Onu öpmüştü! Uhud onu öpmüştü. Bunun anlamı neydi? Uhud Fulya'yı mı seviyordu? Fulya gerçekten aklını çıldırabilirdi!
Yol boyunca hiç konuşmamışlardı. Fulya utancın etrafını sardığını hissediyordu. Bir an önce şu yazlığa varsalar iyi olacaktı artık. Eli tekrar radyoya gittiğinde Uhud'a izin alır gibi bir bakış attı. Uhud sesini çıkarmayınca ise radyoyu açtı. Bir kaç frekanstan sonra düzgün bir şarkı bulmuştu. Adını bilmiyordu ama şarkı çaldıkça bu şarkıyı içten içe Uhud'a armağan etti. Gerçekten tamda ona uygundu.
Ben anlarım çünkü
En iyi ben tanırım seni
Ben anlarım sakladığın seninledir
Duvarların sağlam yıkılmaz sanıyorsun
Sen öyle zannet ben anlarımAnlarım ki sonbaharsın
Şimdi boş sokakların
Titriyor duvarların
Dokunma dersen ben anlarım.Uhud şarkıyı kapatmadığına göre oda sevmişti. Kafasını ondan çekip cama yasladı. Kolundaki saate baktığında 17.17'i gösterdiğini gördü. Bu düşünceyi ne kadar ergence bulsa da birinin onu düşündüğünü söyledi kendi kendine. Belki de yanındaki kütük düşünüyordu olamaz mıydı? Gözlerini kapatıp hayallere daldı yine. Uhud ve O! Ne kadar da imkansız gibi duruyordu. İdealist bir avukat ve bir katil.
Tamam itiraf ediyordu kendisi idealist değildi. Bazen bürodaki patronunun başına da olmadık işler açardı. Müvekkilleriyle kavga etmişliği vardı. Kazanamadığı davalar da olurdu ama sonuçta bir avukattı! Ve Uhud da bir katil değildi! Bu düşünceyi kafasından attı. İçinden geçenlerle kendini uykunun huzurlu kollarına teslim etti.
Uhud yanında masumca uyuyan Fulya'ya baktı. Nihayet içinde zaaflarına yenilme diyen o aptal sesi susturmuş istediği gibi davranmıştı. Fulya onun için zaaf olmaktan çok daha öteydi. Onu seviyor muydu emin değildi ama onun hissettirdiklerini seviyordu.
Uhud kendi duygularından emin olamadığı için gözü kapalı giremiyordu bu yola. Fulya'ya özendi. Keşke onun gibi net olabilseydi.Ne istediğini bile bilmeyen bir ahmağım!
Nihayet Kuşadası yoluna sapmışlardı. Artık en fazla yarım saate orada olurlardı. Hava hafiften kararmıştı. Arabayı yazlığın önünde durdurduğunda buraya en son ne zaman geldiğini hatırlamaya çalıştı. İki katlı bahçeli bu şirin yazlık ona küçüklüğünü hatırlatırdı hep. Bu aralar en çok yaptığı şeyi yaptı ve gülümsedi. Fulya da uyanmış evi izliyordu. Arabadan indiklerinde yan komşularının onları dikkatle süzdüğünü fark etti Uhud. Meraklı komşulardan her zaman nefret etmişti! Bagaja yönelip bavulları yüklenirken bir yandan da Fulya'ya söyleniyordu.
"Tatile geldiğimizi hiç sanmıyorum."
"Ben sadece lazım olanları getirdim. Ayrıca söyleneceksen ver ben kendim taşırım!"
diyerek bavuluna yöneldi. Uhud tutmasına izin vermeyerek çekti bavulu.
"Belini sakatla bir de senle uğraşayım değil mi?"
Baş belası!
"O zaman söylenme!"
"Bu kadar şeye gerek yoktu nasılsa benimkilerle idare ediyordun sen."
Fulya kızardığını hissetti. Bilerek yapıyordu! Uhud bilerek onu utandırmaya çalışıyordu. Sinirle dönüp söylenerek eve ulaştığında Uhud kahkaha atmamak için kendini tuttu ve oda evin kapısına gidip kapıyı açtı.
Fulya girer girmez havadaki toz bulutunu görmüş ve camlara yönelmişti. Eşyaların üstündeki örtüleri de kaldırıp bulduğu bir kanepenin üzerine yığıldı. Uhud da karşısına oturmuştu.
"Çok yoruldum."
"Öyle mi? Halbuki tüm yolculuğu uyuyarak geçirdin. Aa ama uyumadığın kısa zamanda kavga ettiğini unutmuşum pardon."
"Neden sürekli bana sataşıp duruyorsun?" diye sinirle sordu Fulya.
"Çünkü hoşuma gidiyor!"
Diyecek bir şey bulamayıp saf saf adamın suratına baktı Fulya. Demek onunla uğraşmak Uhud'un hoşuna gidiyordu? Bütün yorgunluğunun bir anda geçtiğini düşündü.
"Ben yiyecek bir şey var mı diye bakayım."
"Uğraşma boşuna dışarda yeriz."
Fulya acaba dünkü yemeği beğenmedi mi diye düşündü. Zaten dünde imalı konuşmuştu. Somurtarak yerine oturdu. Kesinlikle yemeğini beğenmemişti. Bundan sonra ona yemek yapmayacktı.
"Hadi kalkalım kurt gibi acıktım."
Fulya bir şey demeden kafasını sallayıp kapıya yöneldi. Hava yağacak gibi duruyordu. Martın sonlarında bile sıcaklık kendisini hafiften gösteriyordu. Arabayla gidecekleri için yanına hırka almadı.
Biraz yakınlarındaki samimi sıcak bir cafeye gidip birer pizza söylediler. Uhud'un onunla beraber pizza yiyeceği aklına bile gelmezdi. Konuşmadan pizzalarını yediklerinde yağmur başlamıştı. Fulya bu kokuyu içine çekti.
"Kalksak iyi olur."
dedi Uhud. Daha yapacak bir ton işleri varken burada keyif çatamazlardı. Buraya gelme amaçları o katillerin kim olduğunu öğrenmekti. Arabaya binip yazlığa geri döndüler.
Fulya odasının penceresinden bu güzel bahçeyi ve yağan yağmuru izledi bir süre. Üzerine muşamba serdiği masa takımının etrafında renk renk çiçekler ve saksılar duruyordu. Kendi penceresi ön bahçeye baktığı için komşu evleri de buradan görebiliyordu. Yan bahçede bir aile oturmuş yağmura aldırmadan sohbet ediyorlardı. Fulya o aile sıcaklığına imrendi. Kendisi bunu ne zaman yaşayacaktı?
Sorusunun cevabını yanıtlar gibi kapı açıldı ve Uhud içeriye girdi. Fulya'nın durduğu yere gelip ellerini sıkkınca pantolonunun cebine koydu.
"Bu ev.. Bana küçüklüğümü hatırlatıyor. Ablamı, onunla geçirdiğimiz eğlenceli günleri..."
Bir nefes aldı Uhud. Ve devam etti. İçinden konuşmak geliyordu.
"Bir gün ablamı dinlemeyerek şurdaki ağaca çıkmıştım. Düşüp kolumu incittim. Annemler bana çok kızacaklar diye ağladım. Annem ve babam gelip bana hiç kızmadılar. Sonradan öğrendim ablam onlara ağaca beni kendisinin çıkardığını söylemiş ve azarı da kendisi işitmiş."
Boğazındaki yumruyu geçirmeye çalıştı. O kadar büyük bir acı ve vicdan azabı çekiyordu ki. Her şeyden sadece kendini sorumlu tutuyordu. Kendini, ilgisizliğini ve ablasını koruyamayışını. Uhud çoğu zaman ablasının yanında bile değildi. Ablası ona sitem ettiğinde sürekli işleri bahane eder oflayıp puflardı. O kadar pişmadı ki gözlerine biriken yaşları silemedi ve devam etti.
"Son zamanlarında onunla o kadar az görüştüm ki!"
Fulya Uhud'u ilk defa böyle görüyordu. Gözleri dolmuştu. Uhud gözünü bile kırpmadan karşısındaki ağaca bakıyordu. Fulya uzandı ve elini tuttu. Başını Uhud'un göğsüne yasladı. Bir süre öyle kaldı. Bir şeyler söyleyip onun acısını hafifletmek istiyordu. Fakat şu an ne söylerse söylesin etkili olmayacağını biliyordu. Tuttuğu eli biraz daha sıktı. Sanki ben buradayım diyordu. Uhud bu temasla anlaması gereken şeyleri anlamıştı. Fulya ona sessiz bir söz veriyordu!
Söz veriyorum her zaman yanında olacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...