#45

36.4K 1.6K 23
                                    

"Uhud Cihandar?"

"Evet benim."

"Bizimle merkeze kadar geliyorsunuz!"

"Pardon anlamadım. Neden sizinle merkeze geliyorum?"

"Hakkınızda suçlama var!"

"Neyle suçlanıyorum?"

"Uyuşturucu kaçakçılığıyla!"

Uhud'un eline takılan o kelepçe aslında Fulya'nın kalbine takılmış gibiydi. Konuşmaları olduğu yerden izlemiş ve zar zor idrak edebilmişti.

Ne demek uyuşturucu kaçakçılığı!

Polislerin önüne geçerken bağırmasına engel olamadı.

"Bir yanlışlık olmalı! Nereye götürüyorsunuz onu? Çözün hemen ellerini!"

"Bayan zorluk çıkarmayın. Yanlışlık var mı yok mu merkezde anlayacağız."

"Uhud?"

dedi gözlerine zorlukla bakarak bir rahatlatma cümlesi bekliyordu. Uhud koyunun en korkunç halini alan yeşil gözleriyle, yanındaki iki polisi önemsemeden ellerinden kurtulup Fulya'ya ulaştı.

"Sakin ol. Yanlış anlaşılma var herhalde. Sen Mete'ye haber ver ve Cansu'ya iyi bak."

deyip dudaklarını Fulya'nın alnına bastırdı ve polislerle beraber gitti. Fulya ise sadece arkalarından bakakalmıştı. Görüntü göz yaşlarından bulanıklaşmıştı. Onu nasıl bu şekilde götürebilirlerdi?

"Dayımı nereye götürdüler Fulya Abla?"

Fulya bakışlarını Cansu'ya çevirip eliyle gözlerini sildi ve gülümsemeye çalıştı. Eğilip kızı yanağından öptü.

"Bu adamlar dayının arkadaşları onunla bir şey konuşacaklarmış. Merak etme bebeğim dayın geri gelecek!"

"Gelecek mi?"

"Tabiki! Hadi Hümeyra Teyze seni odana çıkarsın benim biraz işlerim var."

diyerek kızı Hümeyra Teyze'ye emanet edip yukarıya çıktı. Telefonu alıp Mete'yi aradı. Tek çalışta telefonun açılmasına şükrederek konuştu.

"Mete! Mete çok acil gelmen lazım o.. Onu götürdüler!"

"Sakin ol Fulya. Anlamıyorum kim kimi nereye götürdü?"

"Uhud! Polisler geldi ve onu götürdü."

"Ne! Kahretsin sen bekle evde gelip seni alacağım beraber geçeriz merkeze."

Fulya telefonu kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Uhud'un böyle bir şey yapmadığından adı gibi emindi. O... Yapmazdı değil mi? Kendini yatağa bıraktı. Engel olamadığı düşünceler beynini kemirirken onları dinlememeyi denedi. Elini kalbine koyup sıkıca bastırdı. Acısını dindirmeye çalışıyordu fakat pek de başarılı olamıyordu.

O yapmadı! Bilmiyorum ama inanıyorum o bunu yapmaz!

Kapının açıldığını duyup hızlıca aşağı indi. Mete endişeyle baktı Fulya'ya.

"Ne oldu? Neden götürdüler onu?"

"Uyuşturucu! Uyuşturucu kaçakçılığından suçlanıyormuş."

Mete'nin ağzından sert bir küfür çıktı.

"Tahmin etmeliydim. Hadi yürü gidiyoruz."

Fulya çantasını alıp çıktı. Arabaya bindiklerinde ikisi de endişe içinde düşüncelere boğuldu.

"Onu en kısa sürede görmem lazım."

"Avukatıyız görüşme ayarlayacaklarını düşünüyorum merak etme."

Fulya başını anladım der gibi salladı. Kalbi acı içinde çırpınırken Uhud'un ne durumda olduğunu deli gibi merak ediyordu. Bir an önce onu görmek ve konuşmak istiyordu.

