"Ben ölecek miyim?"
Uhud gözlerini her an ağlayacakmış gibi duran Fulya'ya dikti. Daha yeni uyanmıştı ve ölecek miyim diye soruyordu. Uhud bu kızı bazen hiç anlamıyordu.
"Hayır tabiki. Onu da nereden çıkardın?"
Eli hala Fulya'nın elindeydi. Sesinin şefkatli çıkmasına özen göstererek konuşuyordu.
"Yani 3 aylık falan ömrüm kalmadı öyle mi?"
"Fulya! Ölmeyeceksin." diye sinirlendi. Fulya'nın ölmesi düşüncesi Uhud'u nefessiz bırakıyordu.
"O zaman neden bana iyi davranıyorsun?"
Uhud'un tuttuğu elini sinirle çekti Fulya. Uhud'un kendisine acımasını istemiyordu. Gözlerini yakan yaşlar kendini akışına bırakmadan gözlerini kapattı. Bu gerçekten acı vericiydi! Aşk denen şey hiç derdin yokken acı çekmek oluyordu işte.
"Bana acımana gerek yok! Böyle davranmak zorunda değilsin."
Uhud Fulya'nın ne saçmaladığını merak ediyordu. Oturduğu sandalyeden kalktı ve yatağa, Fulya'nın yanına oturdu. Baş parmağını kızın yanağında gezdirip gözyaşlarını sildi.
"Ağlama!"
Aptal adam! Ağlayan bir kıza böyle mi denir?
"Fulya gözlerini aç ve bana bak!"
Fulya sert çıkan bu sesle denileni yaptı. Uhud'un bu halini o kadar özlemişti ki! Uhud'un sesi sert ve öfkeli çıkıyorsa demekki herşey normaldi. Özlemle baktı yeşilin en güzel tonuna.
"Bir daha ölümden bahsetmeyeceksin anlaşıldı mı?"
Fulya elinin tersiyle gözündeki yaşları sildi ve kafasını salladı. Uhud bu çocuksu hareketlere gülmeden edemedi. Bu kız onun bütün dengesini bozuyordu.
"Hadi yat ve dinlen."
"Sen?"
"Ben ne?"
"Sende dinlen kötü görünüyorsun."
"Sen beni düşünme. İyi olursan bende iyi olurum."
Fulya ilaçların verdiği etkiyle halüsinasyon gördüğünü düşündü. En iyisi uyumak ve bir an önce bu etkiden kurtulmaktı. Aksi halde buna kendini fena halde kaptıracaktı. Ağırlaşan göz kapaklarına karşı gelemeyerek kendini uykunun huzuruna bıraktı.
***
Kulağına dolan seslerle uyandı Fulya fakat gözlerini açmadan bu iki sesi dinledi.
"Doktor onu ne zaman çıkartabiliriz?"
"Bir süre daha müşade altında kalsa iyi olur."
"Ama o, eve gitmek istiyor."
"Anlıyorum ama burada kalsa onun için daha iyi."
"Evde onun için gerekli tüm koşulları sağlayacağım söz."
"Ah, Uhud beni zor durumda bırakıyorsun!"
Uhud? Gene mi Uhud! Sen dua et ben burada yatıyorum doktor bozuntusu!
"Eğer Fulya gitmek istiyorsa bu isteğini yerine getirmek için herşeyi yaparım doktor. Bu ortamda bulunmak onu kötü etkiliyor."
"Fulya Hanım çok şanslı onu düşünen böyle bir erkek var."
"Yani?"
"Yani çıkış işlemlerini başlatabiliriz!"
diyen kadın çıktı odadan. Fulya ifadesiz kalmakta baya zorlanırken ne hissedeceğini kendi bile bilmiyordu. Uhud onu düşünüyordu. Önemsiyordu. Ama bir eksiklik hissetti Fulya. O zaman şu an neden sevinemiyordu?
Daha fazla dayanamayarak yavaşça açtı gözlerini. Uhud onu izliyordu. Hemde yüzündeki o muhteşem gülümsemesiyle! Fulya o kurşunlardan ölmemişti fakat bu adamın gülüşü onu kesin öldürecekti.
"Günaydın."
"Günaydın."
Uhud yanına gelerek aradaki az bir mesafeyi kapatıp konuşmaya başladı.
"Sana bir haberim var."
Fulya duymamış gibi meraklı rolü oynayarak "Ne?" diye sordu.
"Bugün çıkıyorsun!"
"Gerçekten mi?"
Ne güzel de rol kesiyordu öyle.
"Evet."
"Teşekkür ederim."
Uhud elini kolunu nereye koyacağını bilemez bir halde kıpırdandı karşısında. Fulya onun bu hareketlerine bir kahkaha atmayı çok isterdi ama her gülüşünde sırtına bir hançer saplanıyordu.
"O zaman ben gideyim çıkış işlemlerini yapayım."
"Tamam o zaman sen git."
"Evet gideyim."
Uhud arka arka giderken gözleri hala Fulya'daydı.
"Uhud artık git."
"Tamam bekle hemen geleceğim"
diyerek çıktı. Fulya onun bu lafına göz devirdi.
Bu halde beklemeyip nereye gidebilirim ki?
En fazla 5 dakika sonra Uhud geri geldi. Dolaba yönelip Fulya'nın evden getirttiği temiz kıyafetlerini çıkardı.
"Hadi seni giydirelim."
"Giydirelim?"
"Yani tek başına giyenemezsin ondan dedim."
Uhud imalı bakışlarıyla Fulya'yı terletirken Fulya'nın aklına daha mantıklı bir şey gelmişti.
"Neden bir hemşire çağırmıyorsun? O bana yardımcı olabilir."
"Hemşire?"
"Evet hani beyaz önlüklü oluyor kafasında hemşire şapkaları oluyor falan."
Uhud'un bütün umutları sönmüştü. Kendisi de pekala giydirebilirdi. Kıyafetleri yatağa koyarken Fulya'ya yaklaştı ve kısık etkileyeci sesiyle dudaklarına üfleyerek konuştu.
"Dua et orada yatıyorsun Fulya. Normalde bu kadar sabırlı bir insan değilim."
diyerek çıktı odadan. Fulya eliyle kendini yellerken Uhud'a karşı koymanın ondan uzak durmanın ne kadar zor olduğunu anladı.
Hemşire geldiğinde ona zulüm gibi gelen giyinme olayından sonra Uhud elindeki tekerlekli sandalye ile tekrar içeriye girdi. Sandalyeyi yatağa kadar getirdi ve Fulya daha ne olduğunu anlamadan kendini tekerlekli sandalyede buldu. Uhud bir bebeği taşıyormuş gibi özenle kucaklayıp onu sandalyeye yerleştirmişti. Simdi de arkasına geçip sürmeye başladı. Arabaya özenle bindirip yazlığa doğru sürdü.
Yol boyunca etrafı izleyen Fulya bir yerden de Uhud'un bu davranışlarını düşünüyordu. Bu yoğun ilgiden memnundu fakat bu durumun bitmesinden korkuyordu. Uhud'un gitmesinden korkuyordu. Onu böyle önemsiyor gibi davranırken birden uçurumdan aşağı atmasından korkuyordu. Uhud onu seviyor muydu emin değildi. Fulya onun bir atak yapmasını bekliyordu ama bunu yapmıyordu. Fulya da beklemeye karar verdi. Uhud bir adım atmadan kendisi asla adım atmayacaktı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...