Evde büyük bir koşuşturma vardı. Öğlen saatleri olmasına karşın herkes bir şeylerle uğraşıyor ve bu durum nedensiz bir stres oluşturuyordu. Fulya'nın annesi Ayşegül Hanım bir yerden evi toparlarken bir yerdende fırındaki böreğe bakıyor, teyzesi Cemile Hanım ise giyecekleri kıyafetleri ütülüyordu. Ayşegül Hanım sinirle merdivenlerin başına gelip yukarıya doğru en yüksek desibeliyle bağırdı.
"Kız hala çıkmadınız mı siz evden? Geç kalacaksınız!"
Fulya ve Begüm merdivenleri ikişer ikişer inerken Fulya annesinin stres dolu haline baktı.
"Geç kalmayacağız anne ya! Hem ne bu halin sanki seni isteyecekler!"
"Vallahi terliği yersin kafana şimdi!"
"Sana dava açacağım bu gidişle. Ve annesine dava açan bir avukat olarak olarak tarihe geçeceğim!"
"Hah ne davasıymış o?"
"Bana resmen psikolojik şiddet uyguluyorsun."
"Sen dua et fiziksel bir şey yapmıyorum."
Begüm kapının önünde anne kız kavgasını izlemekten sıkılıp araya girdi.
"Teyze biraz daha bizi oyalarsan asıl o zaman geç kalacağız. Kızın müstakbel enişteme çirkin mi görünsün istiyorsun?"
"Sizinle uğraşmaktan böreğimi yakacağım! Gidin nereye gidiyorsanız!"
diyerek mutfağa yönelen annesine göz devirip kuzeniyle evden çıktı Fulya. Kuaföre geldiklerinde sıra olmadığı için şükretti. Saçlarını sağ omzunda dağınık şekilde ördürüp hafif bir makyajla hazırlığını tamamlatırken Begüm ona iğneleyici bakışlar atıp konuşmaya başladı.
"Allah aşkına kuzen! Sencede bu çok özensiz olmadı mı?"
Fulya kulaklarını bu kız yanındayken kapatmak istiyordu. Henüz öyle bir teknoloji çıkmadığı için kendi kendine sinirlendi. Ne güzel olurdu istemediği bir kişi konuşurken "Off" düğmesine basıp kulaklarını kapatsaydı.
"Ne yapsaydım sevgili kuzenim? Senin gibi saçlarımı kabarık bir topuzla bülbül yuvasına mı benzetseydim?"
Kabul ediyordu bu söz biraz ağır kaçmıştı ama sabahtan beri elbisesi dahil herşeye kötü bir yorumda bulunan bu sinsi kuzenine daha fazla dayanamayacaktı. Begüm biraz bozulsa da belli etmeyerek "Küstah! Seni düşünende kabahat!" diyerek oturduğu kuaför koltuğundan kalktı.
Beraber eve vardıklarında annesi babasının kravatını düzeltiyordu. Fulya babasının gergin yüzünü gördüğünde moralinin bozulduğunu hissetti. Babası bu durumdan hiç de memnun değildi! Fulya çekingence yanlarına gittiğinde babası kızını süzüp sinirle kaşlarını çattı.
"Şuna bak Ayşegül. Bir de o serseri için hazırlanmış!"
Annesi ve Fulya aynı anda "Haluk!", "Baba!" diye uyaran bir sesle ona hitap ettiklerinde adam somurtarak kravatını karısının elinden alıp koltuğa oturdu.
"Gelsin de görelim bakalım!"
diye söylenirken Fulya bir hava gibi bütün sıkıntıları içine çekmişti. Annesi bu durumu farkederek kızın yanına gelip "Çok güzel olmuşsun kızım. Sen babana bakma. Klasik kız babası triplerine giriyor. Haydi git üstünü giyin birazdan gelirler."
Fulya kafasını sallayıp merdivenlere çıkarken içindeki sıkıntı git gide büyümüştü. Babası bu gece bir aksilik yaparsa ne olacaktı?
Ya Uhud beni istemekten vazgeçerse?
Fulya bu fikri kafasından atmak ister gibi kafasını sallayıp odasına girdi. Yatağının üstünde duran pudra asimetrik elbiseye hayran hayran bakıp saçını bozmadan dikkatlice giyinmeye başladı. Bu elbiseyi düğün için alışveriş yaparken annesi zorla aldırmıştı. O zamanlar yaşadığı acı yüzünden nefret ederek aldığı bu elbiseyi şimdi havalarda uçarak giyiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...