#35

40.3K 1.9K 14
                                    

Uhud gitmişti! Hiçbir şey demeden kutuyu da alıp sinirle evden çıkışını izledi Fulya. Demek onunla evlenmek istemiyordu. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Oysa Fulya onu öptüğünde ikisi için herşeyin güzel olacağını düşünmüştü. Belki de bu beladan kurtulup Cansu ile beraber üçü güzel bir hayat kuracaklardı. Hülya da böyle istememiş miydi? Demek ablasının son isteğini bile önemsemeyecek kadar Fulya'dan kurtulmak istiyordu. Fulya Uhud'un onu sevdiğine dair aptalca bir düşünce içerisine girdiği için kendine kızdı.

Bacaklarını zorlayarak yerinden kalktı. Sandığı öylece bırakıp kitaplığı geri kapattı. Elinde hala Hülya'nın mektubu duruyordu. Sözleri kendi kalbine işlemiş bu mektup Uhud için hiçte önemli değildi. Kahretsin, Uhud Fulya'yı hiç mi hiç sevmiyordu! Oysa Fulya'nın duygularını biliyordu. Ona nasıl delice aşık olduğunu Uhud'a itiraf etmişti. Bunun da bir önemi yoktu.

Dış kapının açıldığı duydu Fulya. Sevinçle kalktı koltuktan, çalışma odasından çıkıp merdivenlere yöneldi. Uhud geri gelmişti! Belki de Fulya'yı sevdiğini anlamıştı. Kendini o kavuşma anına hazırladı. Birazdan Uhud'a koşup sımsıkı sarılacaktı. Fulya elinin tersiyle gözündeki yaşları sildi ve üzerini düzeltip indi merdivenlerden.

Karışısında görmeyi beklemediği adamlar Fulya'nın korkuyla yutkunmasına sebep oldu. Uhud değildi! O gelmemişti! Adamlar salonun her yerini karıştırırken Fulya korkuyla geriye döndü kaçıp saklanmalıydı.

"Bakın burada kim varmış? Küçük bir fare!"

dedi içlerinden en heybetli olanı. Fulya arkası dönük bu adamdan kaçmak için bir hamle yapacaktı ki adamın uyaran sesiyle durdu.

"Bir adım dahi atarsan seni öldürürüm! Duydun mu?"

Fulya önünü döndü. Adam silahını ona yöneltmişti ve parmağı tetiğe değiyordu. Artık bu işin gerçekten sonuna gelmislerdi.

"Çıkıp yukarı bakın her yeri araştırın o belgeleri artık bulacağız ve bu oyun bitecek!"

Fulya içinden bildiği bütün duaları okurken düşündüğü tek şey yine Uhud'du! Fulya'yı burada nasıl yalnız bırakıp gidebilmişti? Fulya kendi canından korkmuyordu o belgeleri bulmamalıydılar. Adam sabrı taşmış bir şekilde kıza yönelip sürükleyerek indirdi merdivenlerden.

"Söyle lan nerede o belgeler?"

"Bilmiyorum!"

Adam kıza sert bi tokat attığında Fulya yanağının nasıl yandığını hissetti. Kızgın yağ dökmüşler gibi eriyordu yanağı. Gözünden akan yaşlara engel olmak istiyordu ama hem fiziken hem de ruhunun çektiği acı buna izin vermiyordu. Bir aptal gibi hala Uhud'u düşünüyordu. Gelmesin diye dua ediyordu. Yoksa ikisini birden öldüreceklerdi! Fulya şu an en iyisini yapıp tek çaresinin komşular olduğunu düşündü. Onlara sesini duyurabilirse belki polisleri arayabilirlerdi. Nefesini topladı ve avazı çıktığı kadar bağırdı.

"İmdat! Kimse yok mu yardım edin!"

Adam eliyle Fulya'nın ağzını kapattı. Fulya ayağıyla adamın kasığına bir tekme atıp salonda eline geçen vazoları yere attı. Maksadı ses çıkartıp komşuların dikkatini çekmekti. Fakat adamın ensesine tuttuğu sert metali hissedince durdu.

"Eğer kımıldarsan yemin ediyorum çekerim tetiği!"

Ölüm ona hiç bu kadar yakın olmamıştı. Fulya sırtından soğuk terlerin boşaldığını hissetti. Ölmek istemiyordu ama bu adamların bu sefer şakası yoktu.

O sırada merdivenlerden inen adam dikkatini çekti. Adam aceleyle konuştu.

"Efendim birkaç komsu sesleri duymuş. Camdan gördüğüm kadarıyla buraya geliyorlar."

Adam bir küfür savurdu. Bu aptal kız herşeyi mahvediyordu! Adamlarına bakıp eliyle işaret verdi.

"Toparlanın çıkıyoruz!"

Fulya kurtulmuştu. Onlar gidiyorlardı. Bir kere daha ucuz yırttığını düşünüp rahat bir nefes aldığında adamın o sert sesini tekrar duydu.

"Çıkmadan önce Uhud Beyimize küçük bir not bırakalım!"

diyerek silahın namlusunu kıza doğrulttu. Susturucu takılı olan silah çok ses çıkarmadan kurşunlarını Fulya'nın vücuduna ateşledi.

Fulya hissettiği bu ani sıcaklık ve sonrasında gelen derin bir acıyla bağırarak yere çöktü. Eli karnına gitti.

Kan!

Ölüyordu! Evet bu oyun bitmişti artık ve Fulya ölüyordu. Belki de sevinmeliydi. Arkadaşın yanına gidiyordu.

Sonra ailesini düşündü. Annesini, babasını, Cansu'yu ve Uhud'u! Allahım, hayır o ölemezdi! Hülya Cansu ve Uhud'u kendisine emanet etmişti!

Gözünden akan yaşlarla olduğu yere acıyla yığıldığında nefesinin kesildiğini hissetti. Hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Bilinci kapanmadan önce düşündüğü tek şey ise Uhud'du...

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin