onun bu dediğini duymazdan gelerek hareket etmedi. Uhud ise ona sinirli bir bakış attığında aklındakini söyleyiverdi.
"Bende gelmek istiyorum."
Gerçekten Fulya Uhud'un sinirlerini bir lafıyla yerinden oynatıyordu. Onun bu saçmalıklarını dinleyemezdi. Mete'ye imayla baktığında Mete anlamış olacak ki başını sallayıp aşağı indi. Uhud Fulya'yı bir hamlede sırtına atarak yukarıya çıkmaya başladı.
"Uhud! Ne, ne yapıyorsun? İndirsene beni yere!"
"Bana başka bir şans bırakmadın güzelim!"
Fulya Uhud'un ne demek istediğini anlamaya çalışırken güzelim lafına takılmamaya çalıştı.
Uhud Fulya'nın odasına gelince durdu ve kapıyı açtı. Fulya'yı yatağa bırakıp üzerine eğildiğinde kalbi heyecanla attı. Şu an o kadar yakın duruyorlardı ki Uhud amacından sapacağını düşündü. Bu fikri hemen kafasından atarak Fulya'nın alnına küçük bir öpücük kondurup hızlıca kapıya yöneldi ve kapıyı kapatıp arkasından kilitledi."Uhud! Sen n'aptığını sanıyorsun hemen aç şu kapıyı!"
"Uslu durmazsan seni odaya kilitleyeceğimi söylemiştim ve ben söylediğim her şeyi yaparım güzelim!"
"Ah, hödük herif seni öldüreceğim!"
diyerek kapıyı yumruklayan Fulya'ya aldırmayan Uhud adımlarını bodruma yönlendirdi.
Vücudu sinirle kasılırken, o kendine sakin olma telkinleri veriyordu. Ayakları yere öyle sert basıyordu ki neredeyse yer sallanacaktı. İlhami'nin ona ne anlatacağını merak etse de bunları duymak istemiyordu.
Bodruma indiğinde onu Hamza karşıladı. Tek kaşını kaldırıp sert bakışlarıyla süzdü Hamza'yı. Demek Fulya'yı oraya götürüp onu tehlikeye atmıştı?
"Hoşgeldin Abi." dedi çekinerek. O da biliyordu yediği haltı.
"Pek hoş bulmadık Hamza Bey! Senin ifadeni daha sonra alacağım."
diyerek işaret parmağını Hamza'ya doğru uzattı.
"Abi valla benim suçum yok."
Uhud Hamza'ya tehditkâr bir bakış atıp adamın tutulduğu yere girdi. Mete eğilmiş İlhami'ye bir şeyler soruyordu ama pek cevap alamıyor gibi duruyordu.
"Uhud bu herif konuşmuyor."
Uhud bir Mete'ye birde elleri yüzleri yara içinde vasat bir görüntüdeki İlhami'ye baktı. İlhami bakışlarını ona çevirmeden yerde tutuyordu. Uhud'un midesi bulandı. Nasıl anlamamıştı ki bu adamın bir haltlar karıştırdığını?
"O zaman öldürelim gitsin."
dedi kararlı bir ifadeyle. İlhami bakışlarını hızlıca Uhud'a çevirdi.
"Uhud'la yalnız konuşmak istiyorum!"
Sesindeki çatallaşma onun ne kadar aciz olduğunu Uhud'a bir kere daha göstermişti. Mete'ye dönüp çıkmasını söyledi. Adamın karşısına bir sandalye çekip oturdu.
"Anlat!"
"Ne öğrenmek istiyorsun?"
"Ablamı ve Eniştemi sen mi öldürdün?"
"Onu uyardım! İşlerime bulaşmaması gerekiyordu ama beni dinlemedi. İşten çıkardığım o piç kurusu müdürümle birlik olup beni bitirmeye çalıştılar!"
Uhud adamın neden bahsettiğini anlamamıştı. Soğuk kanlılıkla adamı dinlemeye çalışıyordu. Alacağını alıp bu adamı zaten öldürecekti. Adam gözlerini bir noktaya sabitleyip tekrar konuşmaya başladı.
