#56

31.6K 1.4K 21
                                    

Uhud burnuna dolan huzurun kokusuyla gözlerini kapattı. Sevdiği kadın bütün varlığıyla yanındaydı ve ikisi de konuşmadan anlaşır gibi sessizliğe bürünmüş oturuyorlardı sevgi yuvası haline getirdiği bu sandalda. Fulya yaslandığı omuzdan endişeli gözlerle başını kaldırıp Uhud'a baktı.

"Annemlerle tanışman gerekiyor biliyorsun değil mi?"

Uhud kafasını evet anlamında sallayıp elleriyle Fulya'nın yüzünü avuçladı.

"Sorun ne?"

"Şey, yani babam gelenekçi bir insan. Sanırım onlardan beni istemen de gerekecek."

Uhud Fulya'nın gözlerindeki korkuyu ve endişeyi gördü. Bunda endişelenecek ne var ki diye düşündü. Kendisi de en az babası kadar gelenekçiydi. Kaşlarını çatıp konuşmaya başladı.

"Tabi ki de seni istemeye geleceğim! Fulya her şey geleneklere uygun olacak."

Gözleri parladı, gerçekten Uhud onu babasından isteyecek miydi? Rüya gibi! Bedenini saran bu sımsıcak duyguyla Uhud'a sıkıca sarıldı. Her sözüyle kendisini biraz daha mutlu eden bu adamı daha ne kadar çok sevebilirdi ki? Çalan telefonun sesiyle bir an huzursuz oldu Fulya ve telefonuna baktı. Arayan Hümeyra Teyze'ydi.

"Efendim Hümeyra Teyze?"

"Kızım Cansu uyandı. Aslında sizi rahatsız etmek istemezdim ama canı sıkkın gibi duruyor ve hiçbir şey yemedi."

"Tamam Hümeyra Teyze geliyoruz hemen."

deyip kapattığında Uhud'un çatılmış kaşlarıyla karşılaştı.

"Kötü bir şey mi var?"

"Cansu..."

dedi Fulya ve sıkkınca nefes verdi.

"Bu aralar pek keyfi yok. O... Annesini ve babasını çok özlüyor yalnız bırakmamalıyız. Gitsek iyi olur."

Uhud kafasını anlayışla sallayıp ayağa kalktı ve hafifçe sallanan sandaldan dikkatlice Fulya'nın elini tutup indirdi.

Eve girdiklerinde beraber Cansu'nun yanına çıkarken Hamza belirdi kapıda. Bir derdi var gibi kıvranıp duruyordu Uhud'un karşısında.

"Abi bir dakika konuşabilir miyiz?"

Uhud kaşlarını çatıp ne olduğunu anlamayarak Fulya'ya dönüp,

"Sen çık geliyorum birazdan."

dedi ve Hamza ile salona geçti. Fulya Cansu'nun odasına girdiğinde küçük kız kollarını birleştirmiş yatakta oturuyor ve Hümeyra Hanımın ona uzattığı yemeği ısrarla reddediyordu. Fulya kadının elinden tabağı alarak kendisi yedirmeye çalıştı fakat Cansu oralı olmuyordu. Onunla boğuşurken odaya Uhud geldi.

"Benim meleğim nasılmış bakalım?"

"Dayı lütfen Fulya Ablayı başımdan alır mısın? Yemek istemiyorum hala zorluyor!"

"Demek öyle Cansu Hanım! Peki o zaman sen bilirsin."

diyerek Fulya da kollarını birleştirdi ve somurttu.

"Hanımlar lütfen tartışmayın. Çocuk gibi davranıyorsunuz!"

"Dayı farkındaysan ben tam 6 yaşında bir çocuğum zaten."

dedi Cansu parmaklarıyla altı yaparak. Fulya ise Uhud'un bu sözlerini önemsememişti. Gün geçtikçe Cansu tam bir cadıya dönüşüyordu.

"Cansu Fulya Ablanı üzüyorsun ama o seni düşünüyor."

Cansu ona bakmayan ve hala somurtan Fulya'ya baktı. Bakışlarını suçlulukla yere indirip yatakta emekleyerek Fulya'nın yanına gitti.

"Üzüldün mü?"

diye sordu. Fulya hala ona bakmıyordu ve evet anlamında kafasını salladı. Küçük kız minicik elleriyle Fulya'nın elini tuttuğunda Fulya içinin sıcacık olduğunu hissetti.

"Özür dilerim Fulya Abla."

Sevgiyle parlayan gözleri Cansu'nun gözlerini bulduğunda bu oyuna daha fazla katlanamadı ve bu küçük cadıyı kucağına alıp gıdıklamaya başladı.

"Demek dayına beni başından almasını söylersin ha! Seni küçük cadı!"

"Ah... Fulya Abla! Ben onu... Şakasına dedim..."

diyen kız gülmelerinin arasından zar zor konuşuyordu. Uhud yanlarına gidip ikisini birden yatağa attı ve oda bu oyuna katıldı.

"Siz... İkiniz de birer cadısınız! Sizinle ne yapacağım!"

İkisi de aynı anda "Sev bizi!" deyince Uhud durup şu an bulundukları manzaraya baktı. Onlar... Dışardan bakılınca bir aile gibi duruyordu değil mi? Uhud bu duyguyu öylesine özlemişti ki nasıl bir şey olduğunu bile unutmuştu. Aile her şeye rağmen sevmek demekti değil mi? Bu iki cadı onun başına ne kadar bela olurlarsa olsunlar Uhud onları her koşulda sevecekti. İlk önce Cansu'yu sonra da Fulya'yı alnından öpüp yanlarına yattı.

"Sizi hep seveceğim!"

diye fısıldadı. Cansu ortalarında sessizce yatarken Uhud bir tek Fulya'ya bakıyordu. Her zaman sevgiyle parlayan ela gözleri ve bir güneş ışığını andıran kumral saçlarıyla Uhud'un kararmaya yüz tutmuş bu hayatına bir ışık gibi girmişti.

Uhud yapacağı tek bir şeyin olduğunu hissediyordu. Bu ışığa sımsıkı tutunacak ve bu ışık onun hayatı olacaktı. Fulya sevgiyi ve mutluluğu herkesten daha çok hakediyordu. Hem Cansu için hem de kendisi için bir umut olan bu kızı hayatlarına sokan ablasına bir kere daha içten minnet duydu.

Üçü küçücük yatağa zar zor sığsa da bunu önemsememiş ve belki de uzun bir süre sonra korkusuz, kabussuz ve huzurla dolu rahat bir uyku çekmek için gözlerini uykunun kollarına bırakmıştı...

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin