Fulya Uhud'un peşinden üst kata çıktı. Kütüphane ve çalışma odası olan küçük odaya girdiler. Boydan üç kitaplığın, bir koltuk takımının ve çalışma masasının olduğu bu yerde daha önce Hülya'yla beraber oturmuş ve komik anılarını anlatarak gülüşmüşlerdi.
Fulya bu anılarla içinin acıdığını hissetti. Gözlerini koltuklardan çekip Uhud'un ne yaptığına baktı. Üç tane kitaplığın en sonda duranına yaklaşmış ve önünde duruyordu. Fulya'nın hatırladığına göre burada herhangi bir dolap falan yoktu. Ne yapacağını merakla süzen Fulya Uhud'un arkasında durup bekledi.
Uhud gözlerini kitaplıkta taradı. Bir kitap arıyordu. Burada olduğuna emindi. Ellerini kitapların üzerinde gezdirip aradığı kitabı bulmaya çalıştı. Nihayet elinin altında o kitabı hissettiğinde gülümsedi.
İşte buradasın, geçmişimin kapısı!
Kitabı bulunduğu yerden çekerken arkasında bulunan şeye bastı. Kitaplık öne doğru gelirken Fulya "Oha!" dedi. Çenesi ayrılacak gibiydi.
"Bana sakın burada gizemli bir oda olduğunu söyleme! Böyle şeyler filmler olur sanıyordum!"
Uhud yan gözle baktı Fulya ya. Herşey normaldi sadece bu küçük oda mı ona gizemli gelmişti?
Uhud açılan kitaplıktan biraz zor geçse de karanlık odaya girmeyi başardı. Eliyle buralarda olduğunu hatırladığı ışığı aradı. Arkasından gelen Fulya'nın heyecanlı nefes alışverişini duyabiliyordu. Kız korkuyor olacak ki şu an Uhud'un ceketinden tutmuş ona sokulmuştu. Uhud ışığı bulup açtığında etraf aydınlandı. Boydan raflı karşılıklı iki büyük dolap bulunan odada her yer oyuncak doluydu. Yerde küçük bir kilim serilmişti. İki bisiklet, bir basketbol ve futbol topu kilimin üstünde duruyordu. Raflara göz gezdirdi Fulya. Her rafında farklı oyuncaklar vardı. Sağdaki rafların en altında kabarık duran bir örtü gördü. Bu oydu! Bu o dolaptı!
Uhud kıpırtısızca duruyordu, eski anılar başına üşüşmüştü. Burası onun ve ablasının gizli yeriydi. Babaları bu odayı onlara ablasının doğum gününde yaptırmıştı. Uhud bu yeri çok seviyordu. Ablası ile burada oyun oynuyorlardı ve genelde kavga ettiklerinde Uhud buraya bir daha gelmeyeceğini söyleyip küsüp gidiyordu.
Arkasındaki hareketlilikle gözlerini ona çevirdi. Fulya eliyle en alt rafı işaret ediyordu. Uhud biraz daha içeriye girip rafta duran örtüyü kaldırarak altındakine baktı. Bu bir sandıktı!
İkisi de yere oturup bu kare sandığı inceledi. İçerisinde sanki fotoğraf albümü, eski kolyeler yada mektuplar çıkacak gibi duruyordu. Uhud ilk önce sağ cebinden Fulya'nın verdiği anahtarı çıkardı ve kilide yerleştirdi. Kilit oynamıyordu. Vakit kaybetmeden sol cebinden yaşlı kadının verdiği anahtarı çıkardı ve kilide yerleştirdi. Kilidin tık sesini duyduğunda ikisi de derin bir oh çekip rahatladı. Uhud yavaşca kilidin kapağını açıp içindekilere baktı. Bu sandık sanki ona ablasından kalan bir mirastı. Ablasının kokusunu barındırıyordu. Belki de ablası ölmeden en son bu sandığa dokunmuştu. Her yerde onun parmak izleri vardı bunu hissedebiliyordu.
Gözüne ilk çarpan şey bir fotoğraf albümüydü ve yapışkanlı kağıtla üzerinde Uhud yazıyordu. Bu Uhud'a olmalıydı. Albümü alıp açtı. Ablasıyla beraber küçükken havuzda yüzdüğü bir fotoğraf çıktı karşısına. Üzerinde yapışkanlı kağıtla,
"Neredeyse boğuluyordun yaramaz şey!"
yazıyordu. Uhud hüzünle gülümseyip başka bir fotoğrafa geçti. Ablasının doğum gününde ailecek çekilen bir fotoğraf gördü. Bu aileden geriye yalnızca Uhud kalmıştı. Anne ve babasını kaybettiğinde Uhud henüz 18 yaşındaydı. Bu fotoğrafın üstünde ise,
"Bu aile sıcaklığını yaşatmak senin elinde!"
diyordu. Uhud yan gözle Fulya'ya baktı. Oda kendisiyle beraber fotoğrafları inceliyordu. Fulya ona unuttuğu bu aile sıcaklığını verebilir miydi? Emin olamıyordu!
Bir sonraki fotoğraf yakın geçmişe aitti. Cansu'nun doğumunda çekildikleri fotoğraf. Ablasının başında durmuştu Uhud, ablası ise kucağında küçük Cansu'yu tutuyordu.Bu fotoğrafta ise ölürken fısıldadığı o cümle vardı.
"Kızıma iyi bak!"
Uhud gözlerinden akan damlalarla sadece gözlerinin değil o damlaların değdi her yeri bir lav gibi yaktığını hissetti. En son fotoğrafta ise Fulya ile ikisinin farklı resimlerinin birleştirilmiş bir fotoğrafı duruyordu. Uhud bir an neye uğradığını şaşırdı. Fotoğrafın üzerinde,
"Umarım şu an yanındadır yoksa elimden cekeceğin var!"
yazıyordu. Ablası tüm bunları nasıl bilebilmişti? Fulya'ya baktığında onunda ağladığını ve ıslak gözlerini kendisine çevirdiğini gördü. Anlayamıyordu ablasının derdi neydi? Albümü alıp sandıktan çıkardı. Gözüne siyah bir dosya takıldı. Üzerinde avukatlık yazıyordu. İste bulmuşlardı! Uhud dosyayı alıp içindekileri inceledi. Gördüğü şey yasadışı işler yapan bir şirkete ait ifşa belgeleriydi. Maliyesiyle raporlarıyla bu belgeler o şirketin kara para akladığını ve daha bir çok yasa dışı işleri olduğunu gösteriyordu. Bir sayfa daha çevirdi Uhud. Gördüğü isimle olduğu yerde kaldı! İçinden küfürler savurup duruyordu. Fulya Uhud'u hafifçe sarsmasa kendine gelemeyecekti.
"Ne oldu?"
"Bu belgeler, benim de iş yaptığım bir holdinge ait!"
"Ne! Kime ait?"
"Kozan Holding! Bu belgeler İlhami Kozan'a ait!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...