Yatağında dönüp duruyordu. Bir türlü uyuyamıyor, aklı sürekli Uhud'la beraber yattığı o zmana gidiyordu. Kokusunu alamamak burnunun direklerini sızlatıyordu. Sabahın bu erken saatine rağmen kalktı ve kendine gelmek için sert bir kahve hazırlamaya koyuldu. Böyle beklemek ona göre değildi ama Mete tüm sinir bozuculuğuyla eğer bir işe kalkışırsa onu kelepçeyle bir yere bağlamak zorunda kalacağını söylemişti. Herkes neden Fulya'yı durdurmaya çalışıyordu ki!
Kahvesini alıp salondaki pencerenin önüne geçmişti. Güneş yeni yeni kendini gösterirken Fulya içine dolan umutla gözlerini kapattı. Kendine sürekli her şeyin iyi olacağını söylüyordu. Dün Uhud'u görmeye gidememişti çünkü sırtındaki dikişleri aldırmak için hastaneye gitmek zorunda kalmıştı. Artık acıyı hissetmiyordu bile. Fulya vurulduğu günü hatırladı. Onu vuran adamın yüzünü unutmuyordu.
Uhud beye bir hediye bırakalım!
Kafasını sallayıp bu anıyı beyninden uzaklaştırdı Fulya. Çalan telefonuna şükretmişti. Ekranda avukatlık bürosundan aradıklarını gördü.
"Efendim?"
"Fulya? Allah aşkına nerelerdesin sen! Hastaneden raporun geldi iznini mi uzatıyorsun? Noldu?"
Derya!
"Ah, Derya başıma neler geldi bir bilsen."
"Bugün uğrayabilir misin? Hem konuşuruz da."
"O kadar iyi olur ki! Bugün uğrayacağım."
diyerek telefonu kapattı. Merdivenlerden çıkıp Cansu'nun odasına girdi. Küçük kız yatakta oturmuş ağlıyordu. Fulya hemen kızın yanına gidip kollarını bu küçük bedene sardı.
"Canım ne oldu niye ağlıyorsun?"
"F-fulya Ablaa.. Ben dayımı gördüm."
"Ne! Nerede gördün?"
"Rüyamda! Gidiyordu ve bir daha gelmiyordu!"
Fulya boğazına oturan yumruyu gidermek için bir kaç defa yutkundu. Nefes almaya çalıştı fakat bu pek mümkün değildi.
"Tatlım sana daha önce ne dedigimi hatırlıyor musun?"
"Ne dedin?"
"Dayın gelecek. Sadece kötü bir rüya gördün o kadar, ağlama tamam mı? Onu getireceğim bebeğim güven bana."
Kız başını sallayıp gözlerini silerken Fulya aklına kötü şeyler getirmemeye çalışıyordu. Uhud tabiki geri gelecekti değil mi?
Cansu'nun düzenli nefes alışverişinden uyuduğunu anladı. Odaya giren Hümeyra Hanım'ın kızı Ayşe'ye onunla ilgilenmesini söyleyip çıktı odadan. Kendi odasına yönelip hazırlandı ve büroya gitmek için evden çıktı. Kapıdan adımını atmıştı ki Hamza başında bitti. Göz devirerek baktı karşısındaki adama.
"Gelmene gerek yok Hamza kendim giderim."
"Yenge Uhud Abi'yle Mete Bey'in kesin emri var. Gelmek zorundayım."
Fulya buraya geldiğinden beri Hamza'nın ona yenge demesine sinir olmuştu ve defalarca da uyarmıştı ama bu durumda tuhaf derecede hoşuna gidiyordu. Daha fazla uzatmadan Hamza'ya büronun adresini verdi.
Büroya geldiğinde burayı ne kadar özlediğini fark etti. Hülya ile bu yerde ne güzel anıları geçmişti. Kapıdan içeriye girdiğinde kimseye görünmeden Derya'nın odasına girdi.
"Fulya! Hoşgeldin."
Diyen arkadaşına sıkıca sarıldı. Fazla samimi olmamalarına rağmen onu da özlemişti. Şu an biriyle konuşmak ona çok iyi gelecekti. Derya Fulya'yı soru yağmuruna tutarken o hepsini sakin bir şekilde yanıtlayıp çok detay ve isim vermeden kısaca konuyu anlattı. Konu bu haliyle bile kızın ilgisini fena çekmişe benziyordu.
"Sen! Evleniyor musun?"
Deli! O kadar şey anlattım bir tek buna mı takıldın ya!
"Müstakbel eşime kavuşursam evleneceğim!"
"Allahım galiba bir tek ben evde kaldım!"
Fulya kısa bir kahkaha attı. Oysa içlerinden evliliğe en yakın Derya gibi dururdu. Beş yıllık bir ilişkisi vardı fakat kavga gürültü eksik olmayan ilişkilerinde evlilik gündem dışıydı. Derya'ya ilk darbeyi Hülya vurmuş ve Kenan gibi yakışıklı ve başarılı bir avukatla evlenmiş ikinci darbesi ise şu an Fulya'dan gelmişti. Fulya kızın yüzünün aldığı hüzünle kendisinin de içinin burkulduğunu hissetti. Onun için hiç de kolay değildi. Beş yıllık bir ilişki kolay kolay bitemezdi ve yeni bir hayat düşüncesi bile uzaktı. Bu yüzden o ilişkide yuvarlanıp gidiyordu.
"Peki ya çıkamazsa? Sende iyi biliyorsun ki eğer deliller yeterli gelmezse..."
"O çıkacak Derya! Onun bir suçu yok."
diyerek kızı konuşturmadı. Öyle bir ihtimal bile olmamalıydı! Uhud oradan çıkacaktı. Çok oturduğunu fark ederek ayaklandı. Zaten tadı da kaçmıştı. Hava almak iyi gelebilirdi.
"Neyse ben kalkayım."
"Nereye ya ne güzel oturuyorduk?"
"Cansu'yu bu kadar süre yalnız bırakmamalıyım. Sonra tekrar gelirim."
"Peki Canım görüşürüz."
"Görüşürüz."
diyerek Derya'nın odasından çıktı. Danışmadan geçerken danışmaya bir şeyler soran adam dikkatini çekti. Biraz gerileyip adamın suratını görmeye çalıştı. Bu adam ona nedense tanıdık gelmişti. Su sebilinin yanına gelip adamın yüzünü dönmesini bekledi. Adam nihayet yüzünü döndüğünde Fulya bu yüzü nerede görse tanıyacağını düşündü. Yüzü Fulya'nın aklına öyle bir kazınmıştı ki unutmasına imkan yoktu.
Bu adam... Onu vuran adamdı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
Fiction généraleBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...