"Müdürüm Ahmet! İşlerime burnunu çok sokuyordu ve bende tazminat ödemeden onu kovdum! O da Hülya'yı tutmuş avukat olarak. Ben o sıralar yurt dışındaydım ordan yönetiyordum işleri. Adamlarım arayıp durumu anlatınca atlayıp geldim. Ablan asla vazgeçmiyordu. O belgelere de Ahmet'le beraber gizliden ulaşmışlar. Şirketim batabilirdi! İflas etmek, isteyeceğim son şeydi. Bunun olmaması için elimden gelen herşeyi yaptım. Ablanı ve Enişteni öldürmek istememiştim. Sadece bir kaza olur ve Hülya bu durumdan korkarak o belgeleri bana verir, bu işin peşini bırakır diye düşündüm. O öldükten sonra evini iş yerini her yeri arattım bakmadığımız delik kalmadı. En son ki çare buraya bakmaktı. O beceriksiz adam burayı ararken yakalanmasaydı belki bir şeyler bulabilirdik!."
''Fulya? Onu da sen kaçırdın değil mi?''
''İtiraf etmeliyim ki adamımı öldüreceğini beklemiyordum. Eğer onu konuşturmuş olsaydın belki beni daha erken bulabilirdin. O kız, aklını karıştırıyor bunu görebiliyorum!"
"Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma."
Adam şaşırarak baktı Uhud'a. Bu tür fevri bir söz beklemiyordu. Uhud'daki bu koruyucu tavırlar gözünden kaçmadı ama bunu önemsemedi.
"Her neyse! Hülya'yı takibe aldığımız zamanlarda Fulya dikkatimi çekti. Çok yakın arkadaşlardı. Düşündüm ki Hülya belkide bu belgeleri ölmeden önce güvendiği biri vermişti? Bu kişi Fulya'dan başkası olamazdı. Tehditler ettik ama onda tam bir aptal cesareti vardı. Bu yüzden bizi ciddi almasını sağlayacak bir şey yaptık..."
"Asistanını öldürdünüz?"
Adam gözlerini hafifçe açıp karşısındaki adama baktı. Bezgince başını salladı ve devam etti.
"Beni anlayabilirsin Uhud. İflas etmek benim gibi biri için ölüm gibi bir şeydi. Hele ki hapse girmek? Bu kesinlikle katlanamayacağım bir durumdu. Bu yüzden beni bu durumdan kurtaracak her yola başvurmalıydım. Sen gittikçe bana ve belgelere yaklaşıyordun bu yüzden ilgini başka yönlere çekmek adına Cevat'ı ölmüş gösterdim. Aynı zamanda geminin geç gelmesi de işime yaramıştı. Ama bunlar kısa süreli rahatlamalar oldu hep. Her zaman bir yolunu bulup kurtuldun."
Uhud bu adamı kesinlikle anlayamazdı! Evet kendisi de bir katildi fakat masum insanları öldürmemişti, işlerinde yasa dışı bir şey yapmamış ve uyusturucu denen illetle asla işi olmazdı!
Sinirlerini biraz daha bastırıp kadife erkeksi sesiyle "Devam et!" diye emir verdi."Adamlarım, senin Kuş Adasına gittiğini öğrenmişler. Bu durumun belgelerle ilgili olduğunu anladım ve en güvendiğim adamlarımı oraya gönderdim. Evin boş olduğunu düşünen adamlarım eve gizliden girmişler ve Fulya ile karşılaşmışlar. Onun vurulması emrini kesinlikle ben vermedim adamlarım insiyatif kullanmış diyelim!"
"Senin için bende bir çok inisiyatif kullanmayı planlıyorum!"
Diye tısladı Uhud gözlerini kısarak. Bu adam Fulya'nın çektiği acıların hesabını en acı şekilde verecekti.
Adam Uhud'un sözlerini önemsemeyip devam etti.
"Mallarımı senin geminle Yunanistana gönderdim ve suçu sana attım ama sen bundan da yırttın! Tabiki bu son kozumdu artık yapacak başka bir hamlem yoktu. Bana tek bir çare kalmıştı o da saklanmak. Her hamlemin sen tarafından başarısızlığa sürüklenmesini sindiremedim. Saklanırken bile boş duramazdım. Adamımı Fulya'nın bürosuna gönderdim. Müşteri gibi görünecekti ve Fulya hakkında bilgi alacaktı. Böylelikle kızı senin korumanın olmadığı bir yerde yakalayıp öldürebilecektim. Canını yakmak istiyordum Uhud anlıyor musun? Ablan, o kız ve sen! Beni bitirmek için çok uğraştınız ama başaramayacaksınız!"
Uhud sert bir şekilde kahkaha attı. Sağ dirseğini bacağına dayayıp hafifçe adama eğildi ve gözlerini kısarak konuşmaya başladı.
"Seni bitirdim bile! Artık bundan sonraki tek hamlen ölmek olacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...