Polis merkezine geldiklerinde saniye beklemeyip indi arabadan ve Uhud'un tutulduğu yere gittiler. Mete polislerle konuşmaya gittiğinde dakikalar, saniyeler, saliseler geçmek bilmedi. Nihayet Mete bir görüşme ayarladığında Fulya hızlıca Mete'nin arkasından gitti. Bir masa ve üç sandalyeden oluşan küçük bir odaya girdiklerinde Uhud'un sandalyede sinirli bir şekilde oturduğunu gördü Fulya.

"Uhud!"

diyerek ona doğru atıldı. Uhud kendisine gelen Fulya'yı severek kabul edip bedenine bastırdığında geçen bir saat içinde ilk defa nefes aldığını hissetti. Halbuki daha iki saat önce huzurlu bir şekilde beraber uyuyorlardı. İçini rahatlatan bu kokuyu derin derin çekti içine. Burada olduğu zamanlarda ihtiyacı olacaktı. Şu bir saat içinde Fulya'yı ne kadar da özlemişti. Göğsü yerinden çıkacak gibi bir acıyla atıyor ve Uhud'a daha önce yaşamadığı bir sıkıntı yaşatıyordu. Fulya'yı göğsüne bastırdığında ise acı yerini derin bir huzura bırakmıştı.

"Sarılmanızı bölmeyi inanın hiç istemiyorum ama vaktimiz az!"

diyen Mete'nin sesiyle ikisi de kendine geldi. Fulya utangaç bakışlarını yere indirip Mete'yi dinlemeye koyuldu.

"Bak Uhud bu bir oyun tamam mı? Bu akşam yetişebilseydim sana bulduklarımızı anlatacaktım. Bu adamlar büyük ihtimalle mallarını bir kaç sefer senin geminle taşımışlar."

"O adamı bulup parçalara ayıracağım! Mete bana buradan ne zaman çıkacağımı söyle?"

"Elimden geleni yapıp en kısa sürede seni buradan çıkartacağım. Sen sadece ne sorulursa malları açma gibi bir prosedürünüz olmadığını ve taşıdığınız malın ne olduğunu bilmediğini söyle ve bensiz asla konuşma."

Uhud başını olumlu anlamda salladı. Buradan çıkar çıkmaz o herifi kendi elleriyle boğacaktı. Kendi adını nasıl böyle iğrenç bir şeyle lekelemeye kalkardı?
Ellerine değen sıcaklıkla bakışlarını Fulya'ya çevirdi. Gözlerinde gördüğü endişe ve korku Uhud'u kendine getirmişti. Hayal ettiği aile için buradan çıkacak ve ailesini yalnız bırakmayacaktı. Fulya'nın elini sıkıp ona güven vermek istedi.

Mete onlara dönüp, "Ben kapıda bekliyorum Fulya zamanımız azalıyor." diyerek çıktı.

Uhud'un aklına gelen fikirle yüreği eridi. Ya Fulya onun yaptığını düşünüyorsa? Ya o korku yaptığını düşündüğüne dair bir korkuysa?

"Ben yapma..."

"Biliyorum!"

Uhud Fulya'nın bakışlarındaki o emin duyguyu gördüğünde içi rahatladı.

"Korkma çıkacağım buradan."

"Korkmuyorum. Buradan çıkman için herşeyi yapacağım."

"Fulya Mete halledecek. Sen bu işe karışma."

"Buna inanıyor musun?"

"Hiç değişmeyeceksin değil mi?"

"Asla!"

"Sanırım seni durdurabilmek için odaya kilitlemem gerekecek."

"Sende yanımda olursan benim için bir sakıncası yok."

Uhud Fulya'yı hakedecek ne yaptığını düşündü. Onun gerçekten çok büyük bir kalbi vardı. Sevgisinin daha ne kadar artacağını düşünmeden edemedi.
Polis memurunun "Görüş bitti!" demesiyle ikisi de ayaklandı. Fulya Uhud'un yanında bitkin görünmek istemiyordu. Bu yüzden kendini tutmakta baya zorlandı. Güç almak ister gibi sarıldı Uhud'a. Kendini burada ne kadar güvenli hissediyordu. Ayrıldıklarında Fulya Uhud'un gözlerine baktı. Gördüğü şeyi sözlerine yansıtmaktan çekinmemişti.

"Seni seviyorum!"

